Önce, 8 Mart'ta Taksim'de gerçekleşen Feminist Gece Yürüyüşüyle ilgili olarak,
'O sırada ezan okunuyor ve bu ucubeler, okunan ezanı susturmak için ıslık çalmaya başlıyor. Yuhalayanlar, küfredenler, çığlık atanlar ve düdük çalanlar ezan okunmaya devam ettikçe adeta öfke nöbetleri geçiriyor,' diye yazıyor gazetedeki köşesinde.
Bir gün sonra da,
'Taksim'deki gösteride ezanı susturmak için ıslık çalındığına dair haberlerin gerçeği yansıtmadığı, protestocuların ezanı değil, yolu kapatan polisi ıslık çalarak protesto ettiği belirlendi.
Gösteriye katılan dernek temsilcileri de bu yönde açıklama yapıp ezana saygısızlık etmediklerini belirttiğine göre…
Bugünkü yazımdaki ilgili bölümü çıkarıyor ve gerek hakkına girdiğim eylemcilerden, gerekse yanlış bilgi vererek yanılttığım okurlarımdan özür diliyorum,' diye yazıyor.

***

'Hakkına girdiğim eylemcilerden…'
'Yanlış bilgi vererek yanılttığım okurlarımdan…'
Hadi buyur!
Ne denir böylesine?
Yalancı!
Yalancının mumu da yatsıya kadar yanar ancak!
Ve biz yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu ta çocukken ailemizde annemizden, babamızdan öğrendik.
Aile terbiyesi deniyor buna.
Ve okulda öğrendik yalan söylemenin kötü bir şey olduğunu.
Ömer Seyfettin'in 'Kaşağı' hikayesini okuyarak yalan söylemenin nelere yol açtığını öğrendik.
Ama bu insanlar…
Bu insanlar bunların hiçbirinden nasibini almamış.

***

Deveye,
'Boynun eğri,' demişler.
Deve de,
'Nerem doğru ki!' demiş.
Düpedüz yalan söylediği…
Okurlarını yanılttığı için özür diliyor ama…
Ama insanlara 'anıra anıra' dediği, 'Binlerce kadın İstiklal Caddesi'ni hıncahınç doldurmuş ve sözde kadın hakları konusunda duyarlılık kasıyor. Büyük bir kısmı önce koro halinde ve anıra anıra…' dediği için…
'Ucube' dediği için…
İnsanlara küfrettiği, 'İçimden bazı şeyler söylüyorum ama buraya yazmayacağım. Ayıp olur,' dediği için özür dilemiyor.
Ve bu insanların kadınlardan alıp veremedikleri nedir?
Bunu anlamak zor…

***

Adam özür dilerken bile kendini düşünüyor.
'Hakkına girdiğim eylemcilerden…' diye özür diliyor.
'Hakkınızı helal edin,' demek gibi bir şey bu.
Bu dünyada çatlayıncaya kadar hak ye, sonra da 'hakkınızı helal edin' de!
İnsanlara küfret, içinden dışından…
Hakaret et, 'ucube' diye, 'anırıyorlar' diye…
Sonra da 'hakkınıza girdim özür dilerim' de.
Ne kafa ama!
Ve bu kişi gazetede her gün yazı yazıyor.
Tanzimat Edebiyatı sanatçıları…
Şinasi…
Namık Kemal…
Ziya Paşa, ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval'i halkı aydınlatmak…
Halka doğruları anlatmak için çıkarmışlardı.
Ama şimdi…
Görüyorsunuz işte, çıkarları için…
Taraf olmak için her türlü yalan söyleyenler gazetelerin başköşesindeler.