Kaçıncı günündeyiz bayramın?
Son gününde mi?
Ve bir bayram daha geldi, geçti, gidiyor.
Bektaşiye demişler,
'İşte Ramazan geldi gitti. Acaba kendisini memnun edebildik mi?'
Bektaşi hiç tereddüt etmeden,
'Mübarek memnun olmasa her sene on gün evvel gelir mi?' demiş.
Bir bayram daha geldi gidiyor ama…
Üzülmeyin, yenisi gelir. Hem de on gün evvel.
Ama işte…
Sağ olana. Ve sağlık içinde olana…
Şimdi saklamayalım…
Hiç öyle,
'Parayla saadet olmaz!' gibi salakça bir laf da etmeyelim.
Düzgün bir işin, aşın, cebinde paran yoksa bayramın da ona göre olur.
Neyse geçelim şimdi bunları bir kalemde.
Sabah ailenle birlikte şöyle zengin, güzel…
Yahut da iyi kötü bir kahvaltı yapıp çocukları alınlarından, karını dudaklarından öpüp onu kucakladıysan yaşamı, ölümü; var olmayı, yok olmayı; bu dünyayı, öbür dünyayı kucaklar gibi...
Bu da bir bayramdır işte.

***

Kaçıncı günü bu gün bayramın?
Son günü mü?
Ya ömrümüzün, diye soracak olursak ki...
Sormayalım.
Madem bayram...
İç karartmaya lüzum yok.
'Nerede o eski bayramlar!' diye kafa ütülemeye de gerek yok.
Eski de eski insanlar da birer birer gitti.
Babam da Kurban Bayramında ölmüştü yedi yıl önce.
Cemal Süreya,
'Sizin hiç babanız öldü mü
Benim bir kere öldü kör oldum,' demişti.
Benim de babam öldü, kör olmadım.
Bayramın ikinci günüydü.
Adına alınan kurban, yoğun bakımda yatıyorken kulağına fısıldanarak vekaleti alınıp kestirilmişti.
Acaba neden söz ettiğimizi, ne söylediğimizi anlayabilmiş miydi?
O kadar kendindeyse ne düşünmüştü arkamızdan?
'Koyun can derdinde kasap et derdinde!'
Ne yaparsın, öbür dünyayı bilmem ama bu dünyada çizgiden bir milim dahi sapmak büyük cesaret ister.
Ve ne yaparsın ki dünya alabilesiye dönerken, savrulmamak için bir yerlere, birilerine tutunmak zorundasın.
Onun için, saçmalamaya hiç de lüzum yok, eski çamlar bardak olmuşken, nerede o eski bayramlar, diye.
Eskiden öyleydi, şimdi böyle.
Gelecekte nasıl olur bilinmez.
Şimdi bırakalım bunları da...
Önümüzde dağ gibi duran sorunlar...
Seçimler...
Seçimler nasıl sonuçlanacak bakalım.
Neler yaşanacak...
Sonrasında üniversite sınavları...
Sonrasında çocukların okul tercihleri...
Okul kayıtları...
Bakalım ne olacak.
Elbette okul çağında çocuğunuz yoksa çok da aklınıza gelmez bunlar sizin.
Hele ki bu bayram gününde.
Ama biz yazarların aklına o kadar çok şey gelip gider ki gün içinde…
Zannedersiniz ki Dünya bizim omuzlarımızın üzerinde dönüyor fır fır.
Her neyse.
Bakalım.
Ne olacaksa olacak.
Hele şu bayram bir geçsin, mutluluk ve huzur içinde.
Sonra 'bakcaz' işte!