TMMOB Mimarlar Odası Şube Başkanı Didar Duygu Altuntaş, ES TV'de yayınlanan Vaziyet programının konuğu oldu. ES TV Genel Yayın Yönetmeni Ali Baş ve Anadolu Gazetesi Köşe Yazarı Arif Anbar'ın sorularını yanıtlayan Altuntaş, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
ADAY OLMA SEBEBİM ESKİ
BAŞKAN İLE AYRIŞMALAR
Mimarlar Odası seçimlerine girmesinin en büyük nedeninin belli noktalarda eski başkan ile ayrışması olduğunu belirten Altuntaş, 'Mesela ben kendi adıma söyleyeyim, meslektaşlarıma daha çok önem veriyorum. Benim için onların sorunları daha önemli. Diğer taraf daha çok öğrencilere yöneldi. Ben de önem veriyorum onlar da ilerde bizim meslektaşımız olacak ama şu an güncel bir sorunumuz var. Ekonomik olarak ciddi bir sıkıntısı var meslektaşlarımızın. Mevzuatlar sürekli değişiyor bununla ilgili ciddi sıkıntılarılar yaşıyorlar. Meslektaşlarımıza biz bir noktada çıkış yolu göstermeden öğrencilere yönelip gelecek kaygısına girdiğimiz zaman o beni rahatsız ediyordu. Biraz da odanın kurumsal kimliğiyle alakalı aynı fikirde olmadığım noktalar oldu' ifadelerini kullandı. Önceki dönemden bahseden Altuntaş, 'Bu dönem grubumu kendim oluşturdum zaten. Benimle aynı fikirde olan insanlar. Ben odanın kurumsal kimliğinin, bizim mimarlar olarak kendi fikirlerimizi dile getirmemize katkı sağlayabilmesini istiyorum. Bu kurumsal kimliği kullanabilmeliyiz. Bu kurumsal kimlik ben başkan oldum, ne dersem o olmamalı. Benim bireysel söylemlerim kurumsal kimliğin önüne geçmemeli. Ben kurumsal kimliğimi meslektaşlarım adına ele almalıyım. Meslektaşlarım için meslektaşlarım adına bu yolda yürümem lazım. Daha önceki yönetimlerde böyle anlaşmazlıklarımız oldu diyelim. Sadece Serdar Bey'in nezdinde demiyorum. Serdar Bey de şu an bizim kurduğumuz yönetimde yönetim kurulu üyemiz. Umarım iki yıl boyunca da bizimle devam eder. Sonuçta o da seçildi. Demokratik bir seçimle geldi' diye konuştu.
DEPREM YÖNETMELİĞİ DEĞİŞTİ
'99 yılından sonra yapılan binalara eskiye oranla daha sağlam diyebilir miyiz?' sorusunu yanıtlayan Altuntaş, 'Ben diyemiyorum. Bizim plan notlarımızda bile diyoruz ki '99 sonrası yapılan teşekkül yapıdır.' 2007 yılında çıkan deprem yönetmeliği sonrası, bir yapı alınırken '2007 Deprem Yönetmeliği'ne uygunsa al' derdik. 2018'de bir Deprem Yönetmeliği daha yayınlandı 2019 Ocak ayında yürürlüğe girdi. Ben yine yüksek lisansımdan dolayı bunu öğrendim, ilk defa bir deprem yönetmeliğinde zemine ait veriler girilmiş. Bir statik yapı yapıyorsak bu yapı zemine basıyor. Zeminin deprem anında gösterdiği hareketi dikkate almadan bir yapıya yıkılmaz demek mümkün değil' ifadelerini kullandı.
MEVCUT YAPI STOĞU İNCELENMELİ
2019 yılında deprem yönetmeliği ile beraber Türkiye deprem haritasının değiştiğini söyleyen Altuntaş, 'Eskiden Türkiye Deprem Kuşakları vardı bölge bölge ayrıydı. Şimdi öyle bir şey yok. Siz sisteme girip koordinatları yazıyorsunuz. Size oranın zemin değeri geliyor. Ama zemin değeri gelirken şöyle bir uyarısı var o uyarı, 'Türkiye kaya zemin olarak çalışılmıştır' diyor. Türkiye'nin tamamı kaya zemin değildir. Peki siz kaya zemin olarak düşünüp de aldığınız bir veriyi, yani bir yapıyı yaparken kaya zemin üzerinden aldığınız verilerle bu işe girerseniz, o yapının deprem anında sağlam kalabileceğinin garantisini verebilir misiniz? Ben veremiyorum. Dediğim gibi ben de bunu araştırdıktan ve öğrendikten sonra çok tedirgin oldum. Bu anlamda öncelikle mevcut yapı stokumuzun depremle mücadele nasıl başlar? Deprem aslında bir doğa olayı tabii ki bu olacak. Doğada yaşıyoruz. Bizim buna adapte olmamız gerek. Bunu aslında afete çeviren bizleriz. Hazırlıklı olmadığımız için. Depreme hazırlıklı olabilmemiz için öncelikle mevcut yapı stokumuzu değerlendirmemiz gerekiyor. Bu stopta ne kadar yapımız hasar görebilir, yıkılabilir, ayakta kalabilir? Yıkılacak yapılarımızdaki insan sayısı nedir? Bunları çıkarmamız gerek. Bir deprem olduğunda, Elazığ depreminde yaşadık, ben Elazığ'da doğrum büyüdüm, bölgeyi de bilen bir insanım, Elazığ depreminde gördüğümüz gibi deprem olunca sadece yapılar yıkılıp can kaybı vermiyoruz. Bunun dışında ekonomi de… Belediyeler olarak bir sürü destek yardım vesaire topladık. Maddi olarak o bölgenin ihtiyaçlarını karşıladık. Yani ekonomimizi de etkileyen bir şey var. Ciddi bir maliyet aynı manada. Bu noktada bizim bu ekonomiyi deprem olduktan sonra, o can kayıplarını yaşadıktan sonra değil, öncesinde buna mani olabilmek için mevcut yapı stokunu incelemek için harcamamız gerekiyor. Eksik olduğumuz çok şey var. Ben de bunu açıkçası araştırırken öğrendim' diye konuştu.
ÇARŞI BÖLGESİ RİSKLİ
Eskişehir'de hangi bölgelerin depreme dayanıklı olup olduğuna değinen Altuntaş, 'Eskişehir'in ortasından bir fay hattı geçtiğini biliyorum. O fay hattı da Osmangazi Üniversite'sinde son bulup oradan devam ediyormuş. Dediğim gibi jeoloji mühendisi olmadığım için çok fazla bilmiyorum bana ilginç gelen noktaları anlatıyorum. Mesela Çarşı bölgesinin zemini, Porsuk'un zemini alüvyon zemin olduğu için yumuşak zemin. Ciddi riskli. Sıvılaşma riski yüksek. Zemin yumuşak olduğu için tehlikeli. Yine sonradan öğrendiğim önemli bir not; alüvyon zemine yüksek katlı yapı yapılması ciddi bir risk taşırken kaya zeminde düşük katlı yapı riskli. Ama baktığım zaman Odunpazarı tarafı kaya zemini oradaki kat sayıları daha az ama Çarşı'da çok katlı… Aslında imar planlarımız çok eskiden yapıldığı için böyle. Belki mevcut yapıları değiştiremeyiz, mevcut kullanım ömrünün tamamlanmasını beklememiz gerekiyor. En azından yeni imar planı oluşturacağımız yerler için öncelikle bir mikro bölgeleme çalışması yapılıp…' ifadelerini kullandı.
VATANDAŞA BIRAKMAMALIYIZ
Sekiz mahallede kentsel dönüşüm planının hazırlandığı hatırlatılan Altuntaş, 'Sanırım en son ona bir yürütme durdurma geldi diye biliyorum ben. Şimdi onun da bir ayrımı var o da şey, bir riskli alan riskli yapı tespiti var, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılıyor; bir de kentsel dönüşüm var, belediyeler kanununa istinaden büyükşehir belediyeleri tarafından yapılıyor. 8 mahallemiz vardı riskli alan kapsamına giren ama yürütmeyi durdurdular. Şimdi şöyle bir sorun var, mesela biz riskli alan kapsamını alıyoruz ya da diyoruz ki vatandaşa yapının riskli olduğunu düşünüyorsan gel başvur biz tespit edelim, yapı riskliyse sana birçok maddi olanak verelim. Bunların hepsi çok güzel şeyler. Ama vatandaş yapısının riskli olduğunu düşünmüyorsa ne yapacağız? Dediğim gibi. Vatandaşa bunu bırakmamalıyız. Sorun bizim vatandaşın başvurusu…' dedi. Sekiz mahalledeki her yapının gerçekten risk taşıyıp taşımadığını sorgulayan Altuntaş, 'Bu da yok. Biz mevcut yapı stokunu değerlendirmediğimiz için 8 mahalleyi birden riskli alan ilan edersek tabii ki 8 mahallenin birden dönüşümünü sağlayamayız. Ekonomisini de bir anda sağlayamayız. Bu da güç bir durum sonuç olarak. Ama bizim belki de kamu eliyle öncelikli olarak riskli yapıları, hasarlı yapıları vesaireyi tespit edip, boşaltıp, burada yenileme çalışmaları yapıyoruz, dememiz gerekiyor. Yani bu mahalle sınırlarından çekip de hadi buralar afet riskli alan zemini kötü, düzelsin, demekle olacak bir iş değil. Ciddi bir çalışma gerekiyor' şeklinde konuştu.
KENDİ EVİM BİLE
UYGUN DEĞİL
Eskişehir'de 7 şiddetinde bir deprem olsa sonuçlarının neler olabileceğini değerlendiren Altuntaş, 'Yani şöyle ki, mevcut yapı durumunu bilmiyoruz. Ben mimarım, bu işin içindeyim. İşin de aslında mevzuat kısmını bildiğim için, yönetmeliklerini, nasıl uygulanır kısmını vesairesini biliyorum. Benim evim bile şu an uygun değil. Ben betonarme binalarda… İki Eylül Caddesi'nde tam evim. Sekiz katlı bir binanın yedinci katındayım. 20 yıllıktır sanıyorum. Betonarme yapılarda deprem risklerinin belirlenmesi diye bir ders aldım yüksek lisansta. Bu ders kapsamında kendi evimi inceledim. Dedim ki, aman Tanrım bizim evimiz güvenli değil. Çünkü kirişleri bile bağlanmamış. Düşünebiliyor musunuz? Ben zaten 8-9 yıllık bir mimar olarak bu dersi aldıktan sonra mevcut yapımın aslında uygun olmadığını gördüm. Demek ki bir uzman tarafından bu yapıların değerlendirilmesi gerek. Yeni yönetmeliğe göre bildiğimiz en iyi noktadayız. Zemin verileri yavaş yavaş işin içine girdi, biz plan notlarıyla eksik bulduğumuz yerleri tamamlıyoruz vesaire. Ama bundan 10 yıl sonra yeni bir şey çıkar mı bilmiyoruz' ifadelerini kullandı.
KAĞIT ÜZERİNDE
GÖRMEK GEREK
Yatay mimari yönetmeliği ile ilgili konuşan Altuntaş, 'Bunun imar planlarına yansıtılması gerekiyor. İmar planları nezdinde değerlendirilmesi gerekiyor. Mevcut bir insan yoğunluğu vardır, bunun barınma ihtiyacını karşılamak için bir alana yerleştireceksiniz. Yüksek katlı olursa birçok yeşil alan sağlamış ya da buna benzer kamu eliyle yapılacak alanlara olanak sağlamış olursunuz. Ama yatay mimari dediğimizde kent sınırlarımızın çok büyümesi gerekiyor bu noktada acaba tarımsal alanlara girecek miyiz? Ya da bunların plan anlamında düzenlemeleri nasıl olacak? Yeşil alanlar, kamu ortaklık payları vesaire nasıl ayrılacak görmek gerekiyor. Yani bu yatay mimari bir kelime ile değerlendirilebilecek bir şey değil. Uygulamasını görmek gerekiyor. Kağıt üzerinde görmek gerekiyor' dedi.
YENİ BİR YAPIDA
KARŞILAŞILMAMALIYDI
Eskişehir Yeni Atatürk Stadı'nın kar yağması sonrası çökmesini değerlendiren Altuntaş, 'Açıkçası bir mimar olarak çok hakim değilim statik bir konuyu içerdiği için. Ama yeni yapılan bir yapıda karşılaşmamamız gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak Eskişehir'in havası iklimi belli, aldığı yağış belli. O sistemin buna uygun olması gerekirdi diye düşünüyorum. TOKİ'nin de sanırım İnşaat Mühendisleri Odası'ndan dolayı, bir duyuru yaptı. Çalışmalarımız devam ediyor ilgili üniversite kurumlarından görüşlerinden gelecek, diye. Mimar olarak gidip incelesem muhtemelen anlamam. Bunun TOKİ nezdine indirilmesinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Bu ihale alınıp yapan özel bir şirket tarafından da olabilirdi' ifadelerini kullandı.
PROJEDE EKSİKLİKLER OLABİLİR
Altuntaş şöyle devam etti: 'Bunu sadece TOKİ adı altında değil de niye bir kamu yapısında bu yaşanıyor derseniz bir mimar olarak buna eleştiriniz ne diye sorarsanız; 3194 Sayılı İmar Kanunu'nun 26. Maddesi'ne istinaden biz kamu yapılarına ruhsat veriyoruz. Bu madde bize diyor ki, eğer alana tahsisi varsa yani orası bir stadyum alanıysa vesaire, sen yapı denetiminin de ilgili kurumun alması kaydıyla mimari alan projeyle ruhsatını verebilirsin, diyor. Biz hiçbir şekilde statik, zemin, mekanik, elektrik vesaire bir incelemesine girmiyoruz. Yani bunun incelemeleri nasıl yapılıyor? Uygun mu? Ben mesela kendi önüme geliyor, kamu yapısı, bakıyorum mimari projesinde eksik bulabiliyorum pek tabii. Kamu yapıları gelince bir defada geçmiyor. Eksik olursa biz kurumlarla ya da o ihaleyi hangi kurum, şirket yapıyorsa iletişime geçip projeyi düzelttiriyoruz. Muhtemelen bunun projesinde de aynı eksiklikler olabilir. Denetim aşaması desek ilgili kuruma veriyor. Bu kurumdaki memur olarak çalışan arkadaşımız yapı denetimini nasıl üstlenebilir? Şimdi yapı denetim dediğimiz ayrı bir kavram var zaten. Bunun mesuliyetini burada çalışan arkadaşa yüklemek ne derece doğru? Sonuç olarak, bunun zaten 8'den 5'e kadar bir mesaisi var. O mesaisi arasında mı gidecek, bu denetimi nasıl yapacak, projenin ve yerinde denetimin uygunluğu anlamlarında sorun olduğunu düşünüyorum. Mimar olarak değerlendirecek olursam. Stadyumun iskanının verildiğini biliyorum ben. Ama siz sadece mimari alan projeyle bir yere ruhsat verdiğiniz zaman doğal olarak sadece mimari proje ile gidiyorsunuz.'
BİLMEDEN SUÇLAMAK HOŞ DEĞİL
'Sorun şu: Aslında Ankara dediğimiz değil de bu bir ihaleyle alınıyor ve bu ihaleyi alan şirket ya da TOKİ, nereye yapacağını biliyor' diyen Altuntaş, 'Buna ait verilerle yaklaşmanız ve tasarımınızı ona göre yapmanız gerekiyor ama imar kanunu diyor ki mimari alan projeyle ruhsat alabilirsin, kendini yorma. Doğal olarak o iş yüküne belki de girmiyorsunuz. Bunu ihale usulüyle alan şirketlerin sorumluluğu. TOKİ'de acaba böyle bir çalışma var mıydı? TOKİ'de bilen insanlar mı yaptı bilmeyen mi? Bilmeden suçlamak da hoş değil. Bunları görüp değerlendirme yapmamız gerekiyor. Keşke bu tarz projeler yarışmalarla yapılsa. Gerçekten çok güzel olur. O noktada dediğiniz gibi kar yükü de rüzgar yönü de bu yarışma projelerinde ele alınır, değerlendirilir. Ama kamu yapılarının bir çoğu bu şekilde yapılıyor. Eski statla alakalı Mimarlar Odası olarak da eski stadın yerine ne olacak diye bir yarışma açtık. Birçok katılım oldu ödül alanlar oldu ama ne yazık ki herhangi bir etkimiz olamadı. Aslında dediğiniz gibi TOKİ'nin raporu kamuoyuna sunması gerekiyor' şeklinde konuştu.

Editör: TE Bilisim