AKP Eskişehir Örgütü,
31 Mart yerel seçimleri sonrasında garip bir girdabın içine girdi…
Siyasi partidir, elbette içinde çekişmeler, çatışmalar, uzlaşmazlıklar olacaktır…
Bundan önce olmuştur, kuvvetle muhtemel bundan sonra da olacaktır…
İşte CHP…
Yıllardır parti içi meseleleri bir türlü bitiremez, tatlıya bağlayamaz…
Üstelik yönetimlerden tutun sade üyeye kadar herkes çıkar eleştirisini, itirazını açık açık yapar…
Kimseyi zan altında bırakmadan, işin içine yalan iftira sokmadan elbette…
AKP'nin iktidar partisi olmasından kaynaklanan farklı bir durumu var…
AKP il başkanı olmak önemli…
Şehirdeki bir çok kamu kurum ve kuruluşu üzerinde etkilidir AKP il başkanı…
Genel merkezle olan ilişkilerine de bağlı olmakla birlikte,
Olmayan işi oldurmak, değişmeyecek şeyi değiştirmek gücüne sahip olabilir…
Öyle olunca da,
Parti içinde siyaset yapanlar, bu gücü kendileri kullanmak adına, zaman zaman sertleşen bir muhalefet ortaya koyabilirler…
öööööö öööööö
Ancak bu sefer durum başka...
AKP il başkanı Zihni Çalışkan birkaç gündür öyle sözler söylüyor, öyle öfkeli beyanatlar veriyor ki;
AKP'nin parti içi disiplinini, ketumluğunu, parti dışına fısıltı çıkartılmaması konusundaki inatçılığını bilenlerin ağızları açık kalıyor…
Ne ciğer kaldı, ne taş, ne savcılık, ne ifade vermek…
2002 yılından bu tarafa,
Eskişehir kamuoyu AKP Eskişehir il başkanlarından bu tür ve benzeri sözleri eleştirileri çok duydu ama ilk kez, bu sözler kendi parti içlerine dönük sarf ediliyor…
Zihni Çalışkan'ın böylesine ifadeleri kamuoyu önünde açık açık konuşması neyi ifade ediyor…
Birincisi, demek ki iyice dolmuş, iyice sinirlenmiş, sabrı tükenmiş…
Ancak öyle olsa bile,
Eskiden genel merkezden çekinilir, genel başkan, genel başkan yardımcıları, hatta milletvekilleri müdahale ederek büyümeden kapatırlardı…
Ancak durum işte öyle değil…
O zaman ikinci neden olarak şu geliyor aklımıza;
Genel merkezden eskisi kadar çekinmiyorlar…
Disiplin zayıflıyor,
Parti üzerindeki otoritenin kayıtsız sadakat vurgusu gücünü eskisi kadar hissettiremiyor…
öööööö öööööö
Bu tür sözleri söyleyene baktığımız kadar söyletenlere de bakmak gerekmiyor mu?
Zihni Çalışkan'ın,
'O koltuk olmadı öyleyse bu koltuk olsun diyenler var' mealindeki sözlerinden anladığımız, parti içinde birileri Zihni Çalışkan'ın il başkanlığından alınıp, kendi belirledikleri (belki de kendileri) isimlerden birinin atanmasını istiyorlar…
Bu söz aynı zamanda başka bir şeyi de çağrıştırmıyor mu?
Olmayan o koltuk hangi koltuk idi?
Yerel seçimlerdeki belediye başkanlığı koltuklarından söz ediyor olmasın Çalışkan?
Bu da şu noktaya çıkıyor bana göre,
'Belediye başkanı olamadık, o zaman il başkanı olalım…' derdinde birileri…
Kim ola ki?