Yerel seçimler üzerine farklı açılardan ve farklı boyutlarda birçok değerlendirme yapılabilir. Ancak özetle ifade edilebilir ki Türkiye’deki ekonomik ve siyasi iklim, 1989 yılındaki sonuçlara benzer bir tabloyu ortaya çıkardı. Bu sonuçlar, emekçi kesimlerin harekete geçmesini sağlayan önkoşullardan ikincisinin de sağlandığını gösteriyor.

  Türkiye’de reel ücretlerin enflasyonist koşullar nedeniyle fiyatlar karşısında erimesi, emekli aylıklarının ve asgari ücretin açlık sınırının oldukça altında kalması, hayat pahalılığının hane ekonomilerini sarması gibi nedenler emekçi kesimlerin harekete geçmesini sağlayan ilk önkoşuldur. İkinci önkoşul ise zayıf iktidar algısı… Bahsi geçen ilk önkoşul uzunca bir süredir kendisini göstermekle birlikte, ikinci önkoşul 31 Mart yerel seçimleriyle birlikte oluşmuş durumda. Önümüzdeki süreçte gelir getirici bir işte çalışarak veya emekli aylığıyla zorlu koşullara göğüs germeye çalışanların ne gibi tepkiler vereceğini hep birlikte göreceğiz.

            Yerel seçimlerin sonuçları ve bu sonuçların ortaya çıkmasına yol açan etmenlerle ilgili değerlendirmeler yaparken ele alınması gereken birçok parametre var. Nereden başlarsak başlayalım üzerine sayfalarca ve günlerce tartışmamız gerekir. Ancak şu bir gerçek ki yoksulluğun derinleşmesi büyük bir toplumsal hoşnutsuzluk yaratmış ve emek gücüyle yaşamını sürdürmek zorunda olanların siyasi tercihleri üzerinde birinci belirleyen olmuştur. Ortaya çıkan seçim sonuçlarını ne taraftan yorumlarsak yorumlayalım bu sonuca varmak oldukça kolay…

            İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Eskişehir ve Antalya gibi Türkiye’deki büyük şehirlerin büyük çoğunluğunu, birçok il ve ilçe belediyesini CHP’nin açık ara farkla kazanması, elbette sosyolojik nedenlerle açıklanabilir. Ancak aradaki farkın büyüklüğü, ekonomik gerçekliğin çok daha belirgin bir önemi olduğunu gösteriyor.

Öyle ki muhafazakâr yapılarıyla ve kültürel kimlikleriyle ön plana çıkan şehirlerde dahi CHP oy oranını büyük ölçüde arttırabildi. Bu doğrultuda “tepki oyu” ismi verilen oyların payını teslim etmek gerekiyor. Ancak yine de toplumun geniş bir kesimi iktidara alternatif olarak CHP’ye güvendiğini, en azından alternatif bir çözüm yolu olarak denemek istediğini gösterdi.

Bu Noktada Sonrası Önemli

Sebebi ne olursa olsun halkımız tercihlerini büyük oranda CHP’den yana gösterdi. Bu noktada CHP’nin üzerine tarihi bir sorumluluk yüklendiğini belirtmek gerekir. Kazanılan belediyelerde icra edilecek politikalar, CHP’nin ve belki de Türkiye’nin geleceği açısından hayati önem taşıyor.

Özellikle önceki dönemlerde AKP, MHP veya başka partilerin yönetiminde olan yerel idarelerde CHP’nin halkçı programları görünür kılması ve iktidar hedefine yerelden başlayarak ilerlemesi gerekiyor. Bu noktada var olan imar planları ve ihaleler başta olmak üzere yerel idarelerdeki tüm süreçler baştan aşağı elden geçirilmeli ve şeffaflık sağlanmalı.

Halkçı programların görünür kılınmasındaki örnek belediyecilik, tartışma götürmez bir biçimde Eskişehir’dir. 1993 yılında İSKİ’deki yolsuzluk skandalının ardından sosyal demokratların belediyecilik karnesi oldukça zayıftı. 1999 yılındaki yerel seçimlerden itibaren Yılmaz Büyükerşen’in Büyükşehir’de ve Ahmet Ataç’ın Tepebaşı’nda gösterdiği büyük başarılar, söz konusu skandal çerçevesinde oluşan algıyı kırmada büyük bir etken oldu. CHP’nin 2019 seçimlerinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 11 Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmasının ve 2024 yılında rekor oy oranlarına erişmesinin arkasında Eskişehir’deki belediyecilik anlayışının önemli bir işlevi olduğu kanaatindeyim.

Her Yer “Eskişehir” Olmak İstedi

Seçim sürecinde AKP adayı Nebi Hatipoğlu ve tüm bakanlar koro halinde “Eskişehir neden bir Konya olmasın” ifadesini sıklıkla kullandılar. Bu söylem, Eskişehirlilerin büyük bir çoğunluğunun yaşam tarzı açısından bir risk unsuruydu. Hatta Konya gibi olmamak, Eskişehirliler açısından bir övünç kaynağı olarak da ifade edildi. Sonuç olarak da Eskişehirliler, Ayşe Ünlüce’nin söylediği gibi “biz Eskişehir olalım” dedi. Hem de ezici bir oy farkıyla.

Dahası diğer birçok şehir de Eskişehir olmayı tercih etti. Anadolu’nun kalbinden çağlayan nehrin coşkusu tüm yurda yayıldı. Seçim sonuçlarının belirleyicisi olarak ekonomik faktörlerin yanında bazı yerlerde kültürel nedenlerin de önemli olduğunu ifade etmek gerekir. Tüm bu etkenler birleşince, CHP Eskişehir Milletvekili İbrahim Arslan’ın 27 Eylül 2023 tarihinde yaptığı açıklamada ifade ettiği gibi “çölde açan vahanın sınırları genişledi.” 

Son söz olarak yeni seçilen tüm başkanlarımıza, belediye meclis üyelerimize ve muhtarlarımıza başarılar diliyorum. Eskişehir’i marka kent hâline getirip bugün Türkiye nüfusunun büyük bir kesiminde şehrimizin belediyecilik anlayışının örnek alınmasına vesile olan Yılmaz Hoca’ya da şükranlarımı ve saygılarımı sunuyorum.