2014 ve 2015 yıllarında, 37 gün arayla, 3.9 ve 4.3 büyüklüğünde depremler meydana geldi. Eskişehir depremlerdeki bu artış, deprem periyotlarının da kısalmasına neden oluyor' ifadelerini kullandı.

'DEPREMLER VE VOLKANİZMA YÖNÜNDEN AKTİF BİR DÖNEME GİRDİK'
Ecevitoğlu, son yıllarda, Türkiye üzerindeki gerilim rejiminde bir değişimin başladığını kaydederek, 'Önceden Eskişehir'in daha ziyade Kuzey Anadolu Fayı'ndan etkilendiğini düşünüyorduk. Fakat günümüzde, Eskişehir'in Güney'deki Afrika Levhasının itmesinden daha çok etkilendiği anlaşılıyor. Türkiye'de de, Kasım 2012 Depremleriyle Muğla-Bozburun ve Ekim 2014 Depremleriyle Antalya-Yağca'da başlayan ve halen devam etmekte olan deprem etkinliği, söz konusu alanlarda 'Magma Odası' oluşumuna işaret etmektedir' diye konuştu.

DEPREMLERE HAZIR MIYIZ?
'Türkiye genelinde ve özellikle İstanbul'da, depremlere hazırlık anlamında ciddi adımlar atılmaya başlandı' diyen Prof. Dr. Ecevitoğlu, şöyle devam etti:
'Riskli binaların yıkılarak Kentsel Dönüşüme geçilmesi hız kazandı. Eskişehir'de de bu konuda önemli adımlar atılıyor. Ancak Eskişehir'de, yeni Deprem Yönetmeliğine uymayan, bitişik nizam, eski binaların bulunduğu bazı caddeler mevcut. Bu binalarda hızla Kentsel Dönüşüme geçilmesi gerekiyor. Eskişehir'de 20 Şubat 1956'da 6.4'lük bir deprem olmuştu. Bu depremin, 40 kilometre boyundaki Çukurhisar-Sultandere Fayı'nın 25 kilometrelik Kuzeybatı ucunu kırdığını tahmin ediyoruz. Fayın Güneydoğu ucunda kalan 15 kilometrelik kısmı, güncel depremler açısından aktiftir ve kırılması halinde 5.9'luk bir deprem oluşturabilir. Son gerçekleşen 3.9 ve 4.3'lük depremler, Kuzey'deki Alınca-Muttalip-Hasanbey hattında, olası bir fayın varlığına işaret etmektedir. Bu yeni fayın varlığını, Anadolu Üniversitesi Yer ve Uzay Bilimleri Enstitüsü olarak, bu yaz atacağımız Sismik Yansıma hatlarıyla araştıracağız.' (İHA)

Editör: TE Bilisim