Cumhurbaşkanı Yargıtay'ın kuruluşunun 150. yıl dönümünde bir konuşma yaptı. Konuşmasında şöyle dedi:
'Bir ülkede halk bunalmış ve ellerini semaya açmış adalet çığlığı atar hale gelmişse oradaki yargı sisteminde bir sorun var demektir.'
Hadi ya, gel de şaşırma! Şöyle devam etti konuşmasına:
'Adaleti kaybettiğimizde her şeyimizi kaybedeceğimizi de bilmek zorundayız. Hukukun üstünlüğüne büyük önem veriyoruz.'
Sevinçten uçmak, ağlamak istiyorum arkadaş!
Cumhurbaşkanı'nı adaletle ilgili olabilecek en doğru yaklaşımı sergiliyor.
Nihayet!

***

Cumhurbaşkanımız bu sözlerini,
'Eyyy!' diye nidalandığı Avrupa ülkelerine değil, Amerika'ya değil,
Lideri olmaya çalıştığı ama her seferinde kendisini dışlayan, hatta suçlayan Arap ülkelerine de değil,
Geze geze bitmeyen Afrika ülkelerine değil,
'Çekik gözle gittiniz, açık gözle geldiniz' diye bize fırça atan Türkî devletlere de değil.
Ülkeyi ben yönetmediğimden, bana hiç değil!
Darbeci cemaat mensuplarının işgaliyle tarumar olan, 'yandaş olmayan sineğin bile uçamadığı' adalet saraylarındaki koltukları dolduran yargı mensuplarına söylüyor.
Tam 16 yıldır, hiçbir lidere nasip olmayan bir güçle yönettiği Türkiye için söylüyor.
Türk yargısını uyarıyor.
Şimdi bu sözlerin altına imza atar mısınız, atmaz mısınız?
Atarsınız, atarsınız da;
Güvenebilir misiniz bilmem!

***

Siyasilerin savcılığa, avukatlığa soyunduğu, hukukun can çekiştiği yılların ardından, şimdi diri ve dik duruşlu bir hukuk sisteminin gerekliliğinin anlaşılmış olması ne iyi.
Türban adaleti için büyük gürültü kopararak iktidara gelen, adaletin sadece dindarlık için gerekli olduğunu sananlar tarafından, toplumda başkalarının da insanca yaşamak için onlarca konuda adalet aradığı sonunda fark edilmiş görünüyor.
16 yıldır siyasetin ezdiği adaletin sesini duymayanların, bu sese kulak kabartması insanı mutlu etmez mi?

***

Kılıçdaroğlu, adalet arayışını gür bir sesle 'Adalet Yürüyüşü'yle gündeme taşımıştı.
Ankara Güvenpark'tan başlayan yürüyüş, 24 gün sürmüş ve yaklaşık 450 km yol kat edildikten sonra İstanbul Maltepe'de sona ermişti.
'Adalet, halkın haklı talebi' olarak kabul görmüş, Kılıçdaroğlu da siyasette önemli bir siyasi koz elde etmişti.

***

'İslam dininin özü barış ve adalet' olduğuna göre,
Müslüman'ım diyen birinin bunlara karşı gelmesi yakışık alır mı?
Sayın Cumhurbaşkanı da siyasette değer bulan adalet temasını bir şekilde sahiplenmesi gerekirdi. Ama yine de hemen üstüne atlamak olmazdı. Muhalif söyleme prim verilemezdi.
Bekledi. Yargıtay'ın 150. kuruluş yıldönümündeki konuşmasını fırsata çevirdi ve herkesi 'normalleşme' adına mutlu eden bu cümleleri söyledi.
Farkında mısınız bilmem,
Cumhurbaşkanı, Kılıçdaroğlu'ndan,
'Rol çalıyor.'

***

Cumhurbaşkanı'nın ilginç konuşmanın devamı da şöyle:
'Adalet dağıtmayan savcı ve hakimde zalimler sınıfına giriyor. Devleti yönetenlerin yaptığı haksızlık hukuk yoluyla telafi edilirken, yargının sebep olduğu adaletsizliğin telafisi yoktur.'
Bunlar benim yıllardır söylediğim, yazdığım düşüncelerim yahu!
'Esrik' bir ruh haline girdim bak şimdi!
Tutmayın beni abi;
Öpüjem, illa öpüjem!