Edebiyat nasıl tarif edilir ve insan bunun neresindedir? Mesela ben şimdi edebiyata işi gücü aklı başka işlerde ve sadece geçim derdinde olan insanların bulaşmaması taraftarıyım ki sanat sadece kendi yoluna bakar ve mesaj verme, öğretme ve sürükleme amacı gütmez. Edebiyatın ne olduğunu belirlemek için sayısız tanımlar ileri sürülmüştür ama bunların tümü de, önünde sonunda geçişli-geçişsiz, dışa dönük-içe dönük karşıtlığına indirgenebilir. Kimilerine göre estetik yazının kendi dışında bir amacı yoktur, dolayısıyla da yönetim, politika, gazete vb dilinin, ya da günlük konuşmanın zorunlulukları dışında kalır ve bu özerkliğin sağladığı çok yönlülükle, bir metin olarak, özerk bir yapı olarak, kendi yasaları dışında hiçbir yasa tanımadan kendi kendini oluşturur. Burada hesaba katmak zorunda olduğumuz kavram, gerçekliğin denetimi dışında kalan şeylere yönelik düşsel kavramıdır; ama bu kavram, nesnelliği de beraberinde getirmez, yalnızca yapıtın kendi içindeki karşılıklı bağıntıların varlığını belirler. Ama düşsel de, sistem de gerçekte ayırt edici özellikler sayılamaz. Örneğin gazetecilik de, politika da, hem düşsel hem sistemlidir. Geçişsizlik de bizi kesin bir yargıya götürmez: bir metin okunduğuna, okunacağına göre. İster istemez okur üstünde etkisi olacaktır, yani okumanın kendisi kendi başına bir etkidir Şunu da unutmayalım ki, bu çözümleme sorunları, çağımızın ortaya çıkardığı sorunlardır: bütün zorluk, toplumsal olarak kurumlaşmış çeşitli söylemleri, çeşitli dilleri değerlendirecek bir karşılaştırma sisteminin yokluğundan kaynaklanır. Aristoteles'in edebiyat kuramı, Platonun mimesis üzerindeki görüşleri, edebiyatın dışında kalan varlıkbilimsel statülerdir. Boleau'nun Art poetique'i yazınsal bir tiplemeden çok sosyal topoloji üzerinde yer alan sınırlı bir topolojidir. Bu bakımdan. Sartre soruna başka bir açıdan bakarak edebiyat nesnesinin konumunu belirlemekte ve üretici etkinliğin koşullarını incelemekte haklıdır.

Bu durumda, edebiyat nesnesini ayırt etme çabasının kendisi de anlamlıdır. Çağdaş eleştiri, edebi olan ile edebi olmayanı ayırt etmeye kalkışmayı boş bir çaba olarak görür. Edebi ile edebi olmayanın birbirleri dışında varlıkları yoktur. Sartre'ın sorgulaması, toplumsal yönü bir yana, batı uygarlığının ayırt edici özelliği olan anlaşılırlık saplantısının bir parçasıdır. Jakobson tarafından tanımlanan ve geçişsizliğin bütün çeşitlemelerini toparlayan şiirsel işlev kavramı, dille anlatım arasında ayrı bir edebiyat kuramını temellendirmek için şart olan bir sınır çizer.
Edebiyat yaşamın ta kendisidir ve bunu Eskişehir'de özel ve önemli bir projeyle önemli isimlerle eylül ayından itibaren renklendireceğiz. Eskişehir Edebiyat Günleri başlayacak. Sanatla kalın.