İnsanlar kolay yazdığımızı zanneder yazıyı.
Durakta tramvay beklerken yahut da tramvayda iki durak arasında, üç beş dakikada okuduğu yazıyı bir çırpıda, kolayca…
Elimizi kulağımıza atıp türkü söyler gibi yazdığımızı zanneder insanlar…
İnsanlar…
Ve hatta gazete patronları!
Doğan Medya kuruluşları satıldı.
Satılır satılmaz da, el değiştirecek olan gazetelerden çıkarılacak…
Onların acımasız ifadesiyle yazacak olursak, gazetelerden kovulacak yazarların listesi dolaşmaya başladı ortalıkta.
Ne acı. Ne üzücü.
Yıllarını yazıya vermiş insanlar…

***

Ve yazarlar yazmadıkları an işleri biter!...
Hayattayken de öldükten sonra da kısa sürede unutulurlar.
Şimdi, günümüzde kaç kişi bilir Ref-i Cevat'ı?
Yani Cevat Ulunay'ı?
Peki ya Vala Nurettin'i?
İlhan Selçuklar…
Mustafa Ekmekçiler…
Ve hatta daha dün yazılarını günü gününe, hayranlıkla okuduğumuz Hasan Pulurlar…
Çetin Altanlar dahi unutuldu unutulacaklar.

***

Ne diyelim.
Kul bilmez ise Allah bilir.
Allah bilir bir yazının yazılıp ortaya çıkarılmasının ne kadar da ıstıraplı, kıvrandırıcı; ne kadar da zor bir iş olduğunu.
Gecenin bir yarısı uyanırsın o gün yazdığın, sabah olunca insanların sigara tüttürüp çay içerken okuyacağı yazı yüzünden.
Ortalık aydınlanıncaya kadar evirip çevirirsin kafanda, şöyle mi yazsaydım, böyle mi yazsaydım; o kelimeyi kullanmasa mıydım, biraz utanmazca mı oldu yazı; uzun mu oldu, kısa mı oldu, fazla mı basit oldu, fazla mı anlaşılmaz oldu diye.
Yanında yatan karın bilse ne diye yatakta dönüp durduğunu…
'Sen manyak mısın!' der.
Sonra da yataktan kovar,
'Git başka yerde yat!' diye.
Nerede yatacaksın.
Kim der sana,
'Onca yazını okudum, gel benimle yat!' diye.
Kalırsın sokak ortasında pijamalarınla, yalınayak.

***

Sürekli yatağını aşındıran bir su gibidir yazı.
Yazarını sürekli aşındırır.
Ondan bir şeyler koparıp, alıp götürür sürekli.
Maddi, manevi…
Ve ruhsal açıdan…
Her şeyi dert edinen bir insanın ruh haliyle vur patlasın çal oynasın bir insanın ruh hali aynı olur mu hiç?
Olmaz.
O gün yazıyı yazıp da biraz kendine gelmek için dışarı çıkacak olsan insanlar arkandan 'normal değil' diye birbirine gösterir, polis ekipleri durdurup kimlik sorar.
Şu da var!
Su yatağını aşındırırken bir taraftan da derinleştirir. Belki de bize kalan tek şey bu.
Derinlik.
Yaşama olgunlukla bakabilmek.

***

Kargalar bile güler buna!
Neden?
Neden olacak, ne halta yarar, hayatın gerçekleri karşısında hayata olgunlukla bakabilmek falan filan.
Her türlü talanın, yalanın…
Çalmanın, çırpmanın…
Çalışmadan zengin olmanın…
Bedavadan itibar kazanmanın…
Makam mevki sahibi olmanın…
İşini bilmenin itibar gördüğü günümüzde neye yarar bu?