Çevre bilincinin topluma verilmesi hem aile hem de devlet tarafından gerçekleştirilmiş olsa sanırım şehrimizde yeşil renginin yoksunluğu olmazdı.Yeşile sevgi başlıklı eğitim sistemimizin çöküşü hangi sebeple gerçekleşiyor?Neden duyarlılıkta en önde olduğumuzu söylerken umursamaz bir çevre bilinçsizliği hakim olmuş durumda? Zaten konuşmalar,paneller ve kampanyalarda başlık çevre bilinci değil, çevre bilinçsizliği olmalı. Çünkü toplum ve devlet birlikteliği birbirini destekleyen bir çarktır birinin boşvermişliği hiçbir çalışmanın amacına ulaşmasına müsaade etmez. Başlıktaki 'orman' sözcüğü orman arazilerindeki çalışmalarla ilgili ve buradaki yeşilden bazı durumların haricinde tek sorumlu devlettir.Orman yangını ki en önemli sorundur; devletin bazı önlemlerine rağmen başa çıkması gerçekten zordur.Ancak bu konuda da yine de yapılmayan yapılması gerekli pek çok şey vardır. Örneğin orman arazisi konumunun değişmezliği nasıl engelleniyor?Kimlere bazı imkanlar sağlanmadığı için zorunlu olarak bazı adımlar atılıyor.Orman yangınları özellikle bazı bölgelerde neden çıkıyor?Neden bu bölgelerde otel yapımı çalışmaları ve yangınlar birbirini izliyor? Bunlara hem yapılacak çok şey var hem de aslında yapılacak bir şey yok.Çünkü filler ve çimen benzetmesinden yola çıkarsak sivil toplum örgütlenmesinin de sıradanlaştığı şu zamanda çözüm üretmek imkansız.Takip eden,sorgulayıcı ve benimseye bireyler ve sivil toplum örgütlenmesi bazı adımların o kadar da basit atılmasını engeller. Diğer yandan ''yeşil'' başlığı şehir içi çevre bilincinde biraz daha farklı işliyor. Orman arazisi değil ancak nefes alabilme alanları engelleyen zihniyet tarafından korunmayabiliyor.Ailece geziye çıktığımızda kaçacak alanlar da sosyal hayatın yapılanmasında çok önemli hale geldi.Çocuk gelişimi çevre bilinci aşılanmadan tamamlanamaz olduğuna göre,insan yeşilsiz insan olamadığına göre her karış yeşil alan bir insanlık meselesidir.Sembol olacak kadar azalan bu yerler bazı şehirlerde daha çok olabilir ve eskiye nazaran buralar artmış olabilir ancak halen Batı'daki çalışmalar ve anlayış bize gelmiş değil.Okullardaki en önemli dersin çevre bilinci dersi olması gerekliliği bazıları tarafından sömürülecek bir başlık olmadığından görülmüyor.Çevre bilinciyle başlaması gereken yaşamlar suiistimal edilebilecek konulara tercih edilmediğinden halk da vurdumduymaz hale getiriliyor. Köy-Kent ilişkisinin hemen hemen bittiği yanlış kentleşmenin hortladığı kukla yöneticilerle atılan adımlar doğaya da tamir edilemez zararlar vermektedir. Bir ağacın bir dalındaki yaprakta,bir hastane bahçesinde, bir parkta,bir okul avlusunda ve kaybolan ve unutulan ve unutturulan birçok yerde ötebilen bir kuşun sesinden 'yaşam sevgisi' bulan,ümit eden herkes çevre için örgütlü ve bilinçli adımlar atmalıdır.Çevre kaybolan yanlarına rağmen bizim elimizde.