Ülke gerçekleri,sosyoekonomik durum , geleceğe bakış ve geçmişi analiz etme seviyesi ile toplum yapısı oluşmakta.Bu toplumsal hafıza ve seviye dediğimiz gerçeği de oluşturuyor.Bu çark eğitimi ve diğer yaşamsal kavramları da şekillendiriyorsa bu cok kritik bir viraj demektir. Bir toplumda insanlar, çocukluktan başlayarak hangi bilgiler, gerçekler ve değerler üzerinden biçimlendirilmek ve yetiştirilmek isteniyorsa, eğitim politikaları ona uygun olarak oluşturulur. Türkiye'nin eğitim sisteminde, eğitim politikaları belirlenirken, sistemin ihtiyaçları ve siyasi iktidarın açık ya da örtük olarak sahip olduğu amaç ve hedefler büyük önem taşıyor.
Eğitimdeki en temel sorun alanlarını görmeyen, eğitim sistemini çeşitli yönleriyle sorgulamayan ve somut çözüm önerileri sunmayan bir şuranın eğitim sisteminin yapısal sorunlarına kalıcı çözümler üretmesi elbette beklenemez. Eğitimin sorunlarına çözüm üretmek yerine yeni sorun alanları yaratan tartışmaların okullarda ve toplumdaki çatışma ve kutuplaşmayı arttırması kaçınılmaz görünüyor.
Eğitimde bugüne kadar atılan adımlara ek olarak okul öncesi dahil eğitimin bütün kademelerinde karma eğitim veren okulların yanında, 'velilerin tercihi' doğrultusunda karma olmayan okulların açılması, okul öncesinde zorunlu din ve Kur'an dersi ile 'yemek duası' gibi öneriler... Tek başına bu durum bile, eğitim sistemini dini kurallara göre biçimlendirmenin geldiği noktayı görmek açısından önemli.
Şuranın hazırlık raporunda yer almayan karma eğitim ve dini içerikli 'ahlak' ve 'değerler' eğitimi ile ilgili konularda çıkan önerilere bakıldığında anlaşılıyor.


Hiç kuşkusuz bir ülkenin eğitim sistemi, bir bütün olarak toplumun gerçekliğini yansıtır. Bu noktada eğitim sistemi tartışılırken iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri, toplumsal yaşam koşulları, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, sınıflar arası güç ilişkileri gibi pek çok açıdan iç içe geçmiş bir dizi ilişkinin birlikte ele alınması ve değerlendirilmesi gerekir.Yürütülen tartışmalara bakınca, iktidar ve yandaşlarının eğitim sistemini ve toplumu sonu görünmeyen karanlık bir tünele doğru götürdüğü açıkça görülüyor.

Geleceğe varılacak bakış açısı ne olmalı. Geleceğe herkesi kucaklayan bir yol bulunabilir mi? Değerler nelerdir? Tek tipleştirme ülkeye ne katar? Baskı ortamı yeni sorunlar getirmez mi ? 80'lerde en yakın örnekleri görmek mümkün değil mi ? Modernite bu kadar korkuttuğu sürece nasıl bir ilerleme bekleyebiliriz? Bu süreç büyük oranda geriye götürüyor bizi,daima geriye. Aydınlanma sürecinden rahatsız olanlar,devrimlerden rahatsızlık duyanlar giderek daha çok fark yaratıyor medeniyet çizgisinde.