Elbette kolay değil bu süreç, siyaseti diyorum, nasıl başa çıkacağımızı bilemediğimiz yeni yeni olgular giriyor hayatımıza. Geçen gün bir dostla konuşuyoruz, 'Ayıp oluyor bu kadarı da' dedi. Doğru söze ne denir? Bu kadar baskıyı, bu kadar stresi hak ediyor mu yani bu toplum? Sen kalk halkı bilerek yıllarca cahil ve biat eder hale getir, bırak; sonra entelektüelitenin beğenmediği zavallı bir portre çıksın ortaya. Bunun sonu nereye varacak? Her gelen iktidar eskiyi gererek eksikliklerin sebebini açıklıyor; ancak değişmeyen tek şey suçlamak. Birlikten bahsedilmesi gerekmez mi artık?

***

Peki, olay ne ve kaygılarımız ne, ne olmalı? Suçlu kim? Hangi deve kimin ve özgürlük ne? Kavram kargaşasının büyüklüğüne bakar mısınız? 27 Mayıs'ı beğenen ve beğenmeyenden başlayan aklıselimin ayrışması bu noktalara kadar geldi. 12 Eylül'deki tahribatın asla geçmeyeceğini nasıl ezbere biliyorsak, son on senenin de asla unutulmayacağını bilmeliyiz. Gezi'deki ayrışmaya baksam yeterli vicdanen de neler olduğu, nerelere gelindiği.

***

Burası Eskişehir ve birçok ilkler burada yaşanmış ve örnek adımlar burada atılmıştır. Kazım Kurt deme sebebim toplumun nabzına bakılırsa pek bir stres ve yeter artık tavrı söz konusu. Kent kimliği ve sosyal etkinliklerle hemen hemen her adımı özellikle tam isabet olan Kazım Kurt, farklı bir söylemle, farklı bir oturumla topluma hitap etse, konuşsa diye bir düşünce gelişti bende. Bu, icraatları anlatma ve siyasete yön verme değil, o balkonlarda tencere çaldığında aşağılanan ev halkına, kadınlara, gençlere, işsizlere, idealist gençlere; samimiyetini ve inancını kaybetmeye yüz tutan herkese insani bir seslenişle merhaba dese.

***

Sebebi ve sonucunu bilemem, öylesine bir 'eyvah' geçerken içimden, sosyolog da olma görevini içeren duruşu ve şehirdeki değeri, ağırlığı sebebiyle Kazım Kurt geçti içimden. Bu şehirden büyüyecek moral ve yeni bir bakış açısı yayılacaktır ülkeye, coğrafyaya. Üst seviyede etkili bir sosyal medya dönemindeyiz. Sindirilmiş insanlar eskiden beri konuşamama, tedirgin olma, fakirlik, işsizlik ve eğitimsizlikle uğraşmıyor mu? Kültür sanat camiasını derseniz, bir bakıma körler sağırlar birbirini ağırlar oluyor yapılan çalışmalarda. Ön plandaki isimlerin siyaset üstü bir mikrofondan daha detaylı daha sahiplenici konuşmalarını düşlemek bence bir görev. Üzülerek bazı iktidardan isimlerin sadece kendi partililerine olan etkinlik ve konuşmalarını gördükçe, beyin fırtınası sonucu bu beklenti açığa çıkıyor. Zaten hitabı kendi programına göre ve Eskişehir'e göre doğru olan Kazım Kurt ve öneriyi de umarım dikkate alır. Bir eksiklik olarak değil, olanlara ilave ve bu günlerin getirdiği bir ihtiyaç olarak söylüyorum bunu. Halk güvendiği isimlerin karanlıklar içinde çıkıp moral veren, çizgi çizen konuşmalarını bekler, hak eder. Yanlış göç politikalarının, yanlış dış siyasetin, yanlış ekonomi programının acılarını çeken halk bir yoldaştan tebessümle şiirler de bekler , 'silkelenin' , 'biz biziz' denmesini de ister. Saygılarımla...