Giderek daha fazla dikkatimi çekiyor yaşlılar.
Bir de çocuklar.
Neden bilmiyorum.
Belki de…
Belki de yaşımın hızla ilerliyor olmasından.
Belki de…
Belki de bir sonraki evrenin yaşlılık olmasından.
Ve bunu hiç istemeyişimden…
Ne üzücü!
Keder verici.
Bir çocuğa davranır gibi davranacak insanlar bana yaşlandığımda.
Mesela kızıl saçlı güzel kızlar…
Bir çocukla konuşur gibi konuşacaklar yaşlandığımda benimle.
İnsan bu kadar çabuk yaşlanmamalı.
Beş yüz yıl yaşamalı insan.
Bin yıl yaşamalı.
Yine de yaşlanmamalı.
'Yaşlılık kapıya konacak şey değil!' derdi babam.
***
Belki de bütün bu karmaşık...
Aklımı kurcalayan duygular nedeniyle…
Giderek daha fazla dikkatimi çekiyor yaşlılar.
***
Akşamüzeri yorgun argın eve gelirken telefonda yaşanan,
'Bir şey lazım mı?' trafiğinin üzerine sık sık yol üzerindeki bir markete girip istenen bir iki ıvır zıvırı alıp çıkıyorum.
Öyle Amerikan filmlerindeki gibi arabayla markete gidip…
Market arabasına eline geçeni paket paket atmak falan yok bizde.
Nerede o kadar para!
Ve nerede o kadar manyaklık!
İhtiyaç oldukça…
Neye ihtiyacımız varsa…
***
Aynı saatlerde…
Neredeyse markete her girişimde köylü kasketli yaşlı bir adamı görüyorum.
Anlaşılan…
Anlaşılan güzel gözlü, güzel bakışlı kasiyer kıza postayı koymuş dede!
Gündüz güzeli nineyi gündüz uykusuna yatırıp…
Hay Allah!
Atıyor kendini sokağa.
'Olur mu öyle şey yahu!
Vallahi ben de bilmiyorum olur mu olmaz mı!
***
Telaşla abur cubur reyonunun önünde aşağı yukarı gidip geliyor.
Oradan bir kek alıp kasaya gidiyor.
Bir bağrış çağrış başlıyor kasada.
Dudakları yeni açmış narçiçeği kadar güzel kasiyer kıza kulağını yaklaştırıp,
'Bu benim yediğim kek mi?' diye soruyor.
'Dede, bu değil senin aldığın!'
Elinde evirip çeviriyor can alıcı, parlak, renkli ambalajındaki keki.
'Kırmızı değil miydi dışı?'
Demek istediği,
'Dudakların gibi kırmızı değil miydi o da!'
Ve bir de…
'Ah gençlik! Hayali cihana değen gençlik!'
'Kırmızıydı ama adı farklı. İstersen bugün de bunu al!'
E tabi!
Her gün kiraz yenmez.
Ara sıra da şeftali yemek lazım!
Başka türlü nasıl çekilir hayat.
'Yok, ben ondan başkasını yemem!' diyor yaşlı adam.
Haydaaa!
Biz!...
Biz işi hep acele olanlar, sırada bekliyoruz.
Ben merak ediyorum işin nereye varacağını.
Arkamdakiler çoktan başladı homurdanmaya.
Diyor ki dede,
'Senden başkasını istemem ben!'
Yanlış anlamayın!
Muhabbette.
Ne de olsa…
İnsan yaşı ilerledikçe…
Hiçbir şeye değil, kendisiyle konuşacak birine ihtiyaç duyuyor sadece.