Hangi yaşta olursak olalım zaman zaman hepimizin yüreğine hapsettiği konular vardır. Anlaşılamamaktan korkarız bazen, bazense incitmek ya da incinmekten korkarız, bazen fiziksel şiddetten, bazense psikolojik şiddetten korkarız.
Bir de endişe ve korku ile yaşayanlar vardır. Sürekli gelecekte yaşarlar ve anın güzelliklerini kaçırırlar. Bu demek olmuyor, kendinize hedefler koymayın, tabii gelecek için hedeflerimiz olacak ama sürekli kaygı niteliğinde değil. Bazıları ise hep geçmişte yaşar bu durum daha vahimdir. Sürekli geçmişte yaşadığı sarsıntıları hatırlarlar ve kendilerine zarar verirler yani burada da anı kaçırmak vardır. Bir de anı yaşarken, o an içinde kapıldığımız düşüncelerde anımızı mahveder. İnsanlar neden bakıyor kaşımda gözümde sorun mu var gibi düşünceler…
Daha önceki yazılarımda, kadın konulu anket çalışmaları yaptığımızdan bahsetmiştim. Bu konuda duyarlı olmamız kadınlarımızı mutlu etti. Sessiz çığlıklarını artık duyurabileceklerdi. Yüzlerce kadınımız mektup yazdı, hatta erkeklerimiz de yazdı. Bizim için kimlik bilgisi değildi önemli olan, ne kadar yüreğinin sesini hapseden vardı.
Peki, anketlerde kimlik bilgileri olsaydı ne olurdu?
Birçok kadınımız ne anket çalışması yapacaktı, ne de mektup yazacaktı. Sık sık şiddete maruz kalan kadınlarımız iki katı şiddet göreceklerdi, hatta cinayet bile olabilirdi sonu.
İleriki dönemlerde de kadınlarımızın yazdığı mektuplara kısa kısa yer vereceğim.
İlk önce eşini şiddet uygulayan ve eşinden önce kendisi psikolojik bunalıma giren bir baydan bahsedeceğim.
Şöyle diyordu mektubunda;
'İnsanlardan nefret ediyorum. Sokağa çıktığım anda bana tanıdık tanımadık herkes nefretle bakıyor. Sanki kötü biri olduğumu herkes biliyor. Ailemi pikniğe götürdüm geçen hafta, inanın doğanın güzelliklerini fark edemedim. İnsanların bana bakışı beni rahatsız etti, çok zayıf olmama mı yoksa çirkinliğime mi bakıyorlardı. Çok rahatsız oluyorum çok.'
Eşine psikolojik ve fiziksel şiddet uygularken, aslında kötü bir davranış olduğunun farkında ya da farkında olmasa da, bu durumda mutlaka tedavi görmesi gerekir.
Fakat psikolog deyince, insanlar güler sebebi halk arasında deli doktoru diye bilinir.
Psikolog deli doktoru değildir. Bir nevi danışmanlık yapar, terapi uygular.
Psikologlar, sosyal desteğe ihtiyaç duyan aile ve çocuklara danışmanlık hizmeti verir.
Sıkıntılarınız varsa paylaşın, içinize hapsetmeyin.
Bu kadar kendinize acımayın. Kendinize değer verin. Sevdiklerinize değer verin, anı yaşarken, kaşıma mı, gözüme mi bakıyor demeyin. İnsanlar sizi o kadar önemsemiyor merak etmeyin, bu kadar kendinizi değersiz hissetmeyin.
Başkalarının düşüncesi neden kendi düşünceleriniz kadar önemli değil?
Moreno'nun da söylediği gibi düşüncenin verdiği acı anlatıldığında, dile ve eyleme döküldüğünde öncekinin etkisi azaltır. Bir kez daha paylaşıldığında bir öncekinin etkisini azaltır. Bir kez daha paylaşıldığında daha öncekinin etkisini azaltır.
Ne yaşarsanız yaşayın yüreğinize hapsetmemeniz dileğiyle... Sevgi ve saygılar...