İklim uzmanları, bu yılın bir 'El Ninyo' senesi olduğunu ve yağış bolluğunun bundan ileri geldiğini belirtmekte, buna karşılık önümüzdeki yıl 'La Ninya' senesi olacağı için sıcak ve kurak bir dönem geçireceğimizi öngörmektedirler. Üreticilerimiz ilgili kuruluşlardan bu tahminler hakkında bilgi almalı ve hangi ürünleri ve bu ürünlerden hangi çeşitleri yetiştireceklerini ona göre planlamalıdır. Yurdumuzun bu yıl buğday hasadı yapılan ve halen yapılmakta olan alanlarından gelen veriler, verimlerin ve kalite özelliklerinin (ör.hektolitre, protein vb.) beklenenin oldukça, hatta bazı yerlerde çok altında kaldığını göstermektedir. 2022 sonbahar ekilişleri, birçok bölgede yaşanan kuraklık sonucu, kuru topraklara yapılmış ve çıkışlar için epey bir süre beklenmişti. Geç çıkışlar sonucu yeterince güçlenemeden soğuk ve bazı alanlarda don stresi geçiren bitkilerin gelişmesi biraz yavaşlamış, sararmalar görülmüşfakat çoğu yerde fazla etkilenme olmadığı bildirilmişti. Esasen verimi etkileyen soğuklardan biri buğdaylar kın devresindeyken gelendir. Bu soğukların etkisiyle büyüme konisi ölebildiğinden, bitkiler normal görünüşlü olsalar da kısır olabilmektedirler. Diğeri başaklanma devresinde gelen soğuklardır ve polen (erkek çiçek tozu) kısırlığı yaparak tane oluşumunuengellemektedir. Diğer bir zararlı soğuk etkisi isesüt olum döneminde gelenlerden kaynaklanmakta olup, bu soğuklar tane gelişiminin engellenmesine neden olmakta ya da oluşan tanelervarsa bunlar cılız ve kalite değerleri de düşük olmaktadır. Bütün bunların hepsi aynı tarlada veya aynı yörede ya da aynı bölgede görülmese deyapılan gözlemler ve gelen bilgiler, bunların birinden veya birkaçından etkilenmiş ürünler olduğu yönündedir. Mart ayında gelen bir miktar yağışla birlikte kimi yerde çıkışlar sağlanmış, kimi yerde çıkmış olan zayıf bitkiler toparlanmış ve özellikle Nisandan itibaren neredeyse kesintisiz yağan yağmurların yardımıyla hızlı büyümeyebaşlarken, serin ve nemli koşulları bekleyen, bazıları geçmiş yıllarda da karşılaştığımız, bir kısmı çok etkili, bir kısmı ise ekonomik önemde sayılmayan mantarı, bakteriyel, viral hastalıkların çoğu kendini göstermeye ve yayılmaya başlamıştır. Şartlar uygun hale geldiğinde ekonomik önemde görülmediği için fazla önemsenmeyen bazı hastalıklarında ortaya çıkıp zarar oluşturma olasılığı olduğu bir kere daha görülmüştür. Bu arada aşırı yağışlar sonucu,çoğu tarlaların bir kısmında göllenmeler veya ağır çamur oluşmuş, bu gibi alanlarda ilkbahar üst gübresi atımı, ot ilacı uygulaması ve kimyasal ilaçla mücadelesi mümkün olan hastalıklar için zamanında uygulama fırsatı bulunamayan çok yer olmuştur. Girilebilen tarlalarda ise kısa kısa süreler dışında yağışın devam etmesi nedeniyle uygulamalar gecikmiş,bazı uygulamalardan hemen sonra gelen yağışlar ilaçların etkisini azaltmış ya da yok etmiştir (dron yardımıyla yapılan ilaçlamalarda bile bu nedenle bazı yerlerde iyi sonuç alınamadığı ifade edilmiştir). Tekraren ilaç uygulanan bazı alanlarda iyi sonuç alındığı, bazılarında ise etkileme ve yayılmanın durdurulamadığı belirtilmiştir.Yaşanan diğer bir olumsuzluk, yağışların başta azot olmak üzere bir kısım bitki besin maddelerini yıkayarak kök bölgesinden daha derinlere indirmesidir. Bu gibi durumlardabitkiler yeterince beslenememekte,her türlü strese karşı zayıf kalabilmekte, verimleri ve kalite değerleri düşük olmaktadır. Diğer yandan suyla doygun, ağır çamur oluşmuş topraklarda ve uzun süreli göllenmelerde kökler yeterince oksijen hatta yeterince su bile alamayabildiklerinden,suda erimiş halde bulunan bitki besin maddelerini bitkinin diğer organlarına yeterince ulaştırmakta çok zorlanmaktadırlar.Bütün bunlar ve burada bahsedilemeyen bitkilere zarar veren canlı ve/veya cansız diğer başka etkenler; bitkilere fide devresinden başlayarak hasadına kadar geçen zamanda kökünden, sapına, yaprağına, başağına, tanesine (tohumuna) kadar çeşitli zararlar verebilmektedirler. Genel bir bakışla; bazıları bitkiyi zayıflatır, bazıları sarartır, kızartır, bodur bırakır, kardeşlenmeyi azaltarak tarlada seyrelmelere neden olur.Bazıları yapraklarda noktalar,çizgiler, çeşitli şekil,renk ve büyüklüklerde lekeler, sulu veya yanık benzeri bir görünüm, farklı renklerde kül benzeri oluşumlar ve kurumalara neden olurlar, böylece fotosentez alanının (bitkilerin kendilerini beslemek ve ürünlerini oluşturmak için gıda üretme işleminin yapıldığı kısım) kısmen veya tamamen örtülmesi ve işlevsiz hale gelmesine neden olurlar. Bazıları bitkilerin köklerini, saplarını çürütür, kırar, kısırlaşmaya bile neden olur, ayrıca küçük başaklılığa ve zayıf tane oluşumuna neden olanları olduğu gibi, tane oluşumunu kısmen veya tamamen engelleyebilenler de vardır. Bazı hastalıklar başakta taneyi muhafaza eden kavuzları lekeler, karartır, içindeki taneleri lekeli, kara benekli, buruşuk, zayıf, kavruk bir hale getirir. Daha pek çok belirtiler ve etkiler saymak mümkündür,bunların her biri bitkilerin büyüme ve çeşitli gelişme dönemlerinin birinde veya birkaçında görülebilmektedir.Bitkinin her bir organına zarar verebilen birçok etmen vardır.Bunların önemli bir kısmının etkili olamayacağı veya fazla dikkate alınmayacak kadar olabileceği yıllar da olmaktadır. Her nasıl olursa olsun, sonuçta iklim koşulları, ürün tercihi, üretilen çeşidin genetik yapısı, yetiştirme ve bakım uygulamalarının doğruluğu alınacak ürünün verimini ve kalitesini belirlemede en önemli faktörlerdir. Bu üretim yılındaki gibi birçok olumsuzluğun bir arada yaşandığı yıllar,hepimiz için büyük dersler çıkarılması gereken yıllardır.Yaşadığımız bu koşullar tekrarlanırsa veya bugüne kadar nadiren gördüğümüz başka koşulları da yaşamak zorunda kalırsak ne yapabiliriz, zararı nasıl azaltabilir, ürünü nasıl koruyabilir, verimi ve kaliteyi olabildiğince yüksek nasıl tutabiliriz konusu tekrar tekrar ve çok ciddi olarak tartışılmalı,bu konularda bilgisi, deneyimi olanlar paylaşmalıdır. Teknik elemanlarımızın bu konulardaki bilgi ve pratiklerinin artmasına özel önem vermeli, çiftçi eğitimlerini çok ciddi bir şekilde yürütmeliyiz.