İnsan vücudunun % 77 si , kanın % 80 i, kemiklerin %20 si sudur. İnsan susuzluğa sadece bir kaç gün (4-7) dayanabilmekte ve vücudunun sahip olduğu suyun %20 sini kaybedince hayatını kaybetmektedir. Normal bir insan terleme, solunum, idrar ve dışkı ile günde 1,5-2,5 litre kadar su kaybetmekte, sağlıklı kalabilmesi için bu kadar suyun vücuda yeniden alınması gerekmektedir. Kaybedilen suyun 0,7 litresi günlük beslenme sırasında tüketilen gıdalardan alınmakta, kalan 1,5 litrenin büyük kısmı içme suyundan bir kısmı ise diğer içeceklerden sağlanmaktadır. Bitkilerin %75 kadarı sudan ibarettir. Hayvanların vücut ağırlıklarının %45-90 ı sudur. Bu bir kaç rakam 'su hayattır' denmesinin nedenini açıklamaya yeter. Ancak su, yaşam kalitesinin artırılmasında da önemli bir unsur olarak yer almaktadır. Yaşam koşulları iyileşen bir insanın günlük kullanım için ihtiyaç duyduğu su miktarı ise 190 litredir. Yaşamı kolaylaştıran sanayi ürünlerine olan talebin artması ise bu sektörün kullandığı su miktarını çok arttırmıştır. Örneğin 450 gram kadar bir plastik üretimi için 90 litre, 1 ton çelik üretimi için 240 bin litre, 4 tane otomobil lastiği için 7 500 000 litre su harcanmaktadır.
En fazla suyun kullanıldığı sektör ise tarımdır. Ülke genelinde tüketilen toplam tatlı suyun % 70 inden fazlası tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Dünyanın sahip olduğu su kaynaklarının sadece % 1,5 kadarı tatlı sudur ve bunun büyük kısmı tarımda kullanılmaktadır.
Nüfusun, buna bağlı olarak taleplerin büyük artış göstermesi, kullanılan su miktarının giderek ve her gün biraz daha hızla artmasına neden olmaktadır. Bunun yanı sıra uygulama hatalarına bağlı olarak kaybedilen su miktarı, uygun teknolojilerin kullanılmaması nedeniyle oluşan su kayıpları, gereğinden fazla kullanılan su, dikkatsizlik, umursamazlık, bilinçsizlik nedeniyle yapılan su israfı da inanılmaz boyutlardadır.
Geçtiğimiz yüz yılda dünya nüfusu 2 kat artarken, su tüketimi 6 kat artış göstermiştir. Tatlı su kaynakları azalmakta, var olanlar ise kentleşme, sanayileşme ve tarımda kullanılan kimyasal ilaçlar, gübreler nedeniyle ile birlikte hızla kirletilmektedir.
Ülkemizde kişi başına düşen tatlı su miktarı 1763 m3 tür ve bu miktar ile su sıkıntısı çeken bir ülkeyiz. Eski hesaplara göre 2025 yılında nüfüsumuz 80 milyona erişecekti. 80 milyona ulaştığımızda kişi başına kullanılabilir su miktarı 1300 m3 e düşecektir. Bu durumda milletçe büyük bir su sıkıntısına girme tahlikesi ile karşı karşıya kalacağız demektir.
Ülkemizde de , dünya da hızla artmakta olan nüfusun yaşamını sürdürebilmesi yeterince gıda maddesi üretilmesine, bunun sağlanabilmesi de tarım yapılan alanların olabildiğince çoğunun sulanabilir hale getirilmesine bağlıdır. Dünya tarım üretiminin %40 ı, ekilebilir alanların sulanabilen %18 lik kısmından elde edilmektedir. Ülkemizde 90 milyon dönüm civarında bir alanın ekonomik olarak sulanabilir özellikte olduğu bilinmektedir (yeni teknolojilerle bu alan daha da genişletilebilir). Bunun halen 60 milyon dönümü sulanmaktadır.
Üreticilere verilen eğitimler, bilgi aktarımları, teşvikler sayesinde tarımsal sulama için geliştirilen yeni teknolojiler yaygınlaşmıştır, ancak bu teknolojileri doğru kullanma alışkanlığı istenen düzeyde yaygınlaşmamıştır. Bir çok üretici toprağa su vermekle ürününü sulamayı aynı zannetmektedir. Bir yandan elektrik ve petrolün pahalı olmasından yakınırken öte yandan fırsatı bulduğunda tarlasını göle çevirmeyi marifet zannedenler olduğu gibi, olur olmaz zamanda özellikle bitkinin hiç ihtiyacı olmadığı zamanlarda toprağıma su depolayacağım diyerek ürünü için zararlı bile olacak sulamalar yapanlar da bulunmaktadır.
Kullanılan tatlı sudaki tarımın %70 lik payının düşürülmesi amacıyla çeşitli önlemler alınmaktadır. Ancak bu düşüş, sulanır alanların miktarının ve /veya bu alanlarda yetiştirilen ürünlere gerçekten verilmesi gereken su miktarının azaltılması şeklinde olmayacaktır. Gerek suların tarla-bahçe başına getirilmesinde, gerekse burada bitkilere verilmesinde yapılan yanlış uygulamaların giderilmesi, geri teknolojilerin yerine gelişmişlerinin kullanılması ve kullandırılması yoluyla sağlanacaktır. Böylece kaynaktan bitkiye gelene kadar kaybedilen su geri kazanılarak büyük bir tasarruf sağlanacak, ayrıca gelen bu sudan daha az miktarı kullanılarak daha yüksek bir fayda sağlanabilecektir. Bu yolla tasarruf edilen büyük miktardaki su ile sulanan alanların genişletilmesi ve bir çok üründe rekoltenin artırılması mümkün olacaktır.
Nüfus artışı, küresel ısınma ile ortaya çıkan iklim değişiklikleri ve sık görülen kuraklıklar dikkate alınırsa içme, kullanma ve sulama suyunun her bir damlasını doğru kullanmak ve asla israf etmemek her bireyin en öncelikli sorumluluğudur.