Kuraklıktan en çok zarar gören kuru tarım alanlarında topraklar öyle kuru bir hale geldi ki ekinler bırakın taneyi, sap bile yapamadı, saman neredeyse altınla yarışır hale geldi. Saman onu kullananlar için her zaman çok kıymetlidir. Hayvanların sağlıklı beslenmesi ve fizyolojik rahatsızlıklar geçirmemesi için gereken kaba yemin en önemli kaynaklarındandır, ayrıca en çok kullanılan altlıklardan biridir. Tane verimindeki düşüklük ciddi bir rekolte kaybı meydana getirirken, beslenememiş, dolgunlaşamamış tanelerin hektolitre ağırlıklarındaki düşüşler, üründe düşük vasıflı (eskiden yemlik olarak sınıflandırılan) olma oranını artıracaktır. Ancak, dolgunluğu düşük tanelerde protein oranı daha yüksek olabildiğinden, bu yönüne ihtiyaç duyanlar bunlara daha yüksek fiyatlar da verebilir. Bazı tahminlere göre bizi sıcak bir yaz ve sonra sıcak bir eylül ayı beklemektedir. Kurumuş topraklara ekim yapmak zorunda bile kalma durumu olabilir.
Epeydir, ekimlerimizi Ekim ayının ikinci yarısından Kasıma kadar olan süreçte yapmaya başlamıştık, gerekirse kuruya eker kışa öyle gireriz, ancak ekilecek çeşit seçimi artık çok daha fazla ciddiye alınmak zorundadır. Çeşit, bizim iklimimize uygun, kışa dayanıklı, kuraklığa toleransı olduğu bilinenler arasından seçilmelidir. Geçtiğimiz yıllarda çok sık olarak çeşitler konusuna değinmiş ve bunların kuru tarım alanları için geliştirilmiş olanları ve sulu tarıma uygun geliştirilenleri olduğunu, az sayıda bir kısmının biraz verimden kayıpla her iki koşulda da yetiştirilebileceğini ama şartlar sert olduğunda bunların da ağır kayıplar verebildiğini defalarca belirtmiştim. Nasihati musibet ten değil, bilim ve teknikten almak, hiç olmazsa zararı azaltabilir. Eğer bir imkan varsa çiftçilerimize önemle tavsiye edeceğim ikinci şey nadasa bıraktıkları tarlalarına hayvan gübresi (veya kompost) vermeleri, ekecekleri tarlalarda ise tabana organomineral gübre kullanmalarıdır. Kuruyan topraklarda bitkilerin beslenmesi için bir dizi faaliyeti bulunan gözle görünür, görülmez bir çok canlı önemli miktarda azalmış olduğundan, bunların çoğalması ve toprakların gücünün yükselmesi için bu uygulamalar büyük destek sağlayacaktır.
Sulu tarım yapılan alanlarda son yıllarda ekilişleri epeyce azalmış olan kışlık tahılların, özellikle buğday ve arpanın bir ekim nöbeti sistemi içinde çok daha fazla yer alması gerekmektedir. Doğru ekim nöbeti ile hem yer altı su kaynaklarının kendini toparlaması sağlanabilir hem toprağın verim gücü korunabilir. Bunda en büyük etken fiyatlardır ve mutlaka tatmin edici düzeyde olmalıdır. Büyük nüfusumuzun temel gıdası buğdaydır, hayvanlarımızın yem ihtiyacının büyük kısmı ise arpadan sağlanmaktadır. Bu iki kaynak toplumun beslenmesinde büyük pay sahibidir. Yaşadığımız C-19 nedenli pandemi ile birlikte Dünya'da 100 milyondan fazla insanın gıda krizi yaşadığı bildiriliyor. Salgının başlamasıyla birlikte tahıl ticareti yapan, ihracatçı ülkeler satışlarını durdurdu veya izne tabi tuttu. Nüfusu yüksek bazı ülkeler tahıl stoklamasına gitti. Bunu çok açık anlamı yetmezse ithal ederim seçeneği mümkün olmayabilir demektir. Ekilişlerin azalması, rekolte düşüklükleri, kalite kayıpları bizi dar boğaza sokmadan önlem almalıyız. Dahilde işleme rejimi adı altında yürüttüğümüz sistemde buğday ithal edip, un ve makarna ihraç etmekteyiz.
Bu konuda çok sayıda ülke ile ticaretimiz, bağlantılarımız var. Kendimize yeteni sağlamalıyız ki bu bağlantıları da sürdürebilelim. Kuraklığın düzeyi yüksek olunca sulu tarım yapılan alanlarda suyu daha az kullanan yazlık ürünlerin daha fazla tercih edilmesi, su kısıntısına gidilebileceği için zarar görebilecekleri konusunda çiftçiler uyarıldı. Bunun üzerine bir kısım çiftçiler çareyi hızla derin kuyu açtırmakta, bazı kuyu sahipleri bunları daha da derinleştirmekte buldular.
Ancak özellikle ruhsatsız kuyulardan aşırıya kaçan sulamalar yapılabildiği için yer altı su kaynaklarımız kendini zor toparlayabilmekte, gittikçe derinleştirilen kuyulardan alınan sular arttıkça bir daha kendini yenileme şansı ve bizimde onlardan yararlanma olanağımız sona ermektedir. Bu önemli bir risktir. Ayrıca çoğu kez bu kuyuların sularının kalitesine bakılmadan kullanılması, topraklara ve oralarda yetiştirilen ürünlere çok zarar da verebilmektedir. Ruhsatlı, ruhsatsız kuyulardan çektiği suyu modern teknolojinin sağladığı basınçlı sulama (yağmurlama, damla) sistemleri yerine salma (vahşi) sulama yöntemini tercih edenler ise büyük zarar vermektedirler.