Orhan Veli şiirlerinin hiçbirinde, bize siyasi bir yön çizmez…

Dayatmaz…

Onun derdi hayatladır…

İnsanlarladır, aç kalıp kalmamakla, rakı şişesinde balık olmakla…

Uçurtmaları çok sever, bir de Mualla'yı…

Sonra döner dolaşır, Melih Cevdet ile Oktay Rıfat'ı özler…

Gözbebekleri sararır hasret denilen musibetten, elini nereye koyacağını bilemez…

Epey yaklaşır, epey yaklaşır, ama bir türlü anlatamaz…

İstanbul'u dinler, bedava yaşar…

Bekler, bekler, bekler…

'Öyle bir havada gel ki, vazgeçmek mümkün olmasın' der…

Ama ne o beklemekten vazgeçer, ne de sevgili gelir…

Gün olur, alır başını gider, denizden yeni çıkmış ağların kokusunda…

Sonra oturur 'Pireli Şiir'i yazar…

2020 yılının insanlarını, emekçilerini, sömürülen, her yerde ve her koşulda 'yok' sayılan halkını anlatır sanki…

***

Bu ne acayip bilmece!

Ne gündüz biter, ne gece.

Kime söyleriz derdimizi;

Ne hekim anlar, ne hoca.

Kimi işinde gücünde,

Kiminin donu yok kıçında.

Ağız var, burun var, kulak var;

Ama hepsi başka biçimde.

Kimi peygambere inanır;

Kimi saat köstek donanır;

Kimi katip olur, yazı yazar;

Kimi sokaklarda dilenir.

Kimi kılıç takar böğrüne;

Kimi uyar dünya seyrine:

Karı hesabına geceleri,

Gündüzleri baba hayrına.

Bu düzen böyle mi gidecek?

Pireler filleri yutacak;

Yedi nüfuslu haneye

Üç buçuk tayın yetecek?

Karışık bir iş vesselam.

Deli dolu yazar kalem.

Yazdığı da ne? Bir sürü

İpe sapa gelmez kelam…