'Nasıl olmalı da bir araya gelebilmeliyiz?'
Herkes 'uzlaşmaz' bir tavırla, sadece kendisi gibi düşünenlerle görüşmeyi 'tercih' ederken, toplumda nasıl ortak payda oluşturacağız?
Deli gibi sorular geziniyor kafamda.
Gerçeği biliyor muyuz? Yoksa inandıklarımızı/inandırıldıklarımızı gerçek olarak mı kabul ediyoruz?
Ya benim gözümdeki gerçek, başkasının gözünde kocaman bir yalansa!
***
Bu sorulara cevap ararken, dünyadaki siyasi yaklaşımlara da bakmak gerek.
Dünyada politik kültürün nesnel gerçeklerden çok uzakta kaldığını, kişisel duygularla ve şırınga edilmiş inançlarla şekillendiğini görüyoruz.
Dünyanın hemen her ülkesinde, siyasilerin bölünme ve popülizm rüzgarı estirdiklerine tanık oluyoruz. Toplumlar birbirine teğet bile geçmeyen keskin inançlarla ve kişisel görüşlerle kamplara/kabilelere ayrılıyor adeta.
Yaratılan bu ortam 'tek adam severler' için mümbit hale geliyor ve tek adam olma özlemiyle yanıp tutuşan politikacılar yükselişe geçiyor.
Siyaset bilimcileri bu dönemi 'post truth çağ' olarak tanımlıyorlar.
***
Post truth çağ…
Yani gerçek üstü-gerçek dışı çağ…
Medya güdümünde aldatmacanın yoğunlaştığı ve kamuoyunca da onaylandığı;
Politikacıların, yöneticilerin ve kanaat önderlerinin her söylediğinin kabul gördüğü;
Yalan ve algının toplumun doğrusu haline dönüştüğü bir çağ.
Bilim adamlarına göre;
'Kamuoyunu şekillendirmede duygu ve inançların etkili olduğu, nesnel gerçeklerin kenara itildiği bir çağ.'
***
Bu çarpıcı çağın en belirgin örneği, ABD Başkanı Donald Trump.
Popülist politikaları birer birer uygulamaya sokuyor. Pervasızca açıklamalar yapıyor. Gözünü kırpmadan yalan söylüyor ve yalanı ortaya çıkınca karşısındakini yalancılıkla suçluyor.
Daha önceki söylemlerinden çark edip tam tersi söylemlere sarılabiliyor; bugün söylediğini daha önce söyleyenleri, eski söylemlerin sahibi gibi gösterebiliyor.
İşin en ilginç yanı,
Toplumların bu zikzak söylemlere hiç sorgulamadan inanıyor olması.
Düşünürler, post-truth dönemin, faşizm öncesi dönemleri işaret ettiği konusunda toplumları uyarıyor.
***
Bizde ise politikacıların yalan söylemesi, toplumu kandırması yeni değil elbet.
Yeni olan,
Bu yalanlara sorgulamadan, isteyerek inanan ve şiddetle savunan bir kitlenin oluşmuş olması.
Medya ve internetin etkisiyle de,
İnanılmışlarla gerçekler arasındaki çatışma büyüdükçe, toplumda cepheleşmenin daha keskinleşiyor olması.
***
Öyle bir dönemdeyiz ki, sosyal medya bu politikacıların emellerine mükemmel bir ortam sağlıyor.
'Paralı ya da gönüllü neferler'in desteğiyle müthiş bir 'propaganda makinesi' harıl harıl çalışıyor. Yalanlar sürekli tekrarlanabiliyor.
Karşıt görüşler karalanıyor, tehdit ve baskıyla susturuluyor.
Tamam, tüm bunlar bize pek yabancı değil, kabul ediyorum da,
Toplumun göz göre göre desteklemesini kabullenemiyorum.
***
Gerçeklerden uzak bir çağda yaşıyoruz.
Biliyorum ki, eğer bu anlayış küresel bir norm haline getirilirse,
Post truth çağ sonrası, 'dünyanın karanlık çağı' olacaktır.
İnsanlara düşense,
'Gerçeği yeniden keşfetmektir.'