Türkiye ekonomik buhranla uğraşıyor
Türkiye'nin ekonomik buhranla karşı karşıya kaldığını ifade eden Öztrak, 'Aslında Türkiye iki tane önemli krizi uzunca bir süredir yaşıyordu. Buna 2020 yılında bir de pandemi eklendi. 2007'den itibaren büyüme modelimizin yavaş yavaş öksürmeye başladığını görüyoruz. Ve Türkiye'nin ağır ağır bir ekonomik kriz içine girmeye başladığını görüyoruz. Özellikle 2014 yılından itibaren de Türkiye'de ciddi bir devlet krizinin işaretlerini görmeye başladık. 2020'de dünyada ciddi bir sağlık krizi ile karşı karşıya kaldık. Ve bugün Türkiye ekonomik bir buhranla uğraşıyor. Türkiye aslında büyümüyor. Büyüme hızının 2020'ye kadar sürekli düştüğünü görüyoruz. Son açıklanan yüzde 7'lik bir büyüme var. Ama o büyümeyi de ben ilk çeyrekten itibaren üçer yıllık baktım. Orada da aşağı doğru gidiş devam ediyor. Üçer yıllık ortalaması yüzde 7'lik büyümenin, yüzde 3 yapıyor. Milli gelirimiz yine 2013'te 1 trilyon dolara dayanmıştı. Şimdi 717 milyar dolara indi' diye konuştu.
2 Milyon kişi işini kaybetti
Son iki yılda Türkiye'de 2 milyon kişinin işini kaybettiğine dikkat çeken Öztrak, 'Bir ekonomi politikasının başrısı kişilere ne kadar iş verebildiyle ölçülür. Baktığınız zaman son iki yılda 2 milyon yurttaşımız çalıştığı işini kaybetmiş. Ekonomi bırakın yeni iş vermeyi, mevcut işler azalmış.
2021'in ilk üç ayında yüzde 7 büyümüş gözüküyoruz. Baktığımız zaman büyümeye en büyük katkı yüzde 47 ile hizmetler sektöründen geliyor. Ticaret, ulaştırma, konaklama ki bugün pandemi nedeniyle en büyük darbeyi yiyen sektör. Büyümenin yüzde 19'u bu sektörden geliyor. Yani birinci çeyrekte ticaret, ulaştırma, konaklama yüzde 1.4 büyümeye katkı yaptı deniyor. İşsiz sayısı 2.5 milyon kişi artıyorsa bu büyüme nasıl oluyor? Hizmet sektörü yüzde 5.6 büyümüş. Yüzde 5.6 büyüyen hizmet sektöründe 322 bin kişi işini kaybetmiş bir yıl önceye kadar. Bunun ikisinin birlikte olması son derece zor gözüküyor' dedi.
Borçlanarak büyüme olmaz
'Bu büyüme borçlanarak gerçekleşmiş bir büyüme' diyen Öztrak, 'Ve gelir dağılımını da bozan bir büyüme. Borç yükü en hızlı artan ekonomilerden biri Türkiye. Brezilya'dan sonra ikinciyiz. Çok hızlı bir şekilde borçlanarak bu büyümeyi yapmışız. Hormanlanarak büyümüşüz yani. İş gücünün, çalışanların büyümeden aldığı pay yaklaşık 1 yılda 3.5 puan düşmüş. Düşük gelir gruplarına yansımayan bir büyüme ile karşı karşıyayız. Türkiye, dünyada vatandaşına doğrudan en az destek veren ülke. Buna karşılık da vatandaşına en fazla borç veren ülke' diye konuştu.
Rezervler hızlıca eritildi
Rezervlerin çok hızlı eritildiğini söyleyen Öztrak, 'İnsan hakları ve ekonomik reform paketleri ölü doğdu. Ekonomik reform takvimi diye bir takvim verildi vadesi son derece uzun, somut hiçbir çabaya bağlanmayan bir takvim. Rezervler çok hızlı eritildi. Siyasi belirsizlikler ve kutuplaşma çok artırıldı. Milletvekili düşürülmeler, parti kapatmalar gibi belirsizliği artıran durumlar.
Bir yandan suç örgütü ele başısı konuşuyor, öbür tarafta iç işleri bakanı çıkıp ona cevap veriyor. On bin dolar alan milletvekili var diyor. İsmini vermesi lazım ama vermiyor. Bir bakıyorsunuz iktidar ciddi bir kavgadaymış aslında' şeklinde konuştu.
Yerli parası en çok değer kaybeden ülke
Yerli parasının en çok değer kaybettiği ülkenin Türkiye olduğunu vurgulayan Öztrak, 'Devlet krizi ile ilgili yaşanan en önemli gelişme bu Merkez Bankası ile ilgili yaşanan gelişmeler. En son TC Merkezi Bankası başkanı 132 gün dayanabildi. Dünyada merkez bankası başkanları 5 yıllığına, 10 yıllığına gelirler. Ama bizde son dönemde sürekli merkez bankası başkanı değişti. Sonuç yüzde 19 politika faizi ile dünyada en yüksek faiz veren 7'nci banka merkez bankası. 2018 haziran ayından bu yana 4 tane merkez bankası başkanı gördük. Yerli parasının değer kaybı bakımından dünyada 1'inciyiz. Kimsenin bu ülkeyi bu hale getirmeye hakkı yok. Bunların bedelini hep milletimiz ödüyor. 450 milyar dolar dış borcumuz var. Türk lirasına vurduğumuz zaman borç yükümüz 575 milyar dolar artmış. Bunlar çok büyük rakamlar' ifadelerini kullandı.
Güven veren ekonomik program
Güven veren bir ekonomik programa ihtiyaç duyulduğunu belirten Öztrak, 'Güven uyandıran, doğru düzgün çabaları olan, saydam, vatandaşın baktığı zaman tamam uyguluyorlar dediği ekonomik programa ihtiyacımız var. Bir türlü böyle bir program ortaya konmuyor. İkincisi, gerçekçi, somut bir aşı takviminin artık milletin önüne konması lazım. Üçüncüsü esnaf, çiftçi çok yıprandı. Bunlarla ilgili olarak bir defalık da olsa doğrudan bir gelir desteği verilmesi gerekiyor. Esnafa, işini kaybedenlere, diğer kesimlere. Enflasyonla mücadele tek hedef olmalı. İstihdamın artırılmasına yönelik uzun vadede teşvikler uygulanmalı. Şirket borçlarının da yeniden yapılandırmasına yönelik, zombiler yaratmadan bir eylem planı hayata geçirilmeli' dedi.
Bu iş borçla olmaz
Öztrak konuşmanı şu şekilde sürdürdü: 'Bu buhrandan nasıl çıkarız? Birincisi güveni sağlamamız lazım. O zaman yeni kurallara, kurumlara ihtiyacımız var. Yeni kadrolara ihtiyacımız var. Buhrandan çıkış stratejisini de 4 temel sütun üstüne oturtmamız gerekiyor. Bir tanesi hukuk devleti ve demokrasi. Türkiye'nin bir an önce güçlendirilmiş yeni bir demokratik parlamenter sisteme geçmesi lazım. Mevcut tek adam rejimnin bizi perişan ettiğini üç senedir görüyoruz. 2018'den bu yana bu millet gün yüzü görmedi. İkincisi, Türkiye'nin en önemli açığı tarafsız cumhurbaşkanı açığı. Herkesi kucaklayacak, herkesi biraraya getirecek, kutuplaştırmayacak tarafsız bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var. Üreten Türkiye. Bu iş borçla olmaz. Satabileceğimiz malı üreteceğiz. Bugün Türkiye'yi büyüten sanayi sektörüdür. İmalat sanayidir. İmalat sanayi olmasa büyümeyi gerçekletiremez. Türiye hizmet sektörü ile büyüyeceğiz stratejisine çok erken geçmiştir. Türkiye daha hala sanayide büyümesi lazım. Dolayısıyla bu çerçevede biz diyoruz ki, iç ve dış tasarrufları betona değil, döviz kazandıran faaliyetlere yönlendireceğiz. Dijital ve yeşil ekonominin sunduğu fırsatları kullanacağız. Eğitim politikasını yeniden oluşturacağız. İnsan gücü planlamasına önem vereceğiz. Dönüşüm ve destek programı oluşturacağız. Esnaf dükkanını açacak, çiftçi tarlasını sürecek, işsiz işine kavuşacak.'
Sanayicinin önünü açın
Daha sonra söz alan ve üretimin önünün açılması gerektiğini söyleyen Celalettin Kesikbaş, 'Üretmeden olmuyor. 2018'in sonlarına doğru başlayan ve kur şoklarıyla devam eden bir süreç ve sıkıntı içerisindeyiz. Sanayicinin yaşadığı en büyük sıkıntılar 2019'da yaşanan sıkıntılardı. 2020'nin üretim verilerine baktığımızda durum o kadar da dramatik değil. Hatta eleman sıkıntısı yaşıyoruz. Eskişehir olarak bizim sanayide bütün siyasi partilerden en büyük talebimiz üretimin önünün açılmasıdır. Yeşil mutabakat, dijital dönüşümü sanayiciler olarak takip ediyoruz. Bu konuda somut politikaların oluşturulması gerekiyor. Özellikle son dönemde sanayicinin marjlarında sıkıntılar var. Konteynırların bulunmasından hammadde maliyetlerine kadar ciddi sorun yaşıyoruz. Bu konuda ne yapılacağı ile ilgili tedirgin bir bekleyiş içerisindeyiz. Doların ne kadar olacağı ile ilgili bir belirsizlik var. Bugün için her ne kadar işler iyi gidiyor da desek uzun vadede yaptığımız iş dört bilinmeyenli üç denklem gibi. Hiçbir zaman çözüm yok. Sanayici bu anlamda gelecek projeksiyonu açısından sıkıntı yaşayabilir. Daha jenerik çözümler yerine somut çözümlerle bunların ne olacağı bize anlatılabilirse, bizlerde buna göre bir projeksiyon çizebilirsek çok kıymetli olacak' dedi.
Üretim olmadan olmaz
'Sanayi olmadan, üretim olmadan, ürettiğimizi de ihraç etmeden Eskişehir'e katkımız olacağını da düşünmüyoruz' diyen Kesikbaş, 'Eskişehir'de güzel bir organize sanayi bölgesine sahibiz. Eskişehir'de raylı sistemler, havacılık, mobilya sektörleri ve diğer birkaç tane sektörün tekrardan eski günlerine kavuşabilecek altyapı yatırımlarının oluşturulması gerekiyor. Bu anlamda hem ihtisas organize sanayi bölgelerinin oluşturulması son derece kıymetlidir. Madem üreteceğiz, o zaman üretimin altyapısını da bugünden yarına hazır etmemiz gerekiyor. Hepimiz tarımla, yeşille uğraşıyoruz. Onlara da saygı duyuyoruz. Biz de yeşilciyiz, biz de tarımı çok seviyoruz. Ben de çiftçi çocuğuyum. Ama sanayi olmadan, üretim olmadan, ürettiğimizi de ihraç etmeden Eskişehir'e katkımız olacağını da düşünmüyoruz. Eskişehir'de bu yatırım ortamı var. Ama bu yatırım ortamının büyüyerek, genişleyerek devam etmesi de en büyük isteğimiz ve talebimiz. Bununla birlikte havayolu ulaşımı, bağlantılar, Gemlik demiryolunun bir an önce oluşturulması, organize sanayi bölgesine bağlantısı, lojistiği kentimiz sanayisi için büyük önem taşıyor. Eskişehir, bugün 3 milyar dolara yakın ihracat yapıyor ama ihracatın neredeyse önemli bir kısmını karayolu ile yapıyor. Maalesef demiryolu bağlantısı yok. O yüzden lojistik işinin de bir an önce çözülmesi gerekiyor. Serbest bölgeye ihtiyacımız var. Serbest bölgesinin bir şekilde oluşturulması gerekiyor. Üniversiteleri, inovasyonuyla, Ar-Ge'siyle, altyapısıyla bu vizyonu Eskişehir'de hep beraber kurmamız, kurgulamamız gerekiyor. Eskişehir'de özellikle küçük sanayi ve sanayi işletmelerinin yerleşimleri, lokasyonları ile ilgili sıkıntılarımız mevcut. Çevreyolu sıkıntımız var. Organize Sanayi Bölgesine ulaşımla ilgili sıkıntılarımız çok fazla. Mesleki eğitimle ilgili Organize Sanayi Bölgemizin içerisinde sanayicilerin belirlediği müfredatla açılmış bir organize sanayi bölgesi teknik lisesi mevcut. Yaklaşık bir yıldır da faaliyet gösteriyor. Onunla birlikte yine Sanayi Odamızın yatırımıyla bir mesleki eğitim merkezi de oluşturuldu. Sizden özellikle, Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne bir sanayi kenti olan dizayn edilen Eskişehir'imize özellikle sanayi yatırımlarının gelmesi için bu ortamların oluşturulmasını talep ediyoruz. Fabrikalarımız eskisi gibi değil. Son 15 ila 20 yıldır Türkiye'nin en modern tesislerine sahibiz. Sanayicinin şu andaki en büyük sıkıntısı enflasyon, faiz ve kur dalgalanmaları. Bunlarda sağlandığı sürece gelecek günler özellikle de üretim açısından çok daha faydalı olacaktır' diye konuştu. MELTEM KARAKAŞ KAYA
Muhabir: TE Bilisim