Sürekli konuşuyor.
Elinin tersiyle, arada bir, trompet çalar gibi hızlı hızlı koluma vuruyor.
Niye?
Kendisini daha dikkatli dinlemem için.
Pıt pıt vuruyor;
'Anladın mı abi sen beni?'
'Anladım anladım. Sen anlat, dinliyorum ben seni.'
Hani sorsa ne anladın? Hiçbir şey.
Adam dereden tepeden… Aklına ne gelirse anlatıyor.
Evindeki kavgayı gürültüyü anlatıyor.
Oradan Meclis'e geliyor.
Siyasilerin Meclis'te, bütçe görüşmeleri sırasında yaptıkları kavgaları anlatıyor.
Ayıplıyor, kınıyor.
'Bu nasıl bütçe görüşmesi abi?' diyor. 'Bütçeden başka her şey konuşuluyor.'
Esiyor gürlüyor siyasilere.
Sistemin bozukluğunu anlatıyor.
Oradan gençliğin giderek bozulduğuna geçiyor.
Sonra havaların bozduğunu söylüyor.
'İyiydi havalar ama birkaç gündür iyice bozdu,' diyor.
Sonra, kombinin bozulduğunu, yine dünya para verdiğini anlatıyor.
'Para yok ki alalım yenisini,' diyor. 'Her şey ateş pahası.'
Pıt pıt vuruyor yeniden.
Bu iyi yine. Arada bir de dirsek vuruyor sol böğrüme. O kötü oluyor işte.
'Anladın mı abi sen beni?'
Anlamak istemiyorum ki! Dinlemek de istemiyorum!
Herkes bilir, az konuşurum ben. Çok konuşana da dayanamam.
Ne demişti Mevlana?
'…kitap gibi sessiz ol!'
Onunki de iş değil de…
Kitap mitap… O kadar büyüklenmeye lüzum yok?
Hem artık kimin ne bildiği, kimin 'kamil insan' olduğu belli değil.
Günümüzde en bilge Google! 'Kamil insan' Google yani.
Onun için kimseye bilgelik taslamaya falan lüzum yok .
Sadece az konuşuyorum işte. Nedenini soracak olursanız…
Vallahi ben de bilmiyorum.
Çocukluğumdan beri bu böyle.
İçimden gelmiyor.

***

Diyorum bir sussa.
Bir sussa. Camdan dışarı baksak. Yoldan gelip geçen insanlara. İnsanların oraya buraya koşturmasına.
Sonra sessizce çaylarımızı yudumlarken, huzur içinde, kendimizi dinlesek.

***

Pıt pıt vurdu yine koluma parmaklarıyla.
'Anladın mı abi sen beni?'
Benden en az beş on yaş büyük olduğu kesin. Buna rağmen sürekli 'abi' demesi de sinirlerimi bozuyor.
'Anladım anladım.'
'Abi şimdi benim kız atanamayan öğretmenlerden. Yıllardır sınav sınav… Atanamıyor abi. Delireceğim abi. Çocuk delirdi zaten de. Ben eskiden böyle değildim. Senin gibi sessiz sakin bir insandım… Yıllardır gir sınava gir sınava. Bu arada evlendi, çocuk sahibi oldu. İyi diyorduk ama… Yeniden başladı, öğretmenlik yapmak istiyorum, demeye. Başka bir mesleği olsa da boşta gezse sorun değil ama öğretmenlik başka abi. Çocuk öğretmenlik yapmak istiyor. Bedava deseler tamam diyecek. O derece abi. İnsan yetiştirmek istiyor. Öğretmek istiyor. Öğrencilerinin yüreğine dokunmak istiyor. Saçını başını okşamak istiyor. Sevmek istiyor.'
Gözleri doldu.
'Ben de hastayım abi,' dedi. 'Çocuk da hastalandı. Bir bakıyorsun gülüyor eğleniyor, aşırı neşeli; bir bakıyorsun cinnet getirecek derecede öfkeleniyor. Her şeye kızıyor. Her şeye… Hepimizi öldürecek bir gün bu çocuk. Son zamanlarda bir de durup dururken bayılmaya başladı. Kocası da terk etti, bu deli diye. Şimdi ben bakıyorum çocuğuna da kendisine de…'
Korkunç bir suçluluk duydum içimde. Benim ne suçum var ki?
Bilmiyorum.
Belki benim de suçum var. Belki sizin de suçunuz var bunda! Hepimizin suçu var.