Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde millet iradesinin kararlılığıyla kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının 104. yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamanın gururunu yaşıyoruz.

“Yönetme gücünün kayıtsız şartsız millete ait olması” diye tanımlanabilen ulusal egemenlik; aslında, tarihi, siyasi, hukuki, coğrafi, ekonomik ve düşünsel boyutları ile çok yönlü bir kavramdır.

ÜMMETTEN MİLLETE…

    Osmanlı Devleti’nde millet kavramı, batıdaki anlamıyla ve 1789 Fransız Devrimi’nin ürünü olan milliyetçilik akımıyla gelişen ve yayılan siyasal boyutuyla değil; genelde dini cemaat ve ümmet anlamında kullanılmıştır. Yurttaşlar yerine ise padişahın tebaası ve kulları vardı. Aynı zamanda halife olan padişahın, dini ve siyasi otoritesini kabul eden Müslümanlar ile siyasi otoritesini kabul eden gayrimüslimler Osmanlı tebaasını oluştururdu. Millet ve milliyetçilik bilinci Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde ancak azınlık isyanları ve kopmaları başladıktan sonra gelişmeye başlamıştır.  

CUMHURİYETİN TEMEL TAŞI…

    23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan TBMM (o zamanki adıyla BMM), üzerinde padişahın herhangi bir yetkisinin olmadığı ilk meclistir.

TBMM, daha önceki meclisler gibi egemenliğin, “kayıtlı, şartlı” olarak millete verildiği bir meşrutiyet meclisi değil, egemenliğin “kayıtsız, şartsız” millete verildiği kurucu bir meclistir. 

TBMM, çok zor koşullarda hem işgalci emperyalistlere hem de yerli işbirlikçilerine rağmen kurulmuştur. Bu mücadelenin sonunda ulaşılan “Cumhuriyetin kuruluş felsefesi;
- Emperyalizme karşı tam bağımsızlık,

- Her türlü kişisel otoriteye karşı ulusal egemenlik,
- Gericiliğe karşı aklın ve bilimin rehberliğinde laik dünya görüşü ve çağdaş uygarlık,
- Her türlü tehdide karşı ulusal birliği ve bütünlüğü koruyarak yurtta barış, dünyada barış, ilkelerine dayanmaktadır.”

Bu ilkelerin ışığında ulusal egemenlikten söz edildiğinde; halkın ülkeyi yönetme görevi verdiği iktidarın da iktidarı denetlemekle görevli muhalefetin de “kayıtsız, şartsız” unutmaması gereken bazı koşullar vardır;  

-Ulusal egemenlik, hiç kimsenin, devletin yasama, yürütme ve yargı güçlerini tek başına kendi emrine almasına izin vermez.

-Tek bir kişi “seçilmiş bile olsa” kendi görüşlerini tüm millet adına topluma doğrudan veya dolaylı zorla dayatamaz.  

-Ulusal egemenlik hiçbir ırkın, dinin, mezhebin tekelinde değildir.

-Ulusal egemenliğin benimsendiği yönetimlerde belli bir süre için görev verilenler, muhalefeti yok sayamaz, kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayamaz, ötekileştiremez.  

VE ÇOCUKLAR…

   104 yıl önce TBMM’nin açılmasıyla resmen yaşama geçirilen ulusal egemenlik bizim için; mazlum milletlere örnek bir kurtuluş savaşının ve aydınlanma devrimlerinin sonucunda elde edilmiş demokratik bir haktır. Bu nedenle “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkı” hiçbir kişinin, zümrenin, partinin, iç ve dış mihrakların ulusal egemenliğimize yönelik karanlık düşüncelerine bugüne kadar izin vermemiştir, bundan sonra da vermeyecektir.

Bayram olarak kutlanan bu önemli gün Mustafa Kemal Atatürk tarafından, ulus egemenliğini sonsuza kadar koruyacak olan çocuklara armağan edilmiştir.

Dünyada çocuklara armağan edilen ilk ve tek bayram olma özelliğini taşıyan  

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; çocuklarımızın özgürce koşup, oynayabildiği, sesleri ile sokaklarımızı şenlendirdiği bir bayram olmalıdır.

Bu nedenle çocuklarımızın kendilerini her yönden güvende hissetmelerini sağlamak, tüm çocuklara eşit şekilde laik, kamusal ve bilimsel eğitim olanakları yaratmak, çocukların beslenme, barınma, giyinme, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını ücretsiz karşılamak tüm siyasal iktidarların görevi olmalıdır.

Bu inanç, özlem ve umutla, önce çocuklarımızın sonra tüm ulusumuzun bayramı kutlu olsun…