Cumhuriyet Gazetesi'nin 13 yönetici ve yazarının 200 günü aşkın süredir tutuklu olması ve haklarındaki iddianamenin aylar sonra hazırlanması, Sözcü Gazetesi'nin sahibine ve muhabirlerine gözaltı kararlarının çıkması Türkiyedeki basın ve medya özgürlüğünü dünyada bir kez daha tartışma konusu haline getirdi. Türkiye Gazeteciler Sendikası konuya ilişkin 3 Mayıs'ta yaptığı basın açıklamasında;
'Birleşmiş Milletler'in 3 Mayıs'ı Dünya Basın Özgürlüğü Günü ilan etmesinin üzerinden tam 24 yıl geçti. Geride bıraktığımız 24 yıl içerisinde ülkemizde basın özgürlüğü hep geriye gitti. Özellikle son 10 yıl içerisinde onlarca gazeteci tutuklandı, yüzlerce gazeteci hakkında dava açıldı, binlercesi işsiz kaldı. Bugün 159 meslektaşımız yaptıkları haberler, yazdıkları yazılar ve televizyonlarda yaptıkları yorumlar nedeniyle tutuklu'ifadeleri ile bir nevi basın ve medya özgürlüğünün durumunu ülkemizde rakamlarla gözler önüne serdi.
Basın özgürlüğü tanımlamasına ve detaylı açıklamalarını burada yapmaya gerek yok sanırım. Basın özgürlüğü adı altında terör örgütlerini övmek onlara destek olmanında bahse konu özgürlük kavramları ile uzaktan yakından alakası olmadığı da aşikar. Ancak son günlerde yaşanılan olaylarda iktidarın söylemlerine ters ifadeler kullanan iktidarın uygulamalarını düşünceleri ile eleştirenlerinde adeta terör örgütü üyesiymişçesine kamuoyu gözünde önce itibarsızlaştırıp sonrasında gözaltına alınıp tutuklanması basın ve medya özgürlüğünün endişe edilecek şekilde tehlikeye girdiğinin işareti. Herkesin suçlu gösterilip daha hakim huzuruna çıkarılmadan, yargılanmadan en ufak bir şüphede direk olarak şucu terör örgüt üyesi bucu terör örgüt üyesi olarak lanse edilip hedef tahtasına konulması büyük bir yanlıştır. Hele ki bu yanlış halkın doğru haber almasını sağlamaya çalışan basın üzerinde oluyorsa! Ve daha kötüsü de bu yanlışlar hukukun en temel kavramlarından biri olan masumiyet karinesi ihlal edilerek yapılıyorsa! Evet ne oldu hukuktaki 'bir suçtan dolayı kovuşturulan kişinin, suçluluğu mahkeme kararıyla sabit olmadıkça suçlu sayılmamasını' ifade eden masumiyet karinesine? Ne oldu? Her ülke kendi kanun ve yasaları çerçevesinde elbette bir takım sınırlar çizer ancak unutulmaması gereken toplumların özgürce düşüncelerini dile getirmesi ve ulusal bazda bu düşüncelerini duyurabilmesi için, basına medyaya ihtiyacı her zaman olacaktır. Tek bir elden yayınlanan ve yalnızca belirli bir çevreye ait olan basın toplumun sesi olamayacağı gibi ülkenin faydasına iş yapması da mümkün değildir. O nedenle bir an önce basının ve medyanın bağımsız hale gelecek uygulamalara geçilmesi elzem bir hal almıştır. Özgürlükler ihlal edildikçe ülkemizin geleceği de ihlal edilmektedir.