Öncelikle, başlıkta kullandığım 'olmalı' sözcüğünü, bir dilek ve umuttan öte bir 'kaçınılmazlık' anlamında kullandığımı belirtmek istiyorum.
Çünkü özellikle son bir yıl içinde dünyada ve ülkemizde iyice azgınlaşan 'sağlık ve demokrasi sorunları', insanlığın tertemiz umutlarını çok kararttı ve kararan ortamda öyle çok umut taciri türedi ki…
Bu durumda her türlü saptırmaya, nefret söylemlerine ve dışlanmaya karşı; iyi, güzel ve doğru söylemlerimizi geliştirmemiz gerekiyor.
Onun için 2021 yılının özü olmasını öngördüğümüz 'sağlık' ve 'demokrasi' umutlarımızı da mutlaka 'bilimsel dayanaklarla ve uygulanabilir somut hedeflerle bütünleştirmek' zorundayız.
SAĞLIKTAN TASARRUF OLMAZ
Ülkemizdeki tek kişi sisteminin başındaki 'tek kişiden' sıkça duyduğumuz bir söz var: 'İtibardan tasarruf olmaazz!..' (Saygınlıktan kısıntı yaparak birikim sağlanmaz.)
Saraylar, uçaklar, özel ağırlamalar gibi cafcaflı harcamaları savunmak için söylenen bu söz, 'toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi' söz konusu olunca işe yaramıyor nedense?..
Oysa her şeyin başı olan sağlık, tüm saygınlıkların da başıdır. Onun içindir ki bir toplumda sağlık harcamalarından kısarak hiçbir birikim (tasarruf) elde edilemez.
Örneğin, maskeden, aşıdan, her türlü koruyucu önlemlerden ve sağlıkçıların hakkı olan ödeneklerden kısarak ekonomiyi kurtaramazsınız.
Ya da okulları, küçük işletmeleri kapatıp; her türlü sosyal/ kültürel toplantıyı yasaklayıp; hatta evlerdeki özel toplantılara bile burnunuzu sokup da camileri ve toplu açılışları özgür bırakarak bu salgını önleyemezsiniz.
Son günlerde çağdaş dünya ülkelerinin 'aşı' ve 'mutasyon' sorunlarına büyük yatırımlar yaptığı bir dönemde, siz hala 'Durumdan nasıl siyasal (ya da ekonomik) rant çıkarırım?..' hesapları yaparsanız, dünyada da Türkiye'de de hiçbir itibarınız kalmaz…
Sağlıktan elde edilecek en akıllı ve saygın birikim, daha çok sağlık yatırımı yapmaktır. Bunun yolu da bilimden ve demokrasiden geçiyor. Bilim, demokrasi ve sağlıklı yaşam öylesine içi içe ki…
DEMOKRASİMİZ 'ÇOY' SORUNU YAŞIYOR
Sağlık raporlarında kullanılan 'Çoklu Organ Yetmezliği (ÇOY)' tanısı, bence ülkemizde demokrasimizin durumunu çok güzel tanımlıyor.
Çünkü demokrasimiz çok sancılı bir dönem yaşıyor. Bu sancı, 98 yıllık Cumhuriyetimizin temellerinin son yıllarda hoyratça sarsılmasından kaynaklanıyor.
Özellikle son yıllarda RTE/ AKP/ MHP ittifakı tarafından sinsice gerçekleştirilen sözde düzenlemelerle önce laik, demokratik ve sosyal hukuk devletinin temel kurum ve kuruluşları tamamen siyasallaştırıldı.
Sonra da ülkemizde demokratik parlamenter sistemin temelini oluşturan 'organlar' etkisiz duruma düşürüldü.
Yürütme organımız bakanlar kurulu: Türkiye'nin değil, AKP'li RTE'nin (ve ortaklarının) yürütme organı haline geldi.
Yasama organımız olan TBMM: RTE hükümetinin güdümünde çalışan bir tek parti meclisine dönüştürüldü.
Yargı organımız: Yapılan torba oynamalarla ülkemizde 'bağımsız yargı' ve 'hukuk devleti' gibi kavramlar yok edildi, ediliyor…
Sanki demokrasinin tek kuralı 'seçimlerde sağlanmış çoğunluk iktidarı' imiş gibi demokrasinin 'çoğulculuk, hukukun üstünlüğü, eşitlik, özgürlük, bilimin yol göstericiliği' gibi ilkeleri yok sayılıyor.
Demokrasinin temel ilkeleri zayıflatılınca, tüm kapalı baskı rejimlerinin doğal bir sonucu olarak; ortalığı 'yolsuzluklar' sarmış durumda. Aslında uzun yıllardan beri dinsel siyaset yollarında birlikte yürüyen 'dikeyler' ve 'paraleller' bugünlerde yolsuzlukların günahını birbirlerine atmakla meşguller…
Böyle bir durumda ülkemizde 'Sağlık, eğitim, güvenlik, çalışma koşulları, çağdaş yaşam tarzı' gibi konulardan söz ise etmek ise artık lüks oldu.
Bu durumda demokrasimize ivedi olarak 'ÇOY Tedavisi' gerekiyor.
DEMOKRASİ SAĞLIKSIZ ORTAMDA YAŞAYAMAZ
İnsanlığın binlerce yıllık birikimlerinin açıkça ortaya koyduğu gibi, 'sağlıklı toplumsal yaşamın en uygun ortamı demokrasidir.'
Çünkü insanlara 'insanca yaşama olanakları' sunabilen, insanların umut zenginliğini içinde barındırarak farklı umutlara gerçekleşme olanakları sağlayabilen bir sistemler bütünüdür demokrasi.
Sözün özü, 'özgürlük ve eşitlik' dengeleri korunarak sağlanacak demokratik bir toplumsal yaşamdadır insanların gerçek toplumsal mutluluğu.
Bir toplumda demokrasinin kök salıp gelişebilmesi ise o toplumun 'sosyoekonomik sağlığıyla' yakından ilişkilidir. Yani demokrasi denilen o nadide çiçek, sağlıksız ortamlarda serpilip gelişemiyor.
Onun için sağlıklı bir toplumsal yaşam için öncelikle 'bilimin ve demokrasinin ışığında geliştirilerek sanatla süslenmiş, uygulanabilir ve sürdürülebilir projeler' gerekiyor.
Yani demokrasiyi öncelikle 'ütopik tutkuların ve korkuların etkisindeki maceracı girişimlerden' korumamız gerekiyor. Sonra da umutlar için 'azim ve kararlılıkla oluşturulmuş örgütlü emek gücü…'
UZUN İNCE BİR YOL
'Sağlıklı ve demokratik yaşam' filizlerimizin güçlenebilmesi için ise öncelikle o filizlere can suyu verecek 'elverişli olanaklar' sağlamak yani 'emek vermek' gerekiyor.
Zaten 'sağlıklı demokratik yaşam' denilen şey 'umutlarımızla olanaklarımızın çakışması' anlamına gelmiyor mu?..
Nereden bakarsak bakalım, 'umutlarımızın mutluluk olabilmesi için' öncelikle o uğurda verilecek emekleri ve kazanılan nimetleri 'eşitçe paylaşmak' gerekiyor.
Elbette ki içi boş ve hurafelere dayalı umutlardan söz etmiyoruz; 'bilimsel dayanakları ve uygulanabilir somut hedefleri olan umutlardır' sözünü ettiğimiz…
'Umutların ve mutlulukların toplumsal olarak eşitçe paylaşımı' ise çağdaş insanlığın önünde duran temel bir sorundur.
Günümüz Türkiye'sinde böyle bir durumdan söz etmek, 'umutları suya yazmak gibi bir şey…' demeyin lütfen.
Çünkü 'Kötü, çirkin ve yanlışa karşı; iyi, güzel ve doğru için uğraşmaktır yaşamak…'
2020 yılının bize bıraktığı her işaret, yeni yılda daha güçlü ve etkin bir mücadele için, 'demokrasi güçlerinin birliğinin kaçınılmaz olduğunu' gösteriyor. Önümüzde kolay çözümler, kısa yollar yok…
Demokrasiyi en çok hak edenler, bu uğurda mücadeleyi göze alan örgütlü insanlardır. Sağlıklı toplum bilinci sadece geçmişi yorumlamayı değil, günümüzü doğru algılamayı ve geleceğe çıkarımlar üretmeyi de içerir.
Evet, '2021 Sağlık ve Demokrasi Yılı Olmalı!'
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…