Yarın 8 Mart! Muhtemelen birçok kurum ve kuruluş, siyasi parti, basın-yayın organları, çeşitli düzeylerdeki yazarlar, sendikalar, sivil toplum kuruluşları ve birçok kişi 8 Mart’ın tarihine atıfta bulunarak Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutlayacak.

Yapılan açıklamalarda anlatılan olay, 8 Mart 1857 tarihinde New York’ta bir tekstil fabrikasında çalışan 40 bin işçinin haklarını aramak istediği için greve çıkmasıyla başlayacak. Olaylar şöyle devam edecek: “Grev esnasında polisin işçilere saldırması esnasında, kadın işçilerin büyük bir kısmı fabrikaya kilitlenir. O esnada çıkan yangın nedeniyle 129 kadın işçi acı bir şekilde yanarak veya boğularak yaşamını yitirir.”

            Tam bu noktada, yazıyı sonuna kadar okumanızı rica edeceğim. Zira yazıda anlatılmak istenen tam olarak burada başlıyor.

            Tarih anlatısı yapılırken en önemli konulardan birisi, olay ve olguların belgelere ya da tanıklıklara dayanmasıdır. Oysa -büyük ihtimalle- yarın birçok kişinin anlatacağı bu olaya dair herhangi bir tarihsel kanıt bulunmuyor. Hatta feminist akademik araştırmalarda da 1857 yılında böyle bir grevin gerçekleştiğine dair kanıtın bulunmadığı belirtiliyor. Benzeri hata, 1 Mayıs tarihi anlatılırken de ısrarla yapılıyor.

İktisat ve emek tarihinin duayenlerinden değerli hocam Yıldırım Koç, gerek 8 Mart gerekse 1 Mayıs tarihiyle ilgili olarak anlatılan olayların bir efsane niteliği taşıdığını defalarca yazdı. Yıldırım Hoca, “efsane” tabirini iddia edilen olayların büyük bir tarihsel niteliği bulunduğunu anlamında kullanmıyor elbette. Burada kullanılan efsane ifadesi, bahsi geçen olayların 8 Mart veya 1 Mayıs’la bağlantısının olmadığını belirtme amacını taşıyor.

 8 Mart tarihi anlatılırken kullanılan efsane, büyük olasılıkla 25 Mart 1911 tarihinde New York’taki Triangle Gömlek/Bluz Fabrikası’nda yaşanan olayların çarpıtılmasına dayanıyor. Söz konusu olayda, işveren işçilerin işbaşından ayrılmasını önlemek amacıyla fabrikanın kapılarını kilitlemiştir. İş esnasında ortaya çıkan yangın esnasında işçiler kaçamamış ve büyük çoğunluğu göçmen işçi olan kadınlardan 146’sı dumandan boğularak veya pencereden atlayarak yaşamını yitirmiştir. Bu trajik olayın, herhangi bir grev esnasında yaşandığını söylemek için de kanıt söz konusu değildir.

Peki 8 Mart’ı anma, kutlama veya bir mücadele günü olarak belirlemek için neden bir efsaneye gerek duyuluyor? Bu konuyu sosyoloji ve sosyal psikoloji bilimlerinin kavramsal çerçevesinde ele almak gerekiyor.

            Bir güne anlam katmak için neden efsanevi olaylara ihtiyaç duyuluyor sorusunu cevaplamak, doğal olarak derin sosyolojik ve psikolojik bilgi gerektirir. Burada ise belirli sınırlar dahilinde naçizane bir yorum yapabiliriz.

            Öncelikle belirtmek gerekir ki tarihte bir anlamlandırmada bulunmak için çeşitli semboller ve metaforlar büyük önem taşır. Efsane niteliğini taşıyan bazı hikayeler, sembolik önem taşır ve tarih anlatısını kolaylaştırır.

            İkinci olarak, belirli bir grubun kimlik inşasında ve aidiyet hissinin güçlendirilmesinde, sembolik tarihsel olaylar işlevsel bir rol üstlenir. Buradaki amaç, söz konusu kimliği taşıyan grup üyelerinin daha yoğun bir aidiyet hissi yaşamasını sağlamaktır. Sonuç olarak da grup üyelerinin motivasyon düzeyinin yükselmesi amaçlanır. 8 Mart özelinde yorumlamak gerekirse; anlatılan efsanevi tarihle, kadın mücadelesine bir motivasyon yaratılması amacının bulunduğu söylenebilir.

            Kadınların iş yaşamında, özel ve kamusal alanların tamamında verdikleri mücadele sonuna kadar haklıdır ve bu mücadelenin içinde bulunmak onurlu bir davranıştır. Kadınlar ve erkekler, eşit şartlarda yaşama hakkına sahiptir. Bu evrensel ilkelere sahip çıkmak, yalnızca kadınların değil tüm insanların görevidir.

            Bu yazıda anlatılmak istenen, kadınların eşit ve özgür yaşama mücadelesinin niteliğini tartışmak değildir. Tam aksine bu mücadelenin sonuna kadar desteklenmesi gerekmektedir. Ancak bu mücadelenin yürütülmesi esnasında, tarihsel yanılgılardan kurtulmak gerekir.

8 Mart Nasıl Dünya Emekçi Kadınlar Günü Oldu?

            1900’lü yılların başında dünyanın çeşitli ülkelerinde kadın işçi hareketleri yükselmeye başlamıştı. Özellikle 1908 yılında ABD’nin belirli kentlerindeki kadın tekstil işçilerinin çeşitli düzey ve boyutlarda grevleri söz konusuydu. Grevlerin temel talepleri, çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve eşitlik vurgusuydu. Özellikle kadınların da oy hakkına erişmesi yönünde talepler söz konusuydu.

            1910 yılında Kopenhag’da düzenlenen İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda Alman Sosyal Demokrat Partisi’ni temsil eden Clara Zetkin ve arkadaşları, her yıl belirli bir günün Kadınlar Günü olarak kutlanmasını önermişti. Daha önce ABD Sosyalist Partisi tarafından Ulusal Kadınlar Günü olarak ilan edilen 8 Mart, Clara Zetkin’in önerisiyle birleşince Konferans’ta alınan kararla bu tarih kabul edildi. 8 Mart tarihi, yıllar içerisinde kadın mücadelesinin gelişimine bağlı olarak kitlesel destek görmeye başladı. 1977 yılında ise Birleşmiş Milletler tarafından tanındı.

            8 Mart, günümüzde dünyanın neredeyse tamamında Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanıyor. Ancak ne yazık ki ne dünyada ne de Türkiye’de kadınların eşit haklara ve özgürlüklere tam anlamıyla sahip olduğunu söylemek mümkün değil.

            Kadınlar, 2024 yılına gelindiğinde hâlâ emeğinin karşılığını alamıyor. Öte yandan “görünmeyen emek” olarak adlandırılan ve ücretlendirilmeyen hane içi toplumsal cinsiyete dayalı rollerini yerine getirmeye devam ediyor.

            Kadınların toplumsal statüsünün araştırıldığı Kadın, Barış ve Güvenlik Endeksi (2023/2024) çalışmasına göre, Türkiye 177 ülke arasında 99’uncu sırada yer alıyor. Sıralamanın başında Danimarka, sonunda ise Afganistan yer alıyor.

Tüm Emekçi Kadınların Günü Kutlu Olsun!

            Görünen ve görünmeyen emeğiyle yaşama değer katan tüm kadınların, Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü en iyi dileklerimle kutluyorum. Kadınların özgür, adil ve eşit şartlara erişmesi temennisiyle herkesi saygıyla selamlıyorum.

Eskişehir’de Emekçi Kadın Eli

            Günün anlam ve önemine istinaden Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkan Adayları arasındaki tek kadın olan Sayın Ayşe Ünlüce’nin de Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum. Kadınların siyasal ve sosyal alanlarda da temsili konusunda önemli bir işlevi yerine getiren Ünlüce’ye çalışmalarında başarılar diliyorum.