İnsanın temel duygularından biridir korku.
Ama yine de insanlar cesaretleriyle övünmekten vazgeçmezler.
Aziz Nesin'in söylediğine göre, soyadı kanunu çıktığında pek çok insan nüfus dairelerine koşmuş.
Niçin?
Soyadı kapmak için.
Cimriler cömert, zayıflar güçlü, tembeller çalışkan, aptallar zeki, vatan hainleri vatansever…
Korkaklar da cesur soyadını kapmış.
Bilemeyiz tabii biz, soyadı cesur olanlar gerçekten de cesur mu yoksa korkağın önde gideni mi?
***
Bilinen gerçekse, insan istediği kadar korkmaz yahut da cesur soyadını alsın, istediği kadar övünsün cesurluğuyla.
Korkmayan insan olmaz. Her insanın korkuları vardır. Sadece insanın mı?
Her canlının.
Fare de bıkmış kediden korkmaktan. Kedinin gelip kendisini kapacağı korkusundan dışarı bile çıkamaz olmuş.
'Tanrım,' demiş. 'Bıktım bu korkuyla yaşamaktan. Ne olurdu sanki beni de kedi olarak yaratsaydın!'
Günlerce yalvarıp yakarmış,
'Tanrım, beni yeni baştan yarat!' diye.
Farecik bir sabah uyanınca bir de bakmış ki kocaman bir kedi olmuş. Uzun uzun gerindikten sonra yatağından kalkıp dışarı çıkmış. Artık hiçbir şeyden korkmayacağını ve farelere nasıl korku salacağını düşünmüş.
O sırada uzaktan birkaç köpeğin havlayarak kendisine doğru geldiğini görmüş. Köpeklerin kendisini parçalayacağını anlamış. Korkuyla kaçıp oradaki bir ağaca tırmanmış.
Köpeklerin korkusundan günlerce ağaçtan aşağı inememiş.
Neden sonra,
'Tanrım, bıktım köpeklerden korkmaktan. Yeni baştan yaratmışken, keşke bir aslan olarak yaratsaydın beni!' demiş.
Yalvarıp yakarmış günlerce, aslan olmak için.
Ve bir sabah aslan olarak uyanmış. Köpeklerin korkusundan günlerdir inemediği ağaçtan kükreyerek inmiş. Korkusuz bir aslanmış artık.
'Korkudan kaçacak yer arasın köpekler!' diyormuş.
O sırada iki el silah sesi duymuş. Avcıların kendisini avlamaya geldiğini anlamış. Korkudan kaçacak delik aramış. İşte o an, bir fare olmadığına hayıflanmış.
'Keşke bir fare olsaydım şimdi, en küçük deliğe bile girip saklanırdım. Kediden başka korkacağım bir şey de olmazdı,' demiş.
***
Aziz Nesin'in bir hikayesinde okumuştum. Köpek karanlığa doğru havlıyormuş. Havlarken bir taraftan da kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp geri geri gidiyormuş.
Sahibi,
'Neden havlıyorsun?' diye sormuş.
'Korkutmak için,' demiş köpek.
'Peki, neden kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp geri geri gidiyorsun?'
'Korktuğum için!' demiş bu kez.
***
Korku öyle bir şeydir ki… Korkutan da korkar.
Ahmet Haşim de neredeyse her yazdığı yazıdan sonra, gazeteyi arayıp yazısını geri çekmek istiyormuş, başına bir iş geleceğinden korktuğu için.
Bir gün de Nazım Hikmet,
'Gördüğüm yerde dövüşeceğim onunla!' demiş bir dost meclisinde.
Sen misin bunu diyen!
Gidip bir silah satın almış kendine Ahmet Haşim.
Günlerce belinde silahla gezmiş, Nazım Hikmet beni dövecek diye.
Neden sonra, silahın üzerinde patlayıp kendisini sakatlayacağından korkup vazgeçmiş belinde silahla gezmekten.
***
Çok görmemek lazım bunu Ahmet Haşim'e…
Nazım Hikmet'in de kim bilir ne korkuları vardı. Mesela polis baskınından korkardı. Polisin yine kendisini alıp sorguya götüreceğinden korkardı.
'Polis ev basmaz güpegündüz,' diye kendi kendini teskin etse de amansız bir korkuydu bu onun için.
Ya sizin korkularınız? Siz korkmaz mısınız hiçbir şeyden?
Mesela ben! Yirmi dört yaşında babasını silahla vurarak öldüren Halikarnas Balıkçısı gibi, birini öldüreceğimden korkuyorum hep. Onun için, uzak durun benden!
Şaka tabii!
Yok öyle bir şey.