'Her zaman zalimler ve caniler olmuştur, bir süre için yenilmez görülebilirler ama sonunda hep yenilirler' diyen Mahatma Gandi pasif direniş düşüncesini siyasi boyutta uygulayarak tarihe geçmiş önemli bir liderdir.

'KANSIZ ELLE ÇIKINIZ'
'Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikadımın da son maddesidir' diyen Gandhi, bütün mücadelesi boyunca hiç yılmayacak ve sonuna kadar 'Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız' diyecekti. 1928'de İngilizler Hindistan'a bir yıl içinde dominyon statüsü verilmesi teklifini reddetti. Bunun üzerine Hindistan Ulusal Kongresi 26 Ocak 1930'da bağımsızlık ilan etti. 12 Mart'ta da Gandhi ve yoldaşları ünlü 'Tuz Yürüyüşüne' başladı. 1762'de hazırlanan Tuz Yasası sayesinde Britanya, tuz tekeline sahip olmuştu. Gandhi için bu yasayı delmek çocuk oyuncağıydı. Hint Okyanusu kıyısındaki Dandi köyüne kadarki 388 kilometrelik mesafeyi 24 günde yürüyen Gandhi, 6 Nisan'da peşinde binler varken sakince kıyıya geldi. Yerden çamura bulanmış bir avuç tuz aldı ve temizledi. Tuz yasası ihlal edilmişti. Çağrısına uyan binlerce köylü de tuz çıkarmaya başlayınca Gandhi istediğini elde etmişti. Bu ihlal nedeniyle 60 bin eylemci hapse atıldı. Ancak yasa işlemez hale getirilmişti bile.

O YÜRÜMESİNDE
KİM YÜRÜSÜN?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu CHP'ye ilk 'Genel Başkan adayı' olduğunda partilileri ona 'Gandhi Kemal' diye sahip çıkmıştı. Kılıçdaroğlu partisinin İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasının ardından Gandhi'nin 'Tuz Yürüyüşü' benzeri bir eylem gerçekleştiriyor. Kılıçdaroğlu elinde 'Adalet' yazılı bir dövizle Ankara'dan İstanbul'a yürüyor. Türkiye için, Türk halkı için 'Adalet' istiyor. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kılıçdaroğlu'nun bu haklı eylemini eleştirerek; 'Hak ve adalet, Ankara-İstanbul E-5 karayolunda veya sokaklarda ya da meydanların ateşli nutuklarında değil, hukukun kendi doğal mecrasındaki işleyişinde, bağımsız ve tarafsız mahkemelerde aranır' demiş. Bozdağ'a soruyorum; düğmesi olmadığı halde 'siyasilerin önünde cübbelerini elleriyle iliklemeye çalışan' yargı mensupları mı bağımsız karar verecek? Kendi makamına sizi oturtup, yanınızda 'hazırol vaziyette' duran Başsavcılar mı ülkede adaleti sağlayacak? FETÖ davalarında 'damatları, zengin işadamlarını' tahliye eden hakimlerle mi Türkiye'de adalet sağlanacak? 'OHAL bahanesiyle' milletin meclisini bypass edip, çıkartılan KHK'larla mı hukukun kuralları üstün tutulacak? Ne diyeyim? 'Et kokarsa tuz var. Tuz kokarsa ne var?' Ülkede tuz kokmuş. Gandhi Kemal yürümesinde kim yürüsün?


/////
NOSTALJİ
TÜRK TELEKOM BİNASININ TEMELİ ATILDI
Yıl: 1997. Merkez Postanenin karşısındaki alanda Türk Telekom binasının temel atma töreni yapılıyor. İktidar ortağı olan Demokrat Türkiye Partisi'nin (DTP) Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk ve dönemin Ulaştırma Bakanı merhum Necdet Menzir törene katılıyor. Tarihi fotoğrafta dönemin Eskişehir Valisi Ali Fuat Güven, Büyükşehir Belediye Başkanı Orhan Soydaş ve DTP İl Başkanı Orhan Kesikoğlu'da yer alıyor. Cindoruk 1995 seçimlerinde milletvekili adayı olmadı. DYP'den ayrılan bir grup milletvekiliyle birlikte 7 Ocak 1997 DTP'yi kurdu. Bu parti Anavatan ve DSP ile birlikte koalisyon hükümeti kurdu. Mesut Yılmaz Başbakanlığındaki bu koalisyon hükümeti 30 Haziran 1997-11 Ocak 1999 tarihleri arasında işbaşında kaldı. DTP'den İsmet Sezgin Başbakan Yardımcılığı ve Milli Savunma Bakanlığı yaptı. Necdet Menzir'de Ulaştırma Bakanlığı yaptı. Ancak Cindoruk'un partisi başarılı olamadı. Kısa süre içerisinde siyaset sahnesinden silindi.







//////
CUMARTESİ HİKAYESİ
BÖYLE VALİLERDE VARDI
Aydın Valiliği'ne atandığında, henüz üç dört günlük valiydi. Nazilli SSK Hastanesi ile ilgili bir şikayet kulağına geldi...
ODASINDAN KOVDU
Hiç vakit kaybetmeden tebdil-i kıyafet hastaneye gitti. Acil bölümünden içeri girdi ve görevli bir hemşireye 'Başhekimin odası nerede?' diye sordu. Hemşire şöyle bir baktı Yazıcıoğlu'na ve küçümseyici bir ses tonuyla 'Üst kata çık, koridorun sonundan sağa dön, sondaki oda' dedi. Yazıcıoğlu üst kata çıktı. Başhekimin odasını buldu. Kapısı açıktı ama başhekim odasında yoktu. İçeri girdi. Tam o sırada başhekim geldi ve 'Buyurun ne istiyorsunuz?' diye sordu. Yazıcıoğlu, rahatsız olduğunu, tedavi olmak istediğini ama parası olmadığını söyledi. Başhekim kendisine 'Burası hayır kurumu değil, paran yoksa tedavi olamazsın' cevabını verdi. Yazıcıoğlu, 'Devletin görevi vatandaşına bakmak değil mi doktor bey?' dedi. Başhekim sinirlendi ve Yazıcıoğlu'nu odasından kovdu.
BAŞHEKİM DONA KALDI
Sessizce aşağı indi, hastanenin iki sokak arkasında bekleyen makam aracına bindi. Arabada onu bekleyen yardımcısına 'Gerekli yazışmalar hemen bugün yapılsın yarın görevden alınma yazısını kendisine bizzat ben vereceğim' dedi... Ertesi gün bu sefer resmi giyimli, kravatlı, takım elbiseli olarak elinde bir kağıtla hastaneye gitti... Bu sefer makam aracı hastane girişine kadar geldi... Herkes şaşkındı... Dün gördükleri yamalı pantolonlu, kasketli, yırtık gömlekli adamın meğerse yeni atanan Aydın Valisi olduğunu gördü. Hiç vakit kaybetmeden başhekimin odasına çıktı, içeri girdi. Başhekim dona kaldı... 'Siz? Ama siz!' dedi... Yazıcıoğlu, 'Bugün itibariyle başhekimlik unvanından azledilmiş bulunmaktasınız' dedi ve elindeki görev azli belgesini uzattı.


FOTO ŞAKA


Eski ETO Başkanı Cemalettin Sarar: CHP Milletvekili 25 yıl hapis cezası almış. Zafer Bey vallahi sen üç yıl önce saat olayından iyi yırtmışsın.
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan: Cemalettin Bey, benim Reza'dan aldığım saatin parasını ödediğimi kanıtlayan kapı gibi peçetem vardı(!) Beni niye hapse atsınlar?
Eski ETO Meclis Başkanı Alaattin Çam: Zafer Bey, bizde artık müşterilerimize fatura vermek yerine peçete yazıp verelim. Hem mahkemede sağlam kanıt olur hem de vergi ödememiş oluruz.