Aslında neler olacaktan ziyade, neler yapmalıyız sorusunun yanıtını ararsak daha faydalı oluruz diye düşünüyorum. Çünkü yıllardır hep 'Neler olacak' sorusunu sorduğumuz için bir türlü geleceğe umutla bakamıyoruz.
Düştüğümüz sezonun ardından elini taşın altına koyarak büyük sorumluluk alan, sezon içinde yoluna devam eden Halil Ünal ve yönetimi oynadığımız son final maçına kadar hatasız getirmişti. Şehir final maçına belki topyekûn hazırlanamamış olsa da, kulübün bu maça çok daha iyi hazırlanması gerekiyordu.
Bunu eleştiri için demiyorum ama 'Hiç kimse dalgalarla nasıl boğuştuğunuzu bilmez, sadece gemiyi limana getirip getirmediğinize bakar' sonuçta bu gemi limana yanaşmamışsa başarılı değilsinizdir. Çünkü biz hedefe 'Normal şartlarda şampiyon, anormal şartlar da şampiyon olacağız' sloganı ile çıktık. Aslında hepimiz ilk hatayı burada yaptık. İnandık ve herkesi inandırdık. Bunun çok kolay olacağını zannettik. Acı çekmeden, koşmadan, mücadele etmeden kazanacağımızı düşündük.
Sakın hiç kimse bunu art niyetli algılamasın. Bu sezon yönetimden, en genç taraftarımıza kadar gösterilen çabaya teşekkür etmek lazım. Ama bazı gerçekleri de göz ardı etmemek gerekir. Günlerdir onlarca kişi ile konuştum. Onlarca, yüzlerce yazı okudum. Taraftarından esnafına, yöneticisinden futbolcusuna kadar, herkesin fikrini dinledim. Maalesef bu şehirde bir Halil Ünal yalnızlığını ve güvensizliğini pas geçmemek gerekiyor. Mesut Hoşcan yönetimine girmek dahi istemiyorum. Koskoca şehirde Önce Güven ekibine güvenen Allah'ın bir kulu yok. İşte biz bu iki girdabın arasında sıkışıp kalmışız. Bizim en büyük sorunumuz oluşan güvensizlik ortamının ta kendisidir. Şeffaflıktan uzaklaşıp, her şeyi vaatlerle yürütüp, sonra da gerçeğin çıplaklığı ile baş başa kalmamızdır. Siyasiler temkinli, belediyeler şüpheli, sivil toplum kuruluşlarının duyarsız olmasının en büyük sıkıntısı maalesef samimi ve güven ortamını yaratamadığımızdan kaynaklanıyor. Önce bu sorunu çözmek gerekiyor. Buradan soruyorum 35 bin kombine satsak, istediğiniz otoparkın gelirini aktarsak, hangi kaleme 10 kuruş-25 kuruş zam yapsak bu borçtan çıkamayız. Pansumanla bu işler maalesef çözülmez. Ancak Temmuz-Ağustos ayını kurtarır, Eylül'de gene başa döneriz.
Peki ne olmalı ve ne yapmalıyız
Öncelikle kendimize güven veren, futboldan anlayan ve sıkı mali disiplin uygulayacak, tüm şehrin güveneceği bir yönetim kurulu seçmek. Süper Lige ayak basma parası olan 50 Milyon kaynağı toplayıp, şehirde oluşturulacak bir komisyonla, siyasiler, atanmışlar, odalar ve organize sanayi bölgesindeki işadamlarından oluşturulacak kurulla şampiyon olduktan sonra, gerekirse banka yasal faizi ile geri almak koşuluyla, ya yeni bir yönetim kurulu oluşturmak ya da mevcut yönetime mali işleri onların eline bırakmadan, bu şartlarda destek vermemiz gerekiyor. Başka çıkış yolumuz maalesef çok zor gözükmektedir. Artık egolarımızı bir kenara bırakıp, layık olduğumuz yere çıkmanın reçetesi ancak budur. Hiç kimse parayı bulun, ben başkanlığı yaparım vaatleri ile güven vermiyor. Herkes verdiği paranın nereye harcandığını bilmek istiyor. Bu birlik beraberlik ve güven ortamını sağlayamazsak başarıyı da yakalayamayız.
Yarın gelecek tepkilere göre ikinci çıkış yolunu ve gerekirse bu heyetin içinde olması gereken kişileri de yazarak devam edeceğim. Şimdilik hoşçakalın.