'Bilim' bilmekten geldiğine göre ve bunun teknik süreci ve analitik ve ampirik açılımı da bu kavramın içinde olduğundan aydınlanma anlamı da içerek 'bilim' sözcüğü devrim, yenilenme, çağı yakalama ve geleceğe yakın ve hazır olma anlamlarını da içeriyor. Peki toplumumuz bilme konusunda ne kadar hevesli ve bilme eylemi ne gerektirir ki bilme gerçekleşsin? Karşıdan bakınca mizaha da konu olan 'biz zaten her şeyi biliyoruz' diye bir yapımızın olduğunu söyleyebiliriz. Yani görülüyor ki biz araştırma ve analiz kısmında pek yokuz. Yeni nesil bu kısımda nerede acaba?
Birçok kez dillere pelesenk olmuştur bu sual: Ülkemizde yeterli kaynaklar ve iş gücü bulunmasına rağmen neden bilim alanında gelişme kaydedemiyoruz? Neden yeterlilik anlamında birçok ülkeden çok daha gerideyiz? Ne zaman kendi dengimizde olan ülkelerle bilim alanında yarışa girebileceğiz?

İşte tüm bu 'neden' sorularına verilebilecek cevaplar :

- Zihinler küçük yaşta köreltiliyor ve tek tipleştiriliyor.Çocukların ve bireylerin sorgulaması genellikle istenmiyor. Sorgulamaya çalışan çocuklar da 'Onun doğrusu öyle!' deyip geçiştiriliyor. Bu da sorgulayan zihinlerin zamanla körelmesine neden oluyor.

- Soru soran, araştırma yapan çocuklar hoş karşılanmıyor.Meraklı ve soru soran bireylere çıkıntı gözüyle bakılıyor. Toplum tarafından çok da alışık olunmayan bu anlayışa sahip çocuklar genellikle dışlanıyor.

- Bir çocuk zamanının büyük çoğunluğunu televizyon izleyerek geçiriyor ya da internette geçiriyor. Bu kontrollü bir şekilde faydalı bir şekle getirilebilir.

- Ebeveynler davranışlarıyla örnek olacak seviyede değiller.Bilimsel anlamda gelişme sağlayamamamızın bir diğer nedeni de evlerde kitap okuyan ebeveyn sayısının yok denecek kadar az olması.

- Teknolojiyi eğlence odaklı kullanmaktan öteye geçemiyoruz.Eskiden sokağa çıkıp çevresini gözlemleyen ve öğrenen çocuklar artık bundan da mahrum kalmış vaziyette. Teknolojinin gelişmesiyle çocuklar ellerindeki telefonda ya da tablette ne izlemesi isteniyorsa, o izletilerek büyüyor. Bu da doğal olarak gözlem ve muhakeme yeteneği yoksun bir neslin yetişmesine sebep oluyor.

- Okullarda deneysel eğitim neredeyse hiç verilmiyor.İlkokuldan itibaren deneye ve uygulamaya yönelik eğitim alması gereken çocuklar, maalesef bu alana yönelik çalışmalardan da mahrum kalıyor. Sürekli teoriye ve ezberci ilkelere dayalı çocuklar yetiştiriliyor.

- Sınıflardaki kalabalık nedeniyle sağlıklı bir eğitim neredeyse imkansız.İlköğretim sınıfları kalabalık olduğundan eğitmenler, çocuğa eğitim vermekle değil çocuğu susturmaya çalışmakla ve gürültüyü engellemekle uğraşıyor.Ezberci sistemin bir türlü önüne geçilemiyor.Çocuk neredeyse hiçbir şey öğrenemeden sadece ezberleyerek okullardan mezun oluyor.

-Temel bilim fakülteleri terk edilmiş kasabalara döndü. Tercih eden öğrenci yok.Üniversitelerde pozitif bilimlere verilen değer gerçek manada oldukça düşük. Günümüzde Fizik, Kimya, Biyoloji gibi temel bilimlere baktığımızda bu bölümleri kimsenin tercih etmediğini ve hepsinin bir bir kapandığını görüyoruz.Çıkan doğru projeler ise desteklenmiyor.Gelecek anlamında gerçekten ışık olan öğrenciler de destek bulamadıkları için yurt dışına çıkıp orada eğitimlerine devam ediyorlar. Böylece geleceklerini garanti altına almış oluyorlar.

'Bir Gurur Daha: TÜBİTAK'ın Umursamadığı İlayda Şamilgil, NASA'nın Mars Projesine Seçildi!'

- Bilime ve eğitime gerekli kaynak ayrılmıyor.Ülkemiz ile bilim arasındaki bu uçurumun bir başka nedeni de bilime ayrılan bütçe gerçekten çok az olması.Bilim bize uzak değil ama sistemi buna göre ayarlamak ve yeni nesile yol açma birazcık fedakarlıkla olacak.