Türkiye 8 Haziran sabahına taptaze umutlarla uyandı. Çünkü 7 Haziran sandığı ülkemiz üzerinde dolaşan birçok kara bulutu dağıttı.

Ancak son beş gündür kamuoyunda yeni bir tartışma başladı: 'Hükümet nasıl kurulacak?...'

Tartışma konusunun seçenekleri ve olasılıkları çok fazla olunca, üstelik Deniz BAYKAL gibi yıllanmış bir politikacı da ortalıkta dolaşmaya başlayınca, tartışmalar iyice kızışmaya başladı.

Bu tartışmalar ister istemez tüm duyarlı yurttaşları ilgilendiriyor. Medyada ve kamuoyunda böyle bir tartışma sürerken, konuya duyarlı olan bir köşe yazarının da tartışmaların dışında kalması mümkün olmuyor.

Olasılıklar Nasıl İrdelenmeli?

'Hükümet hangi partilerle/nasıl kurulacak?...' sorusunun yanıtı olabilecek olasılıklar çok olunca, her parti ve herkes konuya öncelikle kendi penceresinden bakıyor… Ve binanın farklı yönlerindeki pencerelerden görünen manzara farklı olduğu için de ortaya çok değişik sübjektif (öznel) anlatımlar çıkıyor…

Oysa olasılıkların sağlıklı değerlendirilebilmesi için, 'particilik önyargılarından arınarak olabildiğince objektif (nesnel) olmak' gerekiyor. Bence ortadaki olasılıkları sağlıklı irdeleyebilmek için şu ölçütler kullanılabilir:

1. İleri sürülen olasılığın 'dayanakları' (haklı gerekçeleri, avantajları/dezavantajları) nelerdir?

2. O olasılığın ideolojik ve güncel politik pratikler anlamında 'olabilirlikleri' nelerdir?

3. Savunulan olasılığın 'sürdürülebilirliği' (umutların gerçeğe dönüşmesinin devamlılığının sağlanması) var mıdır?

Şimdi ortada dolaşan olasılıkları bu ölçütlerle birlikte irdelemeye çalışalım.

Olabilirliği Çok Zayıf Olan Olasılıklar

Tartışılan olasılıklar içinde 'üç tanesinin' olabilirliği, Türkiye'nin güncel koşulları açısından neredeyse mümkün görünmüyor:

· 'Erken Seçim': 7 Haziran sandığı öyle bir gerçek ortaya koydu ki 'neredeyse kaybeden parti yok.' Ya da tüm partilerin kendilerini tatmin edecek kazanımları var. Yani hiçbir parti erken seçimi göze alabilecek durumda değil.

Diğer yandan, kamuoyunda erken seçimin ülkeye zarar verebileceği konusunda yaygın bir kanı var.

Bu nedenlerle erken seçim belki en az '2 yıl sonra' gündeme gelebilir.

· 'Azınlık Hükümeti': Ortadaki mevcut koalisyon olasılıkları denenmeden, herhangi bir partinin 'azınlık hükümeti riskini göze alması' mümkün görünmüyor…

· 'MHP – HDP Ortaklığı': Bu iki partinin gerek ideolojik gerekse Türkiye'nin güncel somut politika gerçekleri açısından, doğrudan bir hükümet ortaklığı yapabilmeleri siyaset bilimine aykırı bir durum olarak görünüyor...

Evet, hükümet kurma arayışlarının bu üç olmazın dışında aranması gerekiyor.

Olabilirliği Güçlü Olan Olasılıklar

Ülkemizde 7 Haziran'dan sonra ortaya çıkan somut durum 'koalisyon hükümeti kurulması gerçeğini' dayatıyor.

Ve unutulmasın ki 'koalisyon', çağdaş demokrasinin de çok önemli bir gerçeğidir. Bazı basit parti çıkarları ve sekter davranışlar uğruna bu gerçeklerin yok sayılması, demokrasimize çok büyük zararlar verebilir.

Bu nedenle aşağıdaki olasılıklar, öncelikle ülkemizin ve demokrasimin yararları açısından irdelenmeli ve mutlaka bir çıkış yolu bulunmalıdır.

· 'AKP – CHP Koalisyonu: Ülkemizdeki 'iş dünyası' tarafından öncelikli olarak istenen bu olasılığın; 'güçlü hükümet, ekonomik istikrar…' gibi önemli dayanakları var.

Ancak bu iki partinin 'ideolojik/siyasal anlamdaki farklılıklar' ve özellikle 'son 13 yıldır yaşanan sorunlar' nedenleriyle ortak hükümet kurmaları ve uyum içinde çalışmaları çok zordur…

Üstelik böyle bir ortaklık CHP tabanındaki emekçi ve ilerici kitleler arasında partilerine karşı çok büyük bir güvensizlik yaratabilir…

Bu nedenlerle 'olsa bile sürdürülebilirliği çok zayıftır…'

· 'CHP – MHP – HDP Koalisyonu': CHP üst yönetimi tarafından önerilen bu olasılığın; 'AKP'nin 13 yıllık yıkımlarını onarmak, ezilen kesimlerin umutlarını canlandırmak ve toplumsal barışı güçlendirmek…' gibi çok haklı dayanakları var.

Ancak ne yazık ki 'MHP ve HDP arasındaki uyumsuzluk', böyle bir seçeneği şimdilik 'olabilirlikten uzak' tutuyor.

Belki diğer koalisyon seçeneklerinin denenmesinden ve başarısız olmasından sonra ileride mümkün olabilir…

· 'AKP – HDP Koalisyonu': Böyle bir koalisyonun 'çözüm süreci, toplumsal barışın sağlanması…' gibi önemli dayanakları var.

Gerçi bu iki parti seçim sürecinde birbirlerine fazlaca yüklendiler, ama gerek tabanlarındaki dindar kitlelerin yakınlığı gerekse çok uzun süreden beri yaptıkları ortak çalışmalar nedeniyle bir araya gelebilirler…

Olabilirliği ve sürdürülebilirliği yüksek olan bir olasılıktır…

Ancak 'böyle bir koalisyonun ülkemize neler getirebileceği…' çok net değildir.

· 'AKP – MHP Koalisyonu: Her ne kadar günlük siyasette ilişkileri sert görünse de bu iki partinin oluşturacağı koalisyonun 'ideolojik/siyasal uyum ve istikrar' açısından güçlü dayanakları var.

Ancak böyle bir koalisyon; 'toplumsal barışa, laik/ demokratik değerlere ve emekçilerin haklarına büyük zararlar verebilir…'

Bence ne yazık ki 'olabilirliği ve sürdürülebilirliği en yüksek olan olasılık' olarak görünüyor.

Sonuç olarak, 7 Haziran sandığından çıkan umutlar toplumuzdaki birçok endişeyi/korkuyu ortadan kaldırdı. Ama sandık sonuçlarının 'kolay kurulabilecek bir hükümet seçeneği ortaya koymaması', tüm duyarlı yurttaşlara önemli yeni sorumluluklar yüklüyor.

Hep söylediğimiz gibi ' umutlar emek, azim ve kararlılık istiyor…'

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla.