Görünüm'de bugün Cumhuriyetin ilk yıllarına ait bir fotoğrafı sizlerle paylaşıyorum. Sınıftaki dolabın üstünde büyük bir Attila Posteri var. Bir levhaya Göktürklere ait Runik Harfleri ile 'Tanrı Türkü Yaşatsın' yazılmış. Altında Mimar Sinan ve Selçukiler yazısı ile Türk Selçuklu Haritası yer alıyor.

GERÇEK ATALARI
O yıllarda okullarda öğrencilere gerçek ve öz Türk Kültürü anlatılıyordu. Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1928'de Arap harflerinden oluşan Osmanlı alfabesini kaldırdı. Bunların yerine Latin harflerini esas alan Türk alfabesini getirdi. Bugün Arap harflerinin kaldırılmasına tepki gösterip, 'Dedelerinin mezar taşını okuyamayan tek milletiz' demagojisini yapanlar bu fotoğrafı iyi incelemeli. Atatürk gerçekten öyle bir vizyona sahipmiş ki; Büyük Türk Devleti Göktürklerin harflerini okullarda öğreterek, Türk Milletinin gerçek atalarının kimler olduğunu göstermiş. Atatürk, insanların dedelerinin mezar taşını değil, Türk Tarihinin ilk yazılı vesikası olan 'Orhun Kitabeleri'nin okunmasını istedi.

KARAR VERMELİ
Türk Milletinin büyük ataları Bilge ve Tengri Kağanlarının yaklaşık '1300 yıl önce yazdığı öğütleri' okuyarak, bir daha aynı yanlışlara düşmemelerini istedi. Ama ne yazık ki bugün ülkemizde İslamiyet'ten önceki Türk devletleri bilinçli şekilde unutturulmaya çalışılıyor. Arap seviciler yüzünden son yıllarda ülkemizde tam anlamıyla 'Arap emperyalizmi' estirilmeye çalışılıyor.Türkiye Cumhuriyeti'nin yüzünü çağdaş medeniyetlerden uzaklaştırıp, Ortadoğu bataklığına çevirmek istiyorlar. Türkiye 'artık eğitimde karar' vermeli. Biz dünya çapında bilim adamları mı yetiştirmek istiyoruz? Türkiye Ortadoğu bataklığının bir ülkesi mi yoksa çağdaş medeni bir ülke mi olmak istiyor? Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders müfredatında 'Muamelat ve Ukubat' adlı bir üniteye yer verilerek ne amaçlanıyor? Son 16 yılda ülke eğitim sistemi bilinçli veya bilinçsiz şekilde 'yaz-boz tahtasına' çevirildi.

NASIL ÇÖZÜM BULACAK?
Son 'LGS ve iki yıl önceki PİSA sonuçları' ülke eğitiminin nereye götürüldüğünü gözler önüne seriyor. Ülkede birilerini kolay yönetebilmek için mi 'sorgulamayan, cahil bir nesil' isteniyor? Öğrencilere tablet dağıtıp, eğitimi Fatih Projesi'yle fethedeceğini sananlar maalesef PISA'ya tosladı. Ne yazık ki 'Ecdadının mezar taşını okuyacak nesil yetiştireceğim' diyenler çocuklarımızı 'bilim ve matematikten' uzaklaştırıyor. Teknolojide ve bilimde gelişmek isteyen bir ülke 'İmam-Hatiplerle değil, Fen Liseleriyle' övünür. 'Ben daha çok cahil ve okumamış, tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede.
Ülkeyi ayakta tutacak olanlar okumamış hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halkın ferasetine ben güveniyorum' diyen bir Rektör Yardımcısının çıktığı ülkemizde okulların çocukları hayata neden hazırlayamadığının sorusunu kim, nasıl çözüm bulacak?
---------------------------------------------------
DİŞİ DEVEYİ ERKEKTEN AYIRT EDEMEYENLER

Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş.

NE DERSE 'EVET' DİYEN
Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış: Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, 'Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir' diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış. Halk meydanda toplanmış... Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış: Bu dişi deve Şamlınındır! Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: Ey cemaat, bu dişi deve kimindir? Cemaat hep birlikte bağırmış: Şamlınındır! Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış: Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: 'Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!'
DOĞRULARI ISKALIYORLAR
Eskiden halklar, hükümdarların, diktatörlerin söyledikleri doğru olmasa bile ak dediklerine ak, kara dediklerine kara demek zorunda kalıyordu. Gerçek demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu durum asla yaşanmamalı. Ne yazık ki ülkemizde insanlar oy verdikleri partilerin liderlerinin dediği yanlış olsa bile onların her dediğini kabul ediyor. Haksızlıklarını, yanlışları doğru sayıyor. Parti lideri devamlı kandırılıyor. Her kandırılışta mağdur edebiyatı yapıyor. Bundan dolayı dün 'Ak' dediğini bugün 'Kara' diyor. Ama bunları yaparken, aynı kitle yeni ellerini patlatırcasına alkışlıyor. 'Daha dün bunun tam tersini söylüyordun. Birileri kandırsın diye size oy vermedik' diyemiyorlar. İnsanlar nasıl oluyor da 'yargılama, sorgulama ve düşünce yeteneklerini' bir tarafa bırakarak, parti liderine körü körünü bağlanabiliyor? Bunu yaparak karşı tarafta olan birçok doğruyu ıskaladıklarının farkına bile varmıyorlar. Aynı şekilde muhalefette olan partiyi savunanlarda aynı hastalığa yakalanarak, iktidarın yaptığı doğruları ıskalıyor.
---------------------------------------------------

BU LİSEDE ES ES'Lİ OLMAK ZORUNLU


Kentimizin en gözde eğitim kurumlarından olan Eskişehir Fatih Anadolu Lisesi (EFAL) her geçen yıl başarı çıtasını yükseltiyor. Lise, genç ve başarılı Okul Müdürü Halil Turhan yönetiminde hem akademik yönden başarıları hem de sosyal projeleriyle öne çıkıyor.

TENEFFÜS MÜZİĞİ MARŞ
Aynı zamanda Beden Eğitimi Öğretmeni olan Halil Turhan Eskişehirspor genç ve A Takımında oynamış birisi. O'nu izleyenler 'çok iyi bir stoper olduğunu' söylüyor. Bu okulda tüm öğrencilerin Eskişehirspor'u tutması bir zorunluluk. Okul Müdürü Turhan, yeni kayıt olan her öğrenciye hangi takımı tuttuklarını soruyor. İstanbul takımını tuttuğunu söyleyen öğrencilere, 'Burada tuttuğunuz birinci takım Eskişehirspor olacak. Diğer tuttuğunuz takım ikinci sırada olacak. Bu okulda Eskişehirspor'u tutmak bir zorunluluktur' diyor. Okulda teneffüs müziğinde Eskişehirspor Marşı çalıyor. Eskişehirspor'un maç günlerinde sosyal paylaşım sitesinde ES ES'e başarı mesajları yayınlanıyor. Öğrenciler serbest kıyafetle okula gelirken Eskişehirspor forması giyenlerde oluyor. Gençlere Beden Eğitimi dersinde Eskişehirspor Tarihi ile ilgili ödev veriliyor. Faır Play ruhuna uygun şekilde nasıl taraftar olunması gerektiği konusunda eğitimler veriliyor. Öğrenciler EFAL olarak maçlara da giderek, Kırmızı Şimseklere destek veriyorlar.

SOSYAL PROJELER
Çocukların yemekhane ve okul giriş-çıkış kartlarında ES ES logosu bulunuyor. Lisede öğrencilere öğlenleri hijyenik ortamda dört kap yemek veriliyor. Çocuklar çelik veya melamin tabldotlarla değil, porselen tabaklarda yemeklerini yiyiyor. EFAL sadece Eskişehirspor'a değil, Nasreddin Hoca'ya, Yunus Emre'ye Seyyid Battal Gazi'ye, Frigya'ya, İnönü'ye de sahip çıkıyor. Sivrihisar'a, Yunus Emre'ye, Seyitgazi'ye, İnönü'ye ve Frigya'ya Kültür gezileri düzenliyor. Okul yönetimi öğrencilere önce yerel kültürü sonra ülke kültürünü daha sonra da dünya kültürünü çocuklara tanıtmayı amaçlıyor. Okul sosyal projeleriyle de öne çıkıyor. Ülkemizde veya ülke dışındaki yetim çocuklara yardım kampanyaları düzenliyor. Kanser hastalarına, Çocuk Esirgeme Kurumu'na ziyaretler gerçekleştiriyor. Görme ve zihinsel engelli çocukları da ziyaret ediyorlar. Doğa ve Çevre ile ilgili projelerde çalışıyorlar. Topluma Hizmet Götürme, Bilimsel Proje, Müzik, Resim, Akıl Oyunları Grupları oluşturuyorlar. Lisede geleceğimiz olan çocuklara en iyi koşullarda eğitim ortamı sağlayan başta Okul Müdürü Halil Turhan olmak üzere, tüm EFAL çalışanlarını kutluyorum.
---------------------------------------------------
FIKRA
PATLICANIN DALKAVUĞU DEĞİLİM-

Padişaha musakka yapmışlar, 'şu patlıcan ne lezzetli sebze' demiş. Dalkavuk atlamış hemen… 'Ağzınızın tadını biliyorsunuz sultanım, patlıcan öyle lezizdir ki, kırk çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur, insan yemeye doyamaz, parmaklarını yer, üstelik vitamin deposudur' demiş. Ertesi gün, padişaha karnıyarık yapmışlar, 'şu patlıcan ne lezzetli sebze' demiş. Dalkavuk atlamış hemen… 'Keramet buyurdunuz haşmetlim, şu karnıyarığı icat edenin mekanı cennet olsun' demiş. Daha ertesi gün, padişaha imambayıldı yapmışlar, padişah o gün tersinden kalkmış, 'yeter be' diye kükremiş, 'her gün patlıcan mı yiyeceğiz, götürün gözüm görmesin…' Dalkavuk atlamış hemen… 'Valla şu insanlara hayret ediyorum, ne yemeği yemek, ne tadı tat, hiç mi damak zevkleri yok, adını duymaktan bile nefret ediyorum, bana sorarsanız patlıcanı yetiştirmek bile yasaklanmalı' demiş. Sofra toplanıp, padişah gittikten sonra, dalkavuğun yakasına yapışmış aşçılar, 'ulan sen değil miydin patlıcanı göklere çıkaran' demişler. 'Ben padişahın dalkavuğuyum arkadaş' demiş, 'patlıcanın değil'