İstanbul Havalimanı'na yapılan saldırıda 41 insanımızı kaybettik. Yürekler yine yangın yeri. Utanarak yazıyorum: halen iç siyaset hesaplaşması yapıyoruz.

Yahu canlarımız gitti! Neyin hesabını yapıyoruz daha?

Tam 13 ay önce Putin, Türkiye'nin IŞİD'i desteklediği iddiasıyla 'Üç yıl içinde Türkiye'de El-Kaide terörü konuşulacak. Duvarda asılı duran tüfek bir gün gelir, patlar.' demiş ve eklemişti:

'Cebinde akrep taşıyan sonucuna katlanır.'

***

'Dibe vuruş' edebiyatı yapıyoruz böylesi günlerde. Tartışmalı nedenler saysak da, gerçeğe ulaşamıyoruz bir türlü. Dibe vuruşun kimin elinde olduğunu, bizi dibe itenlerin kim olduğunu anlayamıyoruz.

Derin devlet diyen var. Ergenekon'un intikam dönüşü diyen, askerin her şeyi ele geçirdiğini söyleyen, saray denetimli otorite sevdalılarının olduğunu iddia edenler var.

Tek ortak söylemse: Dibe vuranın ülkemiz ve insanımız olduğu…

Ne diyordu şarkının birinde?

'İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze,

Bundandır dibe vuruşumuz.'

***

Derin bir kuyunun dibine, denetimsiz yolculuk ediyoruz. Cumhurbaşkanı da, iktidar da, muhalefet de kaybetti kontrolü.

Her gün 'sahi mi?' diyeceğimiz söylem ve olaylar karşımızda.

Evet. Hükümetler kurulur, yasalar çıkar, devlet kurumları işinin başındadır, bazı kurumlara kayyumlar gönderilebilir…

Devlet gemisinin 'çıkar dalgalı' akıntıya, rüzgara göre ilerlemesi; kontrollü yönetildiği anlamını taşımaz. Devlet işlerinin yürümesi başka; olaylara, ülkeye, politikalara, sorunlara egemen olmak başka bir şey!

Arasındaki fark ise, bizim en kırılgan fay hattımızdır.

Ülkenin sinir sistemini denetleyen 'omurilik koltuğu'nda birileri olmalı! Kimsenin adını net veremediği birileri…

***

'Üst akıl' denen illet ve soyut suçluyu defalarca irdelemiştim. 'Eğer üst akıl diye bir şey varsa, tarihin her döneminde ve her yerde vardı.' demiştim. Üst akıl; devletlerin, emperyal güçlerin, dünyasal ilişkiler içinden kendilerine yonttukları çıkarlarıdır.

Devletlere düşen, bu ilişkilerde doğru mevzilenmektir; şikayet değil!

Gazze'nin hakkından gelemeyen 6 milyonluk İsrail, el attığı her alanı kaosa sokan ABD, kendi yaralarını saramayan AB, hantal vücudunu oynatamayan Rusya bize 'üst akılcılık' oynayamaz.

Olsa olsa, komplo teorilerinin ürünü, en çok da muhafazakarların sıkı sıkıya yapıştığı bir 'vehim'dir üst akıl.

Anadolu'da güzel bir tabir vardır:

'Gavur, gavurluğunu yapacak; sen ne yaptın?'

***

İktidar ne yapıyor?

Toplumu kışkırtıyor, hakarete ulaşan salvolarla saflarını sıkıştırmaya çalışıyor, kendi platformuna 'payanda' arıyor.

Yıllarca liberallere, Avrupa'ya, cemaate dayanan sırt; şimdi savcı kesilip komutanlarını yargıladığı 'ordu'ya, inançlarını ayakları altına aldığı 'milliyetçi taban'a dayanmaya çabalıyor.

İstikrarı devletin değil de, 'tek partinin devamlılığı sananların yanılgısı'na oynuyor. İç politikayı hedef seçiyor, dış politikada çuvallayınca da suçluyu buluyor: Üst akıl.

Biraz da 'söylenene değil de, söyleyene bakabilsek!'

***

Sonuç olarak;

Ortadoğu coğrafyasında yaşanan olaylar doğru okunamıyor.

Ülke bir savruluşa itiliyor. Kendini yenileyemeyen, tekrarlarla yetinilen bir savruluş…

Sonu dibe vuruş olacak bir savruluş…

Bu savruluş ve dibe vuruştan kurtulmak için;

Çağın gerektirdiği analitik akla, zamanın ruhunu yakalayacak vizyona ve kudrete sahip devlet adamları gerekiyor.

Var mı?