1942'de doğdu.
Doğar doğmaz da gazeteci oldu.
Ve köşe yazarı…
Araştırmacı gazeteci köşe yazarı!
Ne diyordu Nazım Hikmet:
'Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman,
çocuklar doğdu Kore'de,
sarı ay çiçeğine benziyorlardı.
Makartır kesti onları,
gittiler ana sütüne bile doymadan
Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman,
çocuklar doğdu Yunan zindanlarında,
babaları kurşuna dizilmiş.
Bu dünyada ilk görülecek şey diye
demir parmaklığı gördüler.
Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman
çocuklar doğdu Anadolu'da,
mavi gözlü, kara gözlü, ela gözlü bebeklerdi.
Bitlendiler doğar doğmaz
kim bilir kaçı sağ kalır mucize kabilinden.
Benim oğlan
dünyaya geldiği zaman
çocuklar doğdu dünyanın en büyük memleketinde
doğar doğmaz da bahtiyar oldular.'
***
Bu bahtiyar olanlardandı.
İkinci Dünya Savaşı sonrası… Yokluk, yoksulluk, açlık, salgın hastalıklar…
Sanayi devrimini ıskalayan Osmanlı'nın mirası işsizlik nedeniyle insanların akın akın Avrupa ülkelerine işçi olmaya gittiği yıllarda, 18 yaşında, babasının gazetesinde gazeteciliğe başladı.
Babası eski CHP milletvekiliydi.
Yokluğu, yoksulluğu, insanlığı öğrensin diye 70'li yıllarda İngiltere'ye işçi olmaya gönderdiyse de bunu, bu dört ay sonra geri geldi.
Yokluktan, yoksulluktan ve de insanlıktan anlamayacak kadar uyanıktı çünkü…
***
İngiltere dönüşünde, babasının küçük bütçeli gazetesinde değil, babasının siyasi kimliğinden yararlanarak dönemin en prestijli gazetesi Cumhuriyet'te gazeteciliğe yeniden başladı.
Önemli olan babasının siyasi geçmişi değildi, her dönemin adamı olmaktı önemli olan.
O nedenle sol görüşlü gazetelerle başladığı gazeteciliği sağ görüşlü gazetelerle sürdürdü.
Bir ara Zaman gazetesinde bile yazdı.
Sonra Yeni Şafak…
Sonra…
Velhasıl her dönem gazeteciliğe, televizyon yorumculuğuna, köşe yazarlığına devam etti.
Sayısız bakan…
Pek çok başbakan…
Cumhurbaşkanı gördü.
Ve hepsine, babası sayesinde, babasına olduğundan daha yakın oldu.
En parlak dönemini de seksen darbesinin meyvesi Özal döneminde yaşadı.
Çünkü köşe yazıları Özal'ın çok hoşuna gitmişti; iyi yıkayıp yağlıyordu.
***
Yenilerde ise…
Seksenine doğru yol alan bu her dönemin adamı köşe yazarımız şöyle yazdı:
'Cumhurbaşkanımız bayramda rahatsızlanınca yüreğim ağzıma geldi.'
Cumhurbaşkanının, bir devlet büyüğünün, bir devlet adamının beklenmedik, ani rahatsızlığından herkes üzüntü, kaygı duyar.
Ama hiç kimse bunu böylesine bir ustalıkla fırsata dönüştüremez.
***
Terör örgütleriyle ilişkisi belgelerle kanıtlanmış olanları bir yana bırakacak olursak…
Cezaevindeki gazeteciler için,
'Benim gözümde cezaevindekiler gazeteci değil,' diyen düzen insanı düzenbazların istediği böyle bir gazeteci mi acaba?