Star Gazetesi'nin düzenlediği Necip Fazıl Ödül Töreni'ni izleyince aklıma Altan Öymen'in 'Öfkeli Yıllar' anı kitabındaki 'Bir Kumarhane Baskını' bölümü geldi.

***

Necip Fazıl Kısakürek
1920'lerin ortasından itibaren Türk edebiyatının yıldızları arasında yer bulurken, bir o kadar da ilginç kişiliğiyle yıldızlaşmıştı.
Tıpkı Nazım Hikmet gibi o da eğitimini Bahriye Mektebinde sürdürmüş, son sınıfta ayrılmıştı.
Edebiyat Fakültesine yazılmış, bu arada çeşitli gazetelerde şiir ve yazılar yazmıştı.
Devlet bursuyla Paris Sorbonne Üniversitesi'ne gitmiş, ama başarılı olamamıştı.
Kendisinin de yazılarında belirttiği gibi Paris'te kumar hastalığına yakalanmış, eğitimini yarım bırakarak borç harç bulduğu vapur bileti parasıyla Türkiye'ye zorlukla dönebilmişti.

***

1950'li Yıllar
1943'ten itibaren yayınladığı 'Büyükdoğu' dergisinde başlattığı 'siyasal İslamcılık' düşüncesi, Demokrat Parti zamanında Menderes'in desteğiyle ivme kazanmıştı.
Dergiye paralel olarak kurduğu 'Büyükdoğu Cemiyeti'nin de başkanıydı.
Cemiyet ve dergi Said-i Nursi'nin fikirlerini öne çıkararak basında ve siyasette polemikler yaratmıştı.
1950'lerin başında Demokrat Parti'nin iktidar olmasından sonra ülkede Atatürk devrimlerine karşı hareketler hız kazanmış,
Atatürk heykellerine saldırılar artmıştı.
DP Konya Kadınhanı kongresinde fes, çarşaf, tekke ve zaviyeler, çok eşle evlilik ve eski yazının serbest bırakılması öneriliyordu.
'Dine dönüş' algısının yaratıldığı dönemin sözcülüğünü ise Necip Fazıl Kısakürek'in 'Büyükdoğu' dergisi yapıyordu.
İşin ilginci; dönemin önemli yazarlarının analizlerinde, din devleti arayışında ortaya konan irticai hareketlerin, 'komünistlerin işi' olduğu iddia edilmesiydi!

***

Öyle ki, ipin ucu kaçmış, Celal Bayar'ın Atatürk zamanında başbakanlık yaptığına dahi dikkat edilmeden, bütün eski başbakanlar şeytanlaştırılıyordu.
Yükselen irticai hareketler, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın sert tepkisiyle karşılaştı.
Olaylara sadece siyasi menfaatleri açısından bakan Başbakan Menderes, bu tepki karşısında ikileme düşmüştü. Gelişmelerin kaynağında, para yardımı yaparak Büyükdoğu'daki yazılarıyla siyasi olarak kullandığı, ama güvenmediği Necip Fazıl'ın olduğunu biliyordu.
Mektuplar yazarak örtülü ödenekten sürekli para isteyen Necip Fazıl'ın, bu paralarla kumar oynadığı söyleniyordu.

***

Kumarhane Baskını
İstanbul Taksim'de bir apartmanın bodrum katındaki kumarhaneye baskın yapıldı. Baskında 19 kişi yakalandı. Necip Fazıl da içlerindeydi.
Necip Fazıl kendini şöyle savunuyordu:
'Buraya röportaj yapmak için geldim. Mecmuamda kumar aleyhinde bir yazı yazacağım.'
Necip Fazıl'ın Paris günlerini bilen köşe yazarları kendisiyle dalga geçtiler. Olaydan 30 lira para cezasıyla sıyıran Necip Fazıl, daha sonra bu olayla ilgili çelişkili açıklamalar yapmıştı.
Bir seferinde, bir arkadaşının kendisini davet ettiğini, oranın kumarhane olduğunu bilmediğini söylerken;
Başka bir zaman, cemiyet binasını korumak için koruyucu olarak 'efe ve külhani soyundan biri'ni bulmak üzere gittiğini söylemişti.
Cumhurbaşkanı'nın tepkisinden sonra kendisini, gazetesini ve cemiyetini takibe alan 'gizli polis'in bir tuzağı olduğunu söylemişti.
Ona göre yapılan tam bir 'komplo'ydu.

***

Müthiş bir edebiyatçı olmasının yanında, zaaflarına yenik düşen; kalemini para için eğebilen, yardım alamayınca da sivriltebilen, 'ikilem' dolu ilginç bir kişilik.
Necip Fazıl'ı herkes anladığınca anlar, kendince görür.
Kimine göre irticacı/siyasal İslamcı, kimine göre mürşit…
Taşı parlatmayla altın olmuyor; gerçek tektir.
Üzerine hamasetin en parlak sırlı elbiseleri giydirilse de, üzerinden ne kadar geçerse geçsin;
Tarihin, gerçekleri açık etmek gibi bir huyu var.