Küllüoba’da yürütülen kazı çalışmalarında bulunan ekmeğin dünya çapında ses getirdiğini söyleyen Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Türkteki “Kazı çalışmaları 1996 yılında başladı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün izinleriyle başlıyor. Hocam Prof. Dr. Turan Efe'nin başlattığı bir kazı çalışmasında ben de 2000 yılından beri burada hem öğrenciyken hem ondan sonrasında asistanlık, öğretim üyeliği derken 25 yılı ben geride bıraktım ama kazı çalışması 28 yılı aşkın süredir devam ediyor.
Tunç Çağı’ndan günümüze uzanan yerleşim alanı
Seyitgazi ilçemizde, Yenikent mahallesinde, bir Tunç Çağı höyüğü burası. Yani M.Ö. 3200 ile başlıyor ilk defa yerleşmeye ve 1300 yıl boyunca da bu alanda yerleşiliyor. Bir höyük, yani üst üste üst üste sürekli yerleşim sonucu oluşmuş bir yapıdan bahsediyoruz. Burada çalışmalara devam ediyoruz. Söyleyebilirim ki bütün dünyada bugüne kadar bulunmuş olan ekmek kazılarda bulunmuş ekmek sayısı iki elin parmaklarını geçmez, çok nadir bulunan bir şeyden bahsediyoruz.
Nadir ve bütün halde bulunan karbonlaşmış ekmek
Bunların da bir kısmı aslında bakarsanız kırıntı şeklinde yani ekmek yediğinizde sofrada kalan kırıntıyı hayal edin. Oradan ekmek tanımlamak da çok zor ama böyle bütün olarak bulunan çok nadir hele bu kadar eski neredeyse hiç yok. Bu anlamda tabii bizim için çok değerli arkeoloji literatürü açısından çok değerli. Onu bulmak çok büyük bir heyecan ama kazı çalışmaları çok itinalı çalışmalar. En önemli özelliği şu, biz bunu bir evin içerisinde aslında tabana gömülmüş vaziyette bulduk. Eşik kısmına yakın. Dolayısıyla aslında girişi çıkışı olan bir yerden bahsediyoruz. Ve yakılarak gömülmüş. Yakılmış olması çok önemli çünkü aslında karbonlaşmış vaziyette kalmasını sağlıyor.
Uluslararası ilgi gören arkeolojik keşif
Üzeri de gömülmüş, kapatılmış. Evin de bir aslında bereketli olması için belki ev yapılırken oraya bırakılmış ama yakma işi, bu tip ritüeller var, biliyoruz. Hatta bir parçası da koparılmış. Yani biz onu eksik bulmadık, çalışan arkadaşım kazarken toprak kendini yuvarlak bir şekilde atıyor ve ekmek ortaya çıkıyor bir anda bütün halde. Anladık ki oradan bir parçası kopartılmış aslında, bir ritüelin parçası olarak oraya gömülmüş. Yakılmış olması çok önemli bunun ulaşabilmesi, kalabilmesi için. Yoksa çok zor çünkü organik bir malzemeden bahsediyoruz. Organik malzemenin gelmesi için yakılmış olması ve tabii üzerinin kapatılmış olması önemli. Çünkü bugün hava almaya başladığında bozulmaya başladığını hemen görüyorsunuz zaten. Dolayısıyla orada 5000 yıl bizi beklemiş. Hatta biz 28 yıldır kazıyoruz. Bizim kazdığımız süreçte de bizi beklemiş. O anlamda hakikaten çok ilginç bir şey.
Biz şimdi bilimsel olarak yayını hazırladık bir taraftan. Onun bir analiz çalışması da vardı, onları da tamamladık. Şimdi yayın üzerinde artık çok ufak düzeltmeleri yapıyoruz, onu da göndereceğiz. Ulusal anlamda çok ses getirdi ama uluslararası basın da ilgi gösterdi. Fransa'dan, Almanya'dan çok büyük ilgi var, orada sürekli gazetelerde, sosyal medya hesaplarında onlar da paylaşıyorlar. Çünkü dünya açısından çok önemli bir bulgu. Buna da Eskişehir ev sahipliği yaptı. Biz çok mutluyuz tabii ki.” dedi.