RÖPORTAJ: MELTEM KARAKAŞ KAYA

Annesinin özgürlüğüne düşkün olduğunu ve hayatta olsaydı bugün birlikte kadınlar için mücadele edeceklerini anlatan Deren, 'Annemle çok anım yok ama başka kadınlarla bir sürü anım oluyor. Bir tane annemi kaybettim. Ama kocaman bir aile kazandım. Bir sürü annem oldu. Kızım deyip arayan bir sürü kadın oldu. Bunu tarif edemem. Bu acı olaydan güçlenerek, çoğalarak çıktım' dedi.

Türkiye'de kadına yönelik şiddet her geçen gün artmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi kadınlar akademisyen Aylin Sözer'in öldürülmesinin ardından bir basın açıklaması yaptı. O açıklamada basın metnini okuyan Deren'in 2013'te eşi tarafından öldürülen Muhterem Göçmen'in kızı olduğunu öğrendim. Deren'i üzmeden, geçmişi, annesini, babasını çok detaylandırmadan bir röportaj yapmaya karar vermek ne kadar zor olduysa, soru sormak ve eminim ki Deren için soruları yanıtlamak da o kadar kolay olmadı.

Deren, 'Annem öldürüldüğü için değil ben Muhterem'in kızı olduğum için bugün kadınlar için mücadele ediyorum' derken hepimize çok fazla şey anlattı aslında. Deren, 13 yaşında annesini kaybetti ama asla kuytularda oturup, ağlayarak geçirmedi günlerini. Deren güçlenerek ve çoğalarak büyüdü ve bugün dünyanın dört bir yanındaki kadınlar için sokakta annesini zihninde ve kalbinde taşıyarak tüm öfkesi ve inancıyla mücadele ediyor. Bu röportaj benim ve birçok kadının Deren'e teşekkürüdür aslında… Tüm kadınlar adına Deren'e mücadeleci ruhu için binlerce kez teşekkürler…

Anneni kaybetmen feminist olmanda ya da kadın mücadelesinde ön saflarda yer almanda etkili oldu mu? Nasıl etkili oldu?

Aslına bakarsanız ben annemi kaybettikten sonra bunun bana etkisi oldu tam olarak diyemem çünkü zaten ben annemin kızı olduğum için biraz, benim annem şu anda bile çoğu kadının yapmaya korktuğu şeyi yapıyordu. Kocasına başkaldırıyordu. Ne yazık ki şu anda çoğu kadın bunu yapmaya korkuyor. Ben çok küçüktüm, 13 yaşındaydım annem vefat ettiğinde. Tam bir kız çocuğunun kendine örnek arayışı içerisindeydim. Ne yazık ki annemle de çok fazla anım olmadığı için annemi çok fazla örnek alamıyordum. Ama böyle olunca da hayatıma bir anda Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, Kadın Meclisleri girdi. O dönem hayatımın her yerinde sağıma bakıyorum Gülsüm Kav, öbür tarafta Fidan Ataselim. Böyle olunca ister istemez tabi ki bir etkilenme oluyor. Ama ben hep kendime temelde şunu diyorum: Ben Muhterem'in kızı olduğum için şu an bunu yapıyorum. Annemin öldürülmesiyle bir alakası olduğunu düşünmüyorum kendi içimde.

ANNEM ÖZGÜRLÜĞÜNE DÜŞKÜNDÜ

O zaman bugün annen hayatta olsaydı sen annenle beraber kadınlar için mücadele edecektin belki de…

Evet. Çünkü zaten annem feminen bir kadındı. Özgürlüğüne çok aşıktı benim annem. Benzersiz bir insandı o. Çok kez boşanma davası açtı. Kendi özgürlüğü için defalarca adliyelerde koşturdu. İşler böyle olunca da çirkinleşiyor ama galiba annemin ölümüyle değil, annemin oluşuyla kaynaklı benim etkilenmem.

Ne kadar zamandır kadın mücadelesi içindesin? Ben feminist dedim ama sen kendini feminist olarak tanımlıyor musun?

Ben sekiz sendir bu işin içindeyim. Ama ben 18 yaşıma girdikten sonra… Çünkü ben hep çekimser durmak istedim. Sonuç olarak bir erkek kardeşim var. Onun psikolojisini düşünmem gerekiyor. Sürekli karşısına çıkıyor ve ben o zaman daha çocuğum ve ailem bana ne tepki verir diye düşünüyorum. Mutlaka bana kötü bir tepki vermezler ama biraz daha geri durmak istedim ama 18'inci yaşıma girince dedim tamam, evet sahaya çıkma zamanı. Ben artık feministim dediğim gün 18 yaşıma girdiğim gündü.

Türkiye'de feministlere karşı bir önyargı olduğunu düşünüyor musun?

Tabi ki bir önyargı var. Ve hala daha feminizmin erkek düşmanlığı olduğunu düşünen bir kesim var. Biz defalarca söylüyoruz, hayır toplumsal ve siyasi alanda erkekle eşit olmamız demek. Ama asla bizi anlamıyorlar. Elbet bir gün bizi anlayacaklar ve anladıklarında bence o zaman sadece biz feminizm eşittir kadın değil de feminizm eşittir erkek ve kadın diyeceğimiz günler de gelecek bence.

Kadın Meclisleri'nin, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun şu an hayatındaki yeri ne? Hayatının neresinde duruyor?

Benim hayatımın tamamını kapsıyor. Aslında bir aile gibi oldular. Yani size şöyle söyleyeyim: Ben halamla yaşıyorum. Babaannemle görüşmediğim kadar buradaki arkadaşlarımla görüşüyor olabilirim. Bütün gün sabahtan akşama kadar ne yazık ki şu kadın şiddete uğramış, ne yapacağız, buradan bu rapor geldi ne yapacağız… Bütün günüm buna ayrılıyor. Bu da bana bir yönden güç veriyor. Çünkü öbür türlü muhtemelen ben delirebilirdim bile. Çünkü zor bir süreçten geçiliyor.

HAYATIMIN ORTA NOKTASINDA

Evlerimizde durmak ayrı bir problem şu an. Kadınlar en çok evlerinde öldürülüyor. Böyle olunca da işler daha tehlikeli bir hal alıyor. Ki bizi hiç tanımamalarına rağmen bu kadınlar gece yarısı bir eş dosttan bizim telefon numaramızı bulup arayabiliyor. Gece yarısı telefon aldığımı biliyorum ben. Eşimden şiddet görüyorum, ne yapacağımı bilmiyorum diye. Böyle olunca hayatımın en orta nokta noktası benim için Kadın Meclisleri.

Hiç tanımadığım bir kadından telefon geliyor diyorsun ya da bir haber düşüyor diyorsun. Ne hissediyorsun böyle anlarda?

Yoruluyorum bazen. Zaten psikolojik açıdan bizi çok etkiliyor bu. Şöyle söyleyeyim: Ben evimde otururken dışardan kadın gülüşü bile olsa o artık benim kulağıma çığlık gibi geliyor. Ben kendimi cama atıyorum. Dışarda biri şiddet mi görüyor diyorum. Hemen bir şey yapmalıyım. Veya sokakta yürürken tamamen bence bu rahatsızlık gibi bir şey. Sokakta yürürken bir kadının arkasından bir erkeğin yürüdüğünü gördüğümde hemen o kadına daha yakın yürümeye çalışıyorum. Çünkü takip ediliyor olabilir, o kadın az sonra tecavüze uğrayacak olabilir. Çünkü biz böyle bir ülkede yaşıyoruz artık. Bu yönden evet çok yoruluyorum ama onların yanında beni istemeleri, bize güvenmeleri bana çok iyi geliyor. Bu beni daha güçlü kılıyor.

Ailen nasıl bakıyor kadın mücadelesinde bu kadar ön saflarda olmana?

Ben halamla yaşıyorum. Ben hep şu soruyu alıyorum aslında. Babanın ailesiyle yaşıyorsun. Böyle olduğu zaman insanlar çok önyargıyla yaklaşıyor ve ailem de bu yönden çekimserliğe kapılıyor. Çünkü bir dönem bunu yapan benim babam ama cezalandırılmaya çalışılan halam, babaannem. Onlara hakaretler… Hiç tanımayan insanlar şu algıya kapılıyor. Cinayet işledi ailesi ona neden engel olmadı. Her koyun kendi bacağından asılır ve hiç kimsenin suçunu, hiç kimsenin günahını başka birine yıkamayız. Benim ailem hiçbir zaman kalkıp da hayır deren artık bunu yapmayacaksın, buraya gitmeyeceksin demedi. Ki az önce ben buraya gelirken ailem beni aradı 'Lütfen dikkatli ol, başına bir şey gelmesin' dedi. Zaten her noktada benim yanımdalar. Bundan sonra da olacaklar biliyorum. Bir eylemimizde Melek Mosso çok güzel bir şey söylemişti. 'Kadınların başkalarının kanatlarına ihtiyaçlarına yok. Biz kendi kanatlarımızla uçabiliriz' demişti. Tam olarak bu. Başkasının kanatlarına ihtiyacım yok. Kendim uçabilirim zaten.

Korumacı bir yaklaşım olduğunu düşünüyor musun sana karşı?

Muhakkak. Çünkü her akşam haberleri izliyor bu insanlar. Ben ne kadar güçlü olsam da, biz ne kadar güçlü olsak da bizim ailemiz bizden biraz daha geri bir algıya sahip olduğu için, çünkü bizim kadar bilinçli değiller. Öyle olunca da bak sen bunu yapıyorsun ama o erkek. Senden fiziksel olarak güçlü bakış açısı var. Bu yönden belki biraz baskı kurmaya çalışıyor olabilirler.

Kadına yönelik şiddetin önüne geçilmesi için neler yapılmalı sence?

Çözümü zaten artık sağda solda aramaya gerek yok. Bundan belki birkaç sene önce bunu sorsaydınız ben burada farklı bir şekilde konuşuyor olabilirdim ama çözüm zaten gözümüzün önünde. Biz geçen yaptığımız basın açıklamasında da bunu söyledik. İstanbul Sözleşmesi ve 6284. Zaten yapılması gereken, kadının korunması için her şeyi orada açık açık, madde madde söylüyor. Sizin yapmanız gereken bu siyasilerin yargı sürecinde yapılması gereken, ilk imzacısıyım diye övünmek değil de tam anlamıyla bütün maddelerini etkin bir şekilde uygulamak. Zaten uygulasalar ki uyguladıkları zaman nasıl bir düşüşe geçtiğini de gördük. Durdurulabilir. O zaman biz şundan bunu çıkarıyoruz. Matematik çok net. Sözleşmeyi uygula. Kadını yaşat. Her şey zaten ortada.

CİNAYET SEBEPLEŞTİRİLEMEZ

İyi hal indirimleri oluyor bazen duruşmalarda. Kadına yönelik şiddet davalarını, buna yönelik adalet sistemini nasıl değerlendiriyorsun? Kadınlar için adalet var mı sence?

Zaten bizim ülkemizde bir erkeği aklama, erkeği haklı çıkarma gibi bir heves var. Erkek ama neden yaptı? Ee kadın ne giymiş? Kiminleymiş? Saat kaçta oradaymış? Bunlar bir cinayetin sebebi olabilir mi? Ben düşünüyorum. Biri ölüyor. Bir kadın öldürülüyor, yakılıyor. Biz bunları yaşıyoruz. Bunlar bir film senaryosu değil. Bunlar gerçek. Biz bunları yaşadık. Biz bunları 21. yüzyılda yaşadık. Böyle olunca da ben anlamıyorum cinayetin nasıl sebebi olabilir ki. Cinayet sebepleştirilemez. Ama biz bunu anlamıyoruz.

Türkiye'deki kadın mücadelesini nasıl değerlendiriyorsun?

Bana bunu hayatımın hangi noktasında sorarsanız sorun ben hep yetersiz diyeceğim. Benim için evet Kadın Meclisleri veya herhangi bir örgüt yeterli, artık en iyi seviyedeyiz diyebilmem için o manşetlerde bu yıl hiç kadın cinayeti olmadı denilmesi gerekiyor. Biz bu haberleri görene kadar, o bir dakikalık haberlerde, üçüncü sayfa haberlerindeki kadın cinayeti haberleri tamamen yok olana kadar ve kadın cinayetleri diye bir şey ortadan kalkana kadar biz her zaman yetersiziz. Bizim zaferimiz kadın cinayetlerinin tamamen ortadan kalktığı gündür.

Yakın çevrendeki insanları kadın hakları ya da kadına yönelik şiddete karşı bilinçlendirebiliyor musun? Çevreni, arkadaşlarını değiştirmeye çalışıyor musun? Görev gibi hissediyor musun bunu?

Geleceğin nesillerini biz yetiştiriyoruz. Sadece kadınlar değil. Erkekler de aynı şekilde bir baba olarak, bir abi olarak geleceği şekillendiriyor. Çevremizi, arkadaşlarımızı, onları olabildiğince bilinçlendirmeye çalışıyoruz. Bu bizim artık görevimiz gibi.

ÖFKEM HER ZAMAN DİRİ

Ben buradan bakınca büyümüş ve güçlenmiş bir kadın görüyorum. Sen kendini nasıl görüyorsun? Detaylandırmak istemiyorum ama bunu yaşamak, atlatmak kolay değil gerçekten…

Benden hep şunu beklediler. Annen öldü, üzül, ağla, odana kapan. Nasıl atlatıyorsun? Ben annemin cenazesinde ağlamadım. Çünkü öfkem o kadar diri ki hala daha, ağlayamazdım. Çünkü ağlanacak bir şey değil tam tersi savaşmam gereken bir nokta var benim. O yüzden ben güçlü görünmek istiyordum. Öyle görünüyormuşum da. Teşekkür ederim. Beni güçlü yapan da muhtemelen öfkemi her zaman diri tutmamdı.

GÜÇLENDİM, ÇOĞALDIM

Güçlenmek, başka kadınlar için mücadele etmek çok önemli ve kıymetli bir şey. Başka kadınlar için mücadele etmek nasıl bir duygu?

Bununla ilgili çok şey söyleniyor. Duygu kısmına gelirsek eğer, hiç tanımadığım insanlar bana mesaj atıyor. Hiç tanımadığım insanlar bana bir anda gelip sarılmak istiyor. Bu harika bir şey. Ben 13 yaşıma kadar annemle çok az bir anı biriktirebildim ama o kadınlar çevremdeyken ben birkaç saniyeliğine de olsa annemi unutabiliyorum. Böyle olunca bu bana başka bir his veriyor. Annemle çok anım yok ama başka kadınlarla bir sürü anım oluyor. Ben bir tane annemi kaybettim. Ama kocaman bir aile kazandım. Benim kocaman bir ailem oldu. Bir sürü annem oldu. Bana kızım deyip arayan bir sürü kadın oldu. Bu harika bir şey. Ben bunu tarif edemem. Bu acı olaydan güçlenerek, çoğalarak çıktım.

ASLA YALNIZ DEĞİLLER

Bu röportajı okuyacak olan şiddet gören ya da görmeyen kadınlara neler söylemek istersin?

Biz çok güçlüyüz. Öncelikle bunu bilsinler. Kabulleniş psikolojisi içinden çıksınlar. Kadınlar çok güçlü. Hele bir de birlik olursak bizim karşımızda hiç kimse duramaz. Bunun bütün dünya farkında. Bu erkek egemen toplum da bunun farkında. Biz onlara çok büyük korku salıyoruz. Artık korkması gereken biz değiliz. Onlara söyleyeceğim şu: Biz haklarımız için yürüyoruz omuz omuza. Onlar da bize katılsın, beraber sesimizi daha gür çıkartalım ve bu feminist rüzgarı herkese hissettirelim diyorum. Asla yalnız değiller. Asla yalnız yürümeyeceksiniz.

Editör: TE Bilisim