İnsan düşünüyor ve görüyor ki yüzyıllar boyunca oturan sistemler çok zor değişiyor ve devlete olan bakış açısı geleneksel olarak nesilden nesile devam ediyor. Baskı altındaki yıllar da etkisini zor yitiriyor, refah içindeki yılların ağalık devri alışkanlıkları da. Bu coğrafyada değil sadece, tüm dünyada her türlü yönetim şeklinde bunun sonuçları benzer olmuştur. Krallık, çarlık, padişahlık; hemen hepsi halkların üzerinde derin izler bırakmıştır. Modern zamanın ihtiyaç ve alışkanlıkları da yine bu süreçlere hem tepki hem de ilintili olarak devam ediyor. Devletten neler bekleriz sorusuyla başlar önce hayat.

***
Halkçılığın tanımına bakarsak: toplumun bireyleri arasında eşitlik gözetmek, toplum içinde hiçbir kişiye, topluluğa ayrıcalık verilmesini kabul etmemek, halk denilen bireyleri tek ve eşit bir varlık tanımak, onun yararına çalışmak görüş ve tutumu.

ve aynı zamanda :

Fransız yazınında, 1929'da Léon Lemonnier ve André Thérive'in öncülüğünde ortaya çıkan, varsıl sınıf insanlarını anlatma yerine yoksul, sıradan insanların yaşayışını, duygularını yansıtmayı yeğleyen, yapay gerçekçiliğe karşı gözlemci gerçekçiliği, yalın gerçekçiliği benimseyen yazarların katıldığı bir yazın çığırı.'

Belediyeciliğin tanımı ve kitabı halkçılığın tanımlarında bahsi geçtiği üzere 'en alttakine ulaşmak ve eşitlik' kavramını yaşamak ve yaşatmaktan geçiyor.

***

Daniél Termont ismi dünyada 2014 yılında büyük ses getirdi. Elbette hizmetleri ve Gent şehrini değiştirmesiyle; ancak 'dünyanın en iyi belediye başkanı' seçilen Naheed Nenshi bile Termont ikinci seçilirken Termont'un vizyonunun dünyaya yetecek kadar geniş ve entelektüel seviyede olduğunu belirten konuşması benim için daha önemliydi. Devletin tanımlarında çok farklı bir yerde duran belediyecilik daha yakın, daha samimi, daha aileden, daha parlak bir zeminde yer alıyor. İngiltere'de halkla ilişkiler yazarlığı okurken dikkatle gözlemlediğim şey İngiltere'de 'hizmet, saygı ve disiplin' kavramları büyük önemle tüm kurumlara, her bireye, her köşe başına işlemiş. Sanatın burada icrası sanat içinken orada toplum için. Bunu açıkça görebildim. Bu eski tartışmayı ben tartışmak bile istemem; sanatçı, toplum özgür değilse sanatçı değildir. Zamanın ilerisinde olmak o zamanı ıskalamayı taşıyamaz. Bunu 'belediyecilik' kavramında gizemli bir kurgu halinde görebiliyoruz. Kentlere ruhunu veren devletin dolaylı elini belediyecilikte görebiliriz sadece. Yani sanki önce devlet uzak sanatçıyken, belediyecilikte vizyonu olan biri değişen sonuçlar getiriyor. Aynı ödenekle değişik sistemler uygulanıp büyük düşlere ulaşma ütopyası yaşanabiliyor.

DaniéTermont'un özel bir anısı aklımda; çocuklara çok önem veren biri olduğundan​ bir ilkokul öğrencisiyle mektuplaşmasında 'her şey sizin için' demişti. İçimde bu kent için 'dünyanın en iyi belediye başkanları'nı yazarken vizyon sözcüğüyle sevgili Ahmet Ataç'ın sonraki adımları ve geleceği aklıma düştü. Umarım her şey beklentileri karşılar netlikte ve seviyede bir çocuğun düşlerine dokunur. Sevgi ve iyilikle...