Gerçi Sinoplu Diyojen, gündüz vakti eline feneri alıp,
Atina sokaklarında 'adam' aramış ama biz bu gidişle;
Gündüz vakti elimizde fenerle 'adalet' arayacağız...
***
Bence dünyada en değerli iki şey
Adalet ve zamandır...
O nedenledir ki,
İkisi de birbirleriyle ölçülür...
Her ikisi de geri alınamaz...
Değiştirilebilir ama asla geri getirilemez...
Hayatın içindeki her şeyi, zamanla ilişkilendirmek zorunda ise, ki öyleyiz, adaleti de zamanı oluşturan parçacıklardan biri olarak görmeliyiz...
İnsanın kendi eli ve aklıyla yarattığı adalet,
Ya zamanı istediği gibi kullanmasına olanak verecek ya da zamanı 'adaleti uygulayanların' istediği yer ve koşullarda geçirecektir...
Ya da kullanması mümkün gibi görünen zamanın tümü elinden çekilip alınacaktır...
***
CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun yargılanması ve sonucunda müebbete, indirim yapılarak 25 yıl hapse mahkum edilmesi, yakın geçmişte bir gazeteciye 'mesleği' nedeniyle verilen en ağır cezalardan biri...
Belki de en ağırı...
25 yıl...
Ortalama insan ömrünün 3'te biri...
***
Peki adaletin gerçek sahibi kimdir ya da nedir?
Zaman mı, insan mı yoksa tanrı mı?
İlahi adalet ne zaman tecelli eder?
İlla ki ölünce mi?
İnsanoğlu, gerçek adaleti bu dünyada yaratamayacağını bildiği için, bunu ölümden sonraya mı havale etti?
Kimbilir...
***
Peki şimdi gelelim, yaşadığımız gerçek dünyadaki adalet ve hukuk ilişkisine...
Elbette bu, bir uzmanlık alanıdır ve üzerinde rastgele bir şeyler söyleyip yazmak, sakıncalı olmasa da gereksizdir...
Devlet denilen mekanizmanın kendi varlığını meşru kılacak zeminleri yaratmak için türettiği hukuk, insan elinde, aklında ve vicdanında derin yarılmalar yaratıyor bazen...
Aynen Enis Berberoğlu davasında olduğu gibi...
***
Kemal Kılıçdaroğlu,
Elinde 'adalet' yazılı pankartla Ankara'dan İstanbul'a yürüyor...
Ardında binler, onbinlerle...
Belki yüzbinleri bulacak ardında Kılıçdaroğlu...
Ama bakalım,
Elindeki fenerle 'adaleti' bulabilecek mi?