Belki bu kadar da komplo teorisine meyilli olmak ya da öyle bir düşüncede olmak gerekmiyor ama, kıdem tazminatı ile ilgili yeni düzenleme, ne yazık ki, yerel seçimler ile İstanbul'un akıbetinin ne olacağı kargaşası içinde, güme gidiyor gibi…
Gazetemiz SONHABER köşe yazarı, Harb-İş Eskişehir Şube Başkanı Hasan Atak'ın geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı 'Kıdem Tazminatı' ile ilgili getirilmek istenen yeni düzenlemeyi anlattığı yazısından da anlıyoruz ki,
'Bireysel Emeklilik Sistemi'ni (BES) zorunlu emeklilik sistemine dönüştürmek isterken, sendikaların yıllardır karşı çıktığı Kıdem Tazminatı Fonu'nu oluşturarak iki sistemi bütünleştirmek istiyor.'
Ayrıca,
'Getirilmek istenen sistemin nasıl olacağına ilişkin ayrıntılı somut açıklamalar yapılmadı. Ancak siyasal iktidarın sözcülüğünü yapan yayın organlarında yayınlanan haberlere göre, bu konudaki değişiklikler önümüzdeki günlerde işçi ve işveren örgütleriyle yapılacak toplantıda açıklanacak.'
Benim,
Bugüne kadar edindiğim tecrübe şunu söylüyor;
Eğer bir hükümet, (bizdeki sistemde artık hükümet filan yok ama…) işçilerin kıdem tazminatlarıyla ilgili yeni bir düzenleme yapma hamlesini ortaya koyduysa,
Bu düzenlemenin,
İşçinin lehine olacağını,
İşçinin haklarını daha da iyileştireceğini,
İşçiyi daha iyi olanaklara kavuşturmak için yapılacağını düşünmek,
Kelimenin tam anlamıyla 'saflıktan' başka bir şey olmaz…
Çünkü,
Artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki,
Hükümetler, işçilerin yıllarca önce kazandıkları hakları yeniden revize etme kaygısına düşmüşler ise, burada hiçbir şart ve koşulda 'iyileştirmeden' söz etmek mümkün değildir…
Bunun altında,
İlla ve illa, kazanılmış hakları tırpanlamanın bir yolu aranmaktadır…
2 ile 2'yi çarpınca ya da toplayınca 4 ediyorsa,
Bilin ki, böyle bir hamlenin nedeni budur…
Kazanılmış hakları önce süsleyip püsleyip daha iyi hale getiriyormuş havası yaratmak, bir şekilde toplumsal muhalefeti ikna edip (yani kandırıp) razı etmek ve sonrasında insanları doğduklarına pişman edecek düzenlemeler için yol açmak…
Bütün amaç budur,
Hep böyle olmuştur,
Yapılan bu iş de budur…

***

Hasan Atak,
Dayatılan sistemin temel unsurlarının şöyle oluşturulacağını söylüyor;
1-Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) tüm çalışanlardan kesilecek ödentilerle zorunlu emeklilik sistemine dönüştürülecek.
2- Kıdem tazminatının çalışılan işyeri işvereni tarafından değil, oluşturulacak Kıdem Tazminatı Fonu'ndan ödenmesi sistemini geçilecektir. Fonun nasıl olacağı, ücretlerden hangi oranda, nasıl ve ne kadar kesinti yapılacağı belirsiz.
3- Getirilen sistemde halen çalışan işçinin kıdem tazminatı hakları ile yeni işe giren işçinin kıdem tazminatı hakları arasında farklılık oluşturulacak.
4- Kıdem tazminatına ulaşmak zorlaştırılacak.

Basında yer alan haberlere göre işçi işten atıldığında kıdem tazminatı ödenmeyecek, işverenin işçi için fona yatırdığı paranın yarısı, en az 15 yıl sonra veya ilk defa konut alındığında ödenecek.
Kıdem tazminatının tamamı ise emeklilikte veya 56 yaşında alınabilecek.
Hasan Atak, SONHABER Gazetesi'ndeki konuyla ilgili köşe yazısını şöyle bitiriyor;
'Sonuç şu;
Tüm işçiler için kazanılmış temel bir hak olma özelliği taşıyan; güvence ve koruma niteliği ile tanımlanan kıdem tazminatı hem hak edilme süresi açısından sınırlandırılırken, hem de ulaşılması neredeyse olanaksız bireysel fon hesabına dönüştürülerek ortadan kaldırılmak isteniyor.
Çünkü gündeme getirilen ve neredeyse zorla dayatılarak yürürlüğe sokulmak istenen Kıdem Tazminatı Fon'u, işçileri 'Kolay al-kolay at', 'Hızlı al-hızlı at', 'Hemen al-hemen at' mantığının çirkin bir uzantısı.
Bu nedenle tüm sendikaların görevi, bu tehlikeli yaklaşıma karşı kitlesel tepkilerini ortak, sürekli ve etkili olarak dile getirmektir.
Bu onurlu tutum, tüm sendikalar için tarihsel bir görevdir, demokratik bir görevdir ve sınıfsal bir görevdir.'

***

Proletaryanın, yani emekçi sınıfın bütün tarihi, bu tür hamlelerin ya da bu tür düzenleme dayatmalarının hikayelerinden ibarettir…
Bu dayatmalara karşı,
Kazanmak ya da kaybetmektir bütün o tarih…
Bu dayatmalar,
Kimi zaman zorla, şiddetle, kaba kuvvetle hayata geçirilmiş,
Kimi zaman,
İş birlikçilerin desteği ile olmuştur…
Ama hiçbir zaman,
Sessiz, sedasız, karşılıklı anlayış ve uzlaşma yoluyla olmamıştır…
Şunu çok net biliyorum,
İşçilerin kıdem tazminatları konusunda, kazanılmış haklarıyla oynamaya kalkmak, iktidarlar için en büyük risklerden biridir…
O nedenle de,
Başvuracakları en son seçenektir…
Öyleyse,
Türkiye'deki iktidar böyle bir işe kalkışmış ise, başka seçeneği kalmadığı içindir…
Çünkü,
Herkesten çok iktidar kanadı çok iyi bilmektedir ki;
Bu düzenlemeyi yapmaya kalkmak, yaşadığımız Gezi Olaylarının çok daha ötesine, çok daha derinine götürecektir Türkiye'yi…
İktidar bunu görmekte, ancak başka seçeneği kalmadığı için, çaresizce çıkışı burada aramaktadır…

***

Toplumbilimde, (sosyolojide) kabul gören genel bir görüş vardır;
Der ki,
'Bir ülkede öğrenciler ve işçiler sokağa çıkmadıkça hiçbir şey değişmez…'
İktidar böyle bir noktada kendi gücünü sınayacak bir sınava hazırlanıyor gibi görünüyor…
Ülkenin asıl gündemi budur…
İktidarın bizi yerel seçim sonuçlarıyla meşgul etmesine bakmayın siz…