Eskişehir’de Psikolog Deniz Yetkinoğlu Gültekin, modern yaşamda asosyalliğin nedenlerini ve sosyal kaygının yükselişini değerlendirdi. Gültekin, dijitalleşen dünyada çok sayıda yüzeysel etkileşime sahip olunmasına rağmen anlamlı sosyal bağlar kurmanın zorlaştığını belirterek, “Yalnız olduğum için değil, yalnız hissettiğim için geri çekiliyorum” noktasına dikkat çekti.
Sosyal kaygı ve performans korkusu
Gültekin, sosyal kaygının, başkaları tarafından gözlenme durumlarında, alışveriş, sunum veya performans sergileme gibi ortamlarda korku duymayla ortaya çıktığını söyledi. “Kaygı arttıkça kalp çarpıntısı, titreme ve zihinsel dağınıklık gibi belirtiler performansı düşürüyor. Böylece kişi, korktuğu olumsuz değerlendirmeyi kendi kaygısıyla tetikliyor” dedi.
Kadınlarda sık görülse de erkekler tedavi arıyor
Türkiye Ruh Sağlığı Araştırması sonuçlarına göre sosyal kaygının kadınlarda daha sık görülmesine rağmen tedaviye başvuranların çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğunu belirten Gültekin, bunun toplumsal cinsiyet beklentilerinden kaynaklandığını aktardı. Sosyal kaygı genellikle ergenlik döneminde başlıyor.
Dijitalleşme ve sosyal geri çekilme
Gültekin, modern yaşamda geri çekilmenin sosyal kaygının doğal bir uzantısı olduğunu söyledi. Tükenmişlik, aşırı iş yükü, dijital dünyanın kolay ilişkileri ve duygusal yorgunluk, sosyal geri çekilmeyi besleyen sosyokültürel faktörler arasında yer alıyor. Pandemi sonrası yüz yüze temasın azalması da sosyal kaygıyı artırıyor.
Doğru psikoterapi ile değişim mümkün
Sosyal medyanın sürekli karşılaştırma kültürünün benlik algısını bozduğunu ve sosyal ortamlara girme isteğini azalttığını belirten Gültekin, “Asosyallik bir neden değil; kaygı, tükenmişlik, güvensizlik ve sosyal baskının birleşimiyle ortaya çıkan bir sonuç. Bilişsel ve farkındalık temelli terapilerle bu durum değiştirilebiliyor” dedi.
Asosyallik insani bir tepki
Gültekin sözlerini şöyle tamamladı: “Artan asosyallik bireyin zayıflığı değil, modern yaşamın karmaşık taleplerine verilen insani bir tepki. Sosyal ilişkiler, psikolojik iyilik hâlinin en önemli iyileştirici kaynaklarından biri olmaya devam ediyor.”




