Kış koşulları iyice ağırlaşmaya başladı. Hani Nazım'ın dediğince:

'Hava puslu, soğuk… oysa ki gönül kışa girmeye hazır değil…'

Öte yandan toplumsal yaşamımızda 'demokrasisizlik, eşitsizlik, hukuksuzluk, adaletsizlik, barışsızlık, bilimsizlik, sanatsızlık' ayyuka çıkmış durumda…

Bu puslu havada madencilerimiz 'ya ölüm ya açlık!...' ikilemiyle karşı karşıya bırakılırken, birileri tahterevalliyle çıkılan kaçak saraylarda 'çar- sultan buluşması' yapıyor ve 'yeni dünya harikaları(!)' yaratıyorlar…

Medyamızda cambaza bakışırcasına 'Dersim mi, Tunceli mi?' ya da 'çözüm süreci mi, Kandil mi?' gibi polemikler yapılırken; cambaz bakanlar sanki son 12 yıldır eğitimin ve sanatın içine ettikleri yetmiyormuş gibi içimizi donduracak biçimde 'karma eğitimi tasfiye dolapları' hazırlıyorlar…

Ama tüm kara koşullara karşın umutlar kararmıyor. Kara karlar altından fışkıran kardelen çiçekleri; daha iyi, daha güzel ve daha doğru yaşam umutları muştuluyor…

Bu puslu ve soğuk ortamda görebildiğim kardelenlerden ikisini sizlerle paylaşmak istiyorum.

'LÜKÜS HAYAT' DA ARTIK ESKİŞEHİRLİLEŞTİ

'Lüküs Hayat', 1933 yılında Cemal Reşit Rey tarafından bestelenmiş bir müzikal. İlk kez 1933 yılında 'Cumhuriyetimizin 10. Yıl Kutlamaları'nda gösterime girerek, günümüze kadar çeşitli tiyatro toplulukları tarafından defalarca sahnelenmiş ve filmlere alınmış bir oyun.

Oyunda, Türk toplumunun Batı ile yüzleşmesi ve iki farklı kültürün sürtüşmesinden ortaya çıkan yaşam biçimlerinin gülünçlükleri sahneleniyor.

Ancak bu oyunun konusu ve repliklerinden daha çok 'Lüküs Hayat müziği' tarihe damga vurmuştur. O güzel müzik, aynı bestecinin eseri olan 10. Yıl Marşı'ndan sonra toplumumuzda en çok bilinen müziktir.

Bu oyunun başka bir önemli yönü de başta 'Şişli'de Bir Apartıman' şarkısı olmak üzere birçok şarkı sözünün Nazım Hikmet tarafından yazılmış olmasıdır.

Sözün özü Lüküs Hayat, Türk tiyatrosunun harika bir klasiğidir.

İşte bu harika oyun da artık 'Eskişehirlileşti…'

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları ve Eskişehir Senfoni Orkestrası tarafından birlikte hazırlanan oyun, Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi'nin 1200 kişilik dev salonunda sahnelenmeye başladı.

Artık kendisi bir Eskişehir sevdalısı olan usta tiyatro adamı Haldun DORMEN'in yönettiği oyunda yaklaşık 70 kişilik sanatçı kadrosu görev alıyor.

Eskişehirli Lüküs Hayat, 3 perdeden 2 perdeye indirilmiş ve müzik üzerinde çağdaş dokunuşlarla yeni düzenlemeler yapılmış.

Oyunda rol alan ve artık kendilerine 'bizim çocuklar' dediğimiz oyuncularımızın ve orkestra elemanlarımızın hepsi birer harika. Dekor, kostüm ve ışık ise dört dörtlük…

Sözün özü, artık Eskişehirlileşen Lüküs Hayat müzikalinin güzelliğiyle ne kadar övünsek azdır.

İnanın, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Daire Başkanlığı'nın bütçesinde 10 milyonluk kısıntı yapanların kara niyetleri bu güzelliğe gölge düşüremeyecektir…

Çünkü tarih boyunca sanatın yarattığı umutlar her türlü karanlığı aşmıştır.

HAZİRAN GÜNEŞİ UMUT VADEDİYOR

Son yıllarda siyasal yaşamımız üzerine çöken karabasan yüzünden, toplumumuzda siyasete/siyasetçilere karşı duyulan güven ve umutların iyice azalmaya başladığı açıkça gözleniyor. Son anketlerde mevcut partilerin oyları düşerken, tarafsızların artması bu durumun somut göstergesidir.

Ama son günlerde bu umutsuzluklar içinden fışkırmaya çalışan kardelenler var. Bu kardelenlerden birisi de geçtiğimiz Ekim ayından beri umutlarımıza tutunmaya çalışan 'Birleşik Haziran Hareketi (BHH)'dir.

Adı üstünde özünde 'gezi ruhu' olan bu hareket: 'Siyasetin etnik ve dinsel yaklaşımlardan arındırılarak evrensel bilim ve demokrasi değerleri ışığında yapılmasını…' ve ülkemizin siyaset arenasında 'öncelikle sosyalistlerle sosyal demokratların birlikte mücadele etmesini…' benimseyen duyarlı aydınlar ve emek örgütçüleri tarafından başlatılmıştır.

Birleşik Haziran Hareketi'nin çağrı ilkeleri şöyle özetleniyor:

· 'Eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik, kamucu, dayanışmacı, laik, bağımsız, toplumcu bir cumhuriyet ve ülke için;'

· 'Gericiliğe, faşizme, emperyalizme, piyasacı yağma düzenine ve bunları temsil eden AKP iktidarına karşı birlikte yola çıkıyoruz…'

Ekim ayından bu yana ülke çapında çeşitli kentlerde forumlar yapılıyor ve yerel meclisler oluşturuluyor. Bu toplantılarda belirlenen temsilcilerin katılımlarıyla oluşacak 'BHH Türkiye Meclisi' de 27- 28 Arılık 2014 tarihlerinde Ankara'da toplanacak.

Bu bağlamda Eskişehir'de 23 Kasım'da geniş katılımlı bir forum yapıldı ve bu forumdan çıkan gönüllülerden oluşan 'BHH Eskişehir Meclisi' de 29 Kasım'da toplanarak yol haritasını oluşturmaya başladı.

Gezi ruhu doğrultusunda 'herkesi içerecek ve herkesi bir arada tutacak' bir yol çizmeyi hedefleyen BHH, bu ülkenin toprağının derinliklerine inmeye çalışıyor.

Elbette ki bu tertemiz umutların önünde çok büyük engeller var. Örneğin, BHH'nın güvenilirliğinin ve kitleselliğinin nasıl sağlanacağı, CHP ile olan ilişkilerinin nasıl olacağı vb…

Ancak BHH'nın ortaya koyduğu ilkeler ve hedefler umutları güçlendiriyor.

Yazının başında vurgulamaya çalıştığımız gibi, ülkemizde demokrasi iklimi çok puslu, çok soğuk ve çok karanlık.

Ama 'yok öyle enseyi karatmak…'

Unutmayalım ki devam eden yaşamın güzellikleri tüm çirkinlikleri yok edecek güçtedir.

Bilim ve demokrasiden güç alarak, sanatla süslenecek olan 'umutlarımız' da tüm karanlıkları aydınlatacak güçtedir.

Yeter ki saflarımızı sıklaştırmayı bilelim.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.