'Bizzat Sağlık Bakanlığınca da açıklandığı üzere süt; Yeterli ve dengeli beslenme bireylerin sağlığının korunması ve geliştirilmesinde önemli rol oynayarak daha kaliteli bir hayatın sürdürülmesine neden olmaktadır. Süt Evrensel Tüketici Haklarından olan 'Temel Gereksinimlerin Karşılanması' ve 'Sağlık ve Güvenlik' Hakkı olarak devletin yükümlülüğü altındadır. Sosyal Devlet tüketiciye sağlıklı, güvenli, kaliteli ve ucuz sütü sağlamakla kalmayıp süt içilmesini özendirmekle de yükümlüdür. Oysa, kundaktan mezara tüketicilerin beslenebilmesi, sağlıklı güvenli ve ulaşabilir gıdaya kavuşabilmesinde süte de büyük sorunları bulunmaktadır.

Türkiye süt üretiminde dünyanın ilk 10 üreticisi içerisinde yer alıyor. Ülkemiz için her yıl üretim fazlası sütün ne yapılacağı bilinmezken sütü yeterince ve sağlıklı bir biçimde tüketemiyoruz. Yüksek girdi ve nakliye maliyetlerine rağmen süt üreticide ucuz, tüketicide pahalı. Ulusal Süt Konseyi (USK) her ne kadar çiğ sütün litresinin 1,53 liradan alınmasını tavsiye etse de bu fiyat ortalama 1,3 lira olarak gerçelekleşmekte. Bu fiyat vatandaşa belediyeler aracılığıyla da satılan Ari Çiftlik süt fiyatlarında ve hatta sokak sütçülerinde 3 lira ve daha yukarıdadır. Süt fiyatları, biraz da marka, imaj vb. makyajlamasıyla ambalaja girince fiyatı 4 lira cıvarlarına yükselebiliyor. Euromonitor, 2016 verilerine göre ülkemizde kişi başına tüketilen içme sütü miktarı yıllık 25 litre civarında. Bu miktar birçok Avrupa ülkesinde 100 litrenin üzerindedir. Yani biz tüketiciler ayda yalnızca 5 bardak süt içiyoruz. Oysa Sağlık Bakanlığı her yaş grubunun günde iki su bardağı süt veya süt ürünlerini tüketmesi gerektiğini söylemektedir.
Süt sektörü uzun soluklu politikaların üretilmesi ve uygulanması gereken stratejik bir sektördür. Burada üretici/sanayici kadar, bu üretimin nasıl bir üretim olacağını belirten tüketici arasındaki dengelerin çok iyi korunması gerekmektedir. Peki madem sorun sütteki üretim fazlasına rağmen tüketimdedir; tüketicinin yeterli, sağlıklı ve güvenli süte ulaşamamasındadır; o zaman süt konusundaki en önemli platform olan USK yönetiminde neden tüketicinin sesi duyulmamaktadır? Yoksa USK de tüketicinin yer alması AB' ye karşı bir 'teftiş fırçası' olarak mı görülmektedir? Tükticileri temsilen USK Yönetmeliğinde yer alan Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Araştırma Kurumları, Meslek Odaları ve Sivil Toplum Kuruluşları grubundan on, onbeş anlaşmalı grup oyunu aşarak USK Genel Kurulu' na dahi seçilememektedir. O Konsey Yönetmeliğinde 'Süt ve süt ürünleri üretimi, tüketimi ve ticaretinin geliştirilmesine yönelik faaliyetlerde bulunmak'; 'Tüketici bilincini geliştirmek'; 'tüketici haklarının korunması'; 'tüketicilerinin bilgilendirilmesi'; organik süt üretiminin ve tüketiminin teşvik edilmesi' vb. görevleri sayılmaktadır. Tüketiciler olmadan, USK çalışmalarında; plan, program, strateji belirleme, yönetim ve karar alma gibi tüm süreçlerde, 'süt üreticileri ve süt tüketicilerinin aynı masada olmalarını bir zorunluluk olarak' görmeyen bir anlayışla nereye kadar gidilebilecektir? 2009 yılında kurulan USK, 2010 yılındanberi ambalajlı süt sanayicilerinin başkanlığında yönetilmektedir. Yönetmelik izin vermediği için bu yıl patron yerine idari işler müdürü USK' ye başkan olmuştur! Yıllardır 12 kişilik USK Yönetimine tek tüketici seçilemezken yıllardır bu ısrar nedendir acaba? Bu durumda Tüketici Hakları ne olacak? Yaşam Hakkı ne olacak? Sosyal devlet ne olacak? 80 milyon tüketicinin,temsil edilmediği bir 'Konsey' öncelikle 'Ulusal' olamaz. Bu durumda tüketicinin hali perişanı her geçen gün artarak sürebilecektir.'
Tüketici Dernekleri Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ferda Hekimci'nin Sayın Eşref Fakıbaba'ya Tüketicinin Arzuhalidir diyerek son derece yerinde kaleme aldığı yazıyı özetleyerek paylaştım sizinle. Yazıyı okuyunca Mevlanın sözü ile bitirmekte şart oluyor tabii 'Sütten çıkınca bütün kaşıklar aktır. Önemli olan içinden çıktığın sütü ak bırakmakt