Deprem; inşaat malzemesi olarak deniz kumu ve midye kabuklarının mekansallaştığı binaların; salıncak gibi sallandığı, soğuk nefesini ensemizde hissettiğimiz o meşhur enerji birikimi…Ne kadar korkutucu. Can güvenliğimizin, kentsel dönüşümün, çevre temizliğinin canına okuyan tahribata yol açan bir inşaat sistemi…
Şiddetli olan bir kriz hali, daimi var oluş haline dönüştü. Deprem sonrası yaşananlar, gelmiş geçmiş en büyük kıyametten çıkış gibi. Bizi, sadece teselli eden şey; enkazdan çıkanlarla birlikte mutluluk durumumuzun oluşmasıdır. Kriz aynı kriz ama yaşanan yıllar farklı; 1999, 2023. Zaman akıp geçse bile olması gereken sağlam yapılaşmaya hiçbir zaman ulaşamayacağız belki de. Bu idrak bizi ana hipotezimize getiriyor; Binaları nasıl güvenli hale dönüştürebiliriz?
Depremin yıkıcı etkisinden nasıl korunabiliriz? Deprem yeni yönetmelikleriyle birlikte can kaybının azaltılması hedeflenmektedir. Güvenli yapı, güvenli tasarım, malzeme, zemin koşulları gibi parametreler ve sıkı denetimlerler birlikte can kayıplarının büyük ölçüde azalacağı hedeflenmektedir. Yapılan araştırmalara göre rüzgar, yağmur gibi hava muhalefetlerine ve depreme karşı en fazla direnç gösteren çok katlı binalardır. Balkonları hatta çamaşır asacak yerleri olmayan bu can sıkıcı binalar katı kurallarla da yönetilir. Kapı önüne ayakkabı bırakmak gibi… En azından çanak anten yok;
Neyse... Bu binaların en çekici özelliği depreme dayanıklı olması. Örneğin TAİPEİ 101; Dünyanın ikinci yüksek binası ve alışveriş merkezi. Bulunduğu ülke dünyanın en aktif volkanların yer aldığı; Tayvan…Sadece deprem değil , hızı 230 km' ye kadar yükselen tayfunlar da kötü iklim koşulları içinde yer alıyor. 101 katlı, 63 asansörlü, 460 metre yükseklikte olan Taipei 101 binasında 10 bin kişi çalışmaktadır. Peki bu bina nasıl ayakta kalıyor? Bu binanın ayakta kalması için sağlamlığın yanında esnek olması da önemlidir. Bambu ağacını bilirsiniz… Gövdesi bölmelerden oluştuğu için esnek ve kırılmaz.
Taipei 101 binası da mimarı tarafından bambu ağacının esnekliği örnek alınarak tasarlanmış. Her sekiz katta bir binanın desteklenmesi için çelikler ve bu çeliklerin içini dolduran dayanıklı betondan inşa edilmiş. Ayrıca bu çeliklerde insanların sığınmasına olanak sağlayan odacıklar da oluşturulmuş. İkiz kulelere olan saldırıyı düşünürsek bu güvenliğin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Durun daha bitmedi; Binanın merkezinde 92. katta çelik hatlara bağlı dev metal top, sarkaç gibi asılmış. 5.5 metre çapı 680 ton ağırlığındaki bu devasa topun çevresine, olası bir depremde ya da tayfun sırasında aşırı sarsıntıyı önlemek için 8 adet hidrolik pistonlar da yerleştirilmiş.
Doğal afetler nedeniyle sallanmaya başlayan bu kütle karşı harekete geçerek binanın salınımını indirgiyor. YaniTaipei 101 binası sola doğru yattığında dev kütle sağa doğru giderek binanın yıkılmasını engelliyor. Kıyamet kopmadıkça yıkılmaz. Hayli orijinal… 101 ismi sanılanın aksine binanın 101 kat olmasından kaynaklanmıyor. Teknolojik donanımlara, akıllı binalara vurgu yapmak için dijital teknolojiyi temsil eden bilgisayarın yapı ve hücresi olan 1 ve 0 rakamları kullanılmış.Öyle ki dünyanın en hızlı asansörlerinden biri TAİPEİ 101 de yer alıyor. 5. Kattan 89. Kat'a 37 saniye de çıkılıyor. Asansörün inme halini düşünemiyorum bile. Ruhumuzun yarısı üst katlarda kalır sanırım.
Taipei 101 depreme karşı güven uyandıran mimarlık. Aslında ahım şahım olan bu yapıyı sorgulamak gerek. Mesele şu; Bir tür depremden kaçış algoritması. Güvenliği son derece yüksek olabilir ama çevreyi kirleten devasa donanım, insanları üst üstte yığmanın çılgınlığı, toplumsal ayrışmalar, eşitsizlik örüntüleri gibi birçok derdi var. İnşaat sektöründe dikey yükselen paralel, üçgen, piramit, ikiz binalar…Gökyüzünün kalbine, bağrına doğru. Gökyüzüne azap çektirmek gibi bir şey...