Daha önce yazmış olduğum bir yazıda Cumhuriyet ve Demokrasinin ilişkisini ele almış ve demokrasinin bir liderlik sultası olmadığını belirtmiştim. Son günlerde yaşanan liderlik tartışmaları içerisinde bu yazımı tekrar paylaşmakta fayda olacağını düşündüm. Lider kimdir? Kim değildir? Buyrun karar sizin;
Türkiye gibi demokrasilerin kör topal yürüdüğü toplumlarda liderlik bir grubu, bir kitleyi, bir toplumu, bir ülkeyi yönetmede tek başına yeterli gibi algılanıp lider kişiye olması gerekenin üzerinde misyon yüklenebiliyor. Bu nedenle de 'liderlik sultası' ifadesi maalesef toplum bilincine normal bir kavrammış gibi rahatlıkla yerleşebiliyor. Bundan dolayı olsa gerek bizim gibi ülkelerde liderlikle ilgili o kadar çok şey yazılıp çiziliyor ki, insan şunu düşünmeden edemiyor; Tarihte liderliğin bu kadar çok tanımlamalar yapılıp tartışıldığı bir dönem olmuş mudur? Sanırım böyle bir zaman dilimine ender rastlanılır. Peki yapılan tartışmalar sadece toplumun kişilere yüklediği misyondan mı kaynaklanmaktadır? Elbette değil. Ana kaynağın liderlik yapan kişilerinde bu duruma hızlı bir şekilde uyum sağlamaları ve herhangi bir itiraz getirmemeleridir. Oysa ki var olanI, durumu bozması gereken kişi ve olgu Liderdir. Bu kapsamda Lider (buna Önder de diyebiliriz), tanımlamasına bakacak olursak 'bulunduğu çevreye yarar sağlayan, süregelen gelenekte köklü değişiklikler yapan, çevreyi yönetmek için, sorumluluğu; sezgi, zeka ve bilgiye dayalı karar ve uygulamalarla taşıyan kişiye denir.
Lider, insanın başkalarından aldığı bilgilerle bilgili olabildiğini, ancak sadece kendi aklı ile akıllı olabildiğini bilir.
Bu nedenle çevresine danışır ancak son kararı tüm sorumluluğu alarak hep kendisi verir.
Temel yaklaşım olarak; çevresinde bulunan bireyleri hitabet gücü, sahip olduğu bilgi ve vizyonu ile etkileyip, sürükleyen bir yapıya sahiptir. İnsanları dinler ve anlamak için özel çaba sarf eder. Çevresindeki herkesin en iyi yanlarını geliştirmelerine olanak sağlayacak olumlu değişim ve sürekli öğrenme ortamları sağlar. Sahip olduğu güçlü sosyal değerler sayesinde çevresinde yarattığı 'karizma' sahip olduğu örnek kişilik ve tutarlı davranışları, diğer insanlar için etkin bir rol modeli olmasına yol açar.' Bunları yapabilen kişi birlikte hareket ettiği kişilere de adalet, hakkaniyet kavramlarını göstermiş ve onların güvenini kazanmış olur. Gerçek bir lider olarakta ne liderlik sultasından ne de demokrasi değerlerinden vazgeçmemiş olur. Ve gerçek bir rol model olarak topluma katkı sunmaya destek almaya yanındaki kitleyi kaybetmemeye devam eder.