Yıl: 2008. CHP Türkiye'nin 80 ilinde kongrelerini yaptı. Ancak CHP Eskişehir İl Örgütü üç yılı aşkın süre geçmesine rağmen İl Kongresini yapmadı.

SÖNÜK GEÇEN KONGRE
O yıllarda CHP'de İl Başkanı İsmet Süder'di. Partinin eski il başkanlarından Yunus Emre Karabulut, CHP'nin Eskişehir'de 'parti tüzüğüne aykırı hareket ettiği iddiasıyla' mahkemeye başvurdu. Aynı zamanda Avukat olan Karabulut'un başvurusunu kabul eden mahkeme, CHP üyeleri Yunus Karaağaç, Sedat Karataş ve Sinan Bozkaya'yı, CHP'nin il kongresi yapması için kayyum atadı. Parti il yönetimini alan üç CHP'li, 30 Kasım 2008'de partiyi kongreye götürdüler. Benim de muhabir olarak takip ettiğim Taşbaşı Kültür Merkezi'nde yapılan İl Kongresinde tek aday çıktı. Abdülkadir Adar kullanılan '294 oyun 283'ünü alarak İl Başkanlığına' seçildi. Ancak bu kongreden bir gün önce CHP eski İl Başkanı İsmet Süder kendisine ait düğün salonunda partisinin Odunpazarı ve Tepebaşı Belediye başkan adaylarını açıkladı. Bundan dolayı kongre çok sönük geçti.

KINADI SONRA SİNEYE ÇEKTİ!
Adar başkan seçildiği kongrede yaptığı konuşmada; 'Genel merkez, Eskişehir'de iki ilçe belediye başkan adayını alelacele açıklamakla CHP'ye büyük zarar verdi. Bunları kongre salonundan kınıyoruz' demişti. Daha sonra CHP Genel Merkezi, İl Başkanı Abdülkadir Adar'a sormadan Büyükşehir adayını da açıkladı. Onlar aslında Adar'ın görevi bırakmasını istiyordu. Bundan dolayı Büyükşehir adayını tepeden atadı. Ancak Adar 'kınadığı bu olayı içine sindirerek', kendisinin istemediği belediye başkan adaylarıyla birlikte seçim çalışması yaptı. Onlara halktan oy istedi. Odunpazarı adayı Erman Gölet 40 bin oy alırken, diğer adaylar çok az oyda kaldı. Seçimler CHP için hüsran oldu.

BU KEZ ATAMAYLA GELDİ
Adar'ın Kayyım tarafından yapılan kongrede İl Başkanı seçilmesinin üzerinden 10 yıl sohnra CHP Genel Merkezi İl Başkanı Rabia Akman ve yönetimini görevden aldı. 10 yıl sonra Adar bu kez 'seçimle değil, atamayla il başkanı' oldu. Atanan bu yönetimin '45 gün içerisinde' seçime gitmesi gerekiyordu. Ancak 'seçimlere 6 aydan az bir süre kalırsa', kongre yapılmıyor. Şimdi 10 yıl önce partide kongre yapılmaması için uğraşan eski İl Başkanı İsmet Süder, Adar'a 1 Nisan şakası yaparsa! Seçimden bir gün sonra CHP İl Kongresinin yapılması için gerekli başvuruda bulunursa; 10 yıl sonra kaderin bir cilvesi yaşanabilir. 10 yıl önce 'olmaması için direndiği' kongrenin yapılmasını sağlayabilir...

ÜÇ KİŞİLİK KURUL
Yukarıdaki 'bu yazıyı 6 Aralık 2018'de kaleme almıştım. Yani Adar'ı ' 31 Mart seçimlerinden sonra olağanüstü kongreyi yapmadığı takdirde kayyımla karşı karşıya kalabileceğini tam 9,5 ay önce ilk ben' uyarmıştım. Adar'a 1 Nisan şakasını Süder değil, Özkar yaptı. Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını almasını bekledikten sonra 19 Nisan'da Sinan Özkar yanında; Erdal Çakıcıer, Yahya Çelik, Esma Altınel ve Muharrem Elibüyük ile CHP İl Başkanlığına giderek, Abdülkadir Adar'la görüştü. Heyet, Adar'la görüşmesi sırasında, parti tüzüğü gereği olağanüstü kongre sürecinin başlatılmasını talep etti. Sonrasında ise olağanüstü kongrenin toplanması için dilekçe verdi. Adar olağanüstü kongre yapmama konusunda inat etti. eski İl Başkanı Rabia Akman ile Butay Erdoğan'ın konuyu mahkemeye taşıdı. Mahkeme sürece dün tamamlandı. Mahkeme 'CHP İl Yönetiminin parti tüzüğü ve siyasi partiler yasasına aykırı bir şekilde görev yaptığı' gerekçesiyle il yönetimine olağanüstü kongreyi yapması için üç kişilik geçici kurul atadı. Bu kayyım heyeti şu isimlerden oluştu; 'Yahya Çelik, Şuayip Çapar, Hikmet Bingöl.'

'BİRBİRİMİZİ YİYECEĞİZ'
11 yıl önce Süder Yönetiminin yerine gelen kayyımın düzenlediği kongreyle İl Başkanı olan Abdülkadir Adar, bu konuda 'bile bile lades' dedi. Süder'in 'ahı mı tuttu' bilemiyorum.
Ancak 9,5 ay önceki uyarılarımızı dikkate almayarak; Süder'in düştüğü duruma kendisi de düştü. Alınan bu mahkeme kararı, arkasına Genel Merkezi ve belediye başkanlarını alsa bile 'hiç kimsenin parti tüzüğüne aykırı şekilde yönetici olarak görev yapamayacağını' gözler önüne serdi. Merhum Erdal İnönü SHP Genel Başkanlığı döneminde diğer sol parti liderleri ve bürokratlarla bir restorana gider. İnönü, garsonun 'Bir şey almak ister misiniz efendim' sorusu üzerine 'Teşekkürler biz birbirimizi yiyeceğiz' yanıtını verir. Başta 'İstanbul, Ankara olmak üzere çok sayıda büyükşehir belediyesinin' kazanıldığı ve 17 yıllık bir iktidara 'en büyük darbenin vurulduğu' bir ortamda bu son yaşananlar CHP'de 'birbirini yeme hastalığının' hala devam ettiğini gösteriyor.
---------------------------------------------------------
'GİYDİĞİNİZ BU ÖNLÜK SADECE İKİ
METRELİK BEYAZ KUMAŞ DEĞİLDİR'

Tıp Fakültesi'ne bu yıl kayıt yaptıran öğrenciler, ESOGÜ Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen geleneksel 'Beyaz Önlük Giyme Töreni' ile hekimlik mesleğine ilk adımlarını attı. Törende ESOGÜ Rektör Yardımcısı ve Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Arslantaş'ın yaptığı konuşma son derece anlamlı ve önemliydi.

ÇARESİZLİĞİN DERMANI
'Hoşgeldiniz cazibe merkezine. Eskişehir'imize ve Tıp Fakültemize Türkiye'nin dört bir yanından değil 43 farklı şehirden hoşgeldiniz. Hakkari'den Edirne'den, Kars'tan Muğla'dan, Antalya'dan Trabzon'dan, İzmir'den Urfa'dan hoş geldiniz' diyen Arslantaş; bugünden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacağını söyledi. Arslantaş konuşmasında şu ifadeleri kullandı; 'Çünkü hekimlik mesleğinin simgesi beyaz önlüklerinizi giyeceksiniz bugün. Giydiğiniz bu önlük ik metrelik beyaz bir kumaş değildir sadece... Beyaz önlük saflıktır, temizliktir, güçtür, kudrettir. Sorumluluktur, vebaldir. Üzerindeki lekeler, kanlar, kırışıklıklar, çalışkanlıktır, gururdur, kutsallığın nişanesidir. Önündeki düğmeler, zorluktur, özveridir. O nedenle zor kapanır. Eğitimdir, öğretimdir ve zorlu yolların parke taşıdır. Tecrübedir, bilgeliktir, deneyimdir. En kutsal anlamı ise hastaların duasıdır, yakınlarının minnettarlığıdır. O düğmeler sizleri kazalardan belalardan korur. O düğmeler aynı zamanda ananızın babanızın yüzündeki parıltıdır, gururdur, sevinçtir. Bu eğitimden sonra sadece birer hekim olmayacaksınız. Sadece adınızın önüne tıp doktoru ünvanı gelmeyecek. Sizler; ölmeden önce kızının mürvetini görmek isteyen Nezahat anne için, puslu gecenin ardındaki parlayan yıldızlar olacaksınız. Yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren Tuncer amca için, karanlık tünelin ucundaki ışıltı olacaksınız. 15 yıllık hasretle dünyaya gelen üç günlük bebeğin, avuçlarındaki umut olacaksınız. Beyin kanaması geçiren 14 yaşındaki Rümeysa'nın ameliyathane kapısı önünde yüreği çıkarcasına bekleyen anne ve babasının göz bebeğindeki çaresizliğin dermanı olacaksınız. Trafik kazası sonucu boyun kırığı nedeniyle felç geçirip kolları tutmayan 15 yaşındaki Ayça'nın annesine sarılabilmek için, çırpınışlarındaki karanlık tünelin ucundaki güneş olacaksınız...'

ANNE VE BABALAR
ÇOK DUYGULANDI
Arslantaş konuşmasına şöyle devam etti; 'Sizler için şiirler yazılacak şarkılar bestelenecek. 'Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç' şarkısı sağlığına kavuşan bir hasta için bestelenmişti. 'Gitme güzeller güzeli' şarkısının sözleri acil serviste müdahale edilen yaşama döndürülmeye çalışılan bir evlat için babası tarafından yazılmıştı. Can Bonomo'nun 'Bir hikayem var' şarkısı bile bir hekim için yazılmıştır. Sizler, arzın merkezine seyahatteki varış noktası olacaksınız. Sizler, minnettarlıkla akan gözyaşlarındaki damlalar, göz bebeklerindeki silüetler olacaksınız. Sizler, zor geçen bir ameliyattan sonra kahve içerken, kahveyi değil huzuru ve gururu yudumlayan özel insanlar olacaksınız. Siz değerli anneler, babalar. Ne kadar gururlansanız azdır. Belki de ilkokuldan beri evlatlarınızın en iyi eğitimi alması için didinip durdunuz. En iyi okullara, en iyi hocalara ulaşmaya çalıştınız. Tüm zorlu hayat koşullarına rağmen bu kutsal mesleğin birer elemanı olması için her türlü fedakarlığı yaptınız.Belki de yemediniz yedirdiniz, giymediniz giydirdiniz. Ve belki de okuyamadınız ama okuttunuz hem de nasıl okuttunuz... Sevgili hekim adayları lütfen ayağa kalkınız ve anne ve babalarınızı alkışlayınız, minnettarlığınızı gösteriniz…' Genç doktor adaylarının alkışları; onları bugünlere getiren anne ve babalara duygusal anlar yaşattı. İl Sağlık Müdürlüğü, Arslantaş'ın bu konuşmasını doktorluk mesleğini layıkıyla yerine getirmeyen çürük elmalara mutlaka dinletmeli. Türkiye'nin dört bir yanından üniversite eğitimi almak için kentimize gelen tüm öğrencilere 'Hoş geldiniz' diyorum. Cumhuriyetin kalesi olan Eskişehir'in bir öğrenci kenti olmasından büyük mutluluk duyuyoruz...
-----------------------------------
FIKRA
MARTİNİ

Bir işadamı tavernaya girer, bara oturur ve bir duble martini sipariş eder. İçkisini bitirdikten sonra, gömleğinin cebine bir göz atar, ardından barmene bir duble martini daha hazırlamasını söyler. Bunu da bitirince yine gömleğinin cebine bir göz atar, sonra barmene dönüp bir duble daha martini siparişi verir. Barmen; 'Bakın bayım, size bütün bir gece boyunca martini getirebilirim. Fakat bardağı her doldurmamı istemenizden önce niçin gömleğinizin cebine baktığınızı söylemek zorundasınız.' deyince adam cevap verir; 'Karımın fotoğrafına bakıyorum. Ne zaman gözüme güzel gözükecek, işte o zaman eve gitme zamanı gelmiş olacak.'