Haftalık köşe yazılarında güncel konuları sıcağı sıcağına paylaşmak mümkün olmuyor. Bazı konuların ise mutlaka zamanında irdelenmesi ve tarihe kayıt düşülmesi gerekiyor.

Onun için bugün sizlerle özet olarak paylaşacağımız birkaç konuyu, son günlerin sıcak gündeminden seçmeye çalıştım.

Elbette hepsi bilinen ve yaşanan konular. Amacım birlikte belleklerimizi, bilinçlerimizi ve umutlarımızı tazelemek…

30 AĞUSTOS'U MASKELEMEYE ÇALIŞANLAR…

30 Ağustos 1922 Zaferi, Türkiye'nin emperyalizme karşı 'tam bağımsızlık' özlemi ve amacı ile yapılan Ulusal Kurtuluş Savaşımızın çok önemli bir aşamasıdır ve Cumhuriyetimizin temel taşıdır.

Ancak ne yazık ki bugün büyük zaferin 98. yıldönümünde, Türkiye emperyalizmin oyuncağı durumuna getirilmiştir...

Ülkemizi bu duruma düşürmüş olanların Ulusal Kurtuluş Savaşımız, Cumhuriyet değerlerimiz ve ulusal bayramlarımız gündeme gelince ikiyüzlü tutumlara girmeleri; emperyalizmle iş birliği içinde olmalarındandır... Ve bekalarını (kendi iktidarlarını) korumak için her yeni durumu 'fırsat' olarak kullanmalarıdır…

Örneğin, 'sözde küresel salgın önlemleri bahanesiyle 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarına yasaklar koymak, tam anlamıyla ikiyüzlü bir fırsatçılıktır…'

30 Ağustos günü, 'Anıtkabir'deki tören sırasında RTE sloganları atmak/ attırmak' ise tüm toplumsal değerlerimize aykırı olan bir yüzkarası durumdurÜstelik orada herkes maskeliydi. Ama artık maskeler gerçek yüzlerle özdeşleşmiş durumda…

Bu durumda, Cumhuriyet değerlerimizi maskelemeye çalışanlara karşı, tüm duyarlı yurttaşların birlikte haykırması gerekiyor: İndirin Maskelerinizi..!

Ve unutmayın ki, Ulusal Kurtuluş Savaşımızı zafere ulaştırarak Cumhuriyeti kuran Türkiye halkı, bugün de 'Laik, Demokratik ve Bağımsız Türkiye' nin umudu ve güvencesidir.

EĞİTİMDE 'Dinselleştirme-Özelleştirme-Virüs' SARMALI…

Eğitim sistemimiz bugün tam anlamıyla 'içinden çıkılmaz durumda…'

Bu sarmalın üç önemli etkeni var. Bunlardan ikisi özellikle son 18 yıldan beri eğitimimizi sarıp sarmalıyor.

Birincisi, 'eğitim sistemini tepede tırnağa dinselleştirme…' Ülkemizde eğitimde kalitenin ve eşitliğin iyice bozulmasına neden olan bu çağdışı uygulama öylesine hoyratça yapılıyor ki, saf dindarların bile içini sızlatıyor…

İkincisi ise sözde liberal havalarla, 'eğitim alanında dinci sermayeyi (özellikle dinci vakıfları) egemen kılmak…'

Bu 'eğitimi özelleştirme' işinin başında da son iki yıldır 'bakan' olarak 'bir özel okul patronu' oturuyor. Hani şu 'Öğretmen maaşları en büyük yük…' diyen 'büyük eğitimci(!) Ziya Selçuk' var ya işte o… Beyefendi sanki 'Şu okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim…' diyen Osmanlı Maarif Nazırı Emrullah Efendi'nin 2020 sürümü…

Görünen o ki, son altı aydır tüm dünyayı saran Covid-19 sarmalı ise 'ülkemizde uzun dönemli en büyük yıkımı eğitim alanında verecek…'

Çünkü eğitim alanımızda ortalığı 'karmaşa ve bilinmezlik' sarmış durumda… Örneğin, 21 Eylül'den sonra eğitimin nerede, nasıl, kiminle, ne kadar yapılacağı bile belli değil…

Oysa günümüz koşullarında tüm dünyada, 'Kamusal Eğitime daha çok yatırım, Kaliteli Eğitim/Kaliteli Öğretmen, Uzaktan Eğitim (Açık Öğretim), Yaşam Boyu Eğitim' kavramları öne çıkıyor.

DIŞ POLİTİKADA 'YALNIZLAŞAN' TÜRKİYE…

'Dış politikamız', Cumhuriyet döneminde 'liyakate dayalı özel uzmanlık alanı' ve 'partiler üstü ulusal yararlar' çizgisinde gelişmiş ve 'Yurtta Barış, Dünyada Barış' belgisi temel ilke olmuştur.

Ama son yıllarda dış politikamız da rayından çıkmıştır. Uzmanlığın yerini 'partizan yandaşlık', ulusal yararların yerini 'AKP/RTE yararları' almış, barış ise yerini 'savaş arayışlarına' bırakmıştır.

Böyle bir tutumun doğal sonucu olarak, Türkiye dış ilişkiler alanında 'yalnızlaşmıştır.' Bu yalnızlaşma özellikle 'AB, Ortadoğu, Akdeniz, Komşularla İlişkiler' alanlarında ciddi boyuta ulaşarak 'Türkiye karşıtı cepheler' oluşturmuş durumdadır. Son olarak körüklenen 'Doğu Akdeniz Krizi' bu durumun açık örneğidir.

Güncel Doğu Akdeniz Krizi'ni değerlendirirken, 'Tıpkı Mustafa Kemal gibi, ilk hedef olarak Akdeniz gösteriliyor…' anlamında bildirimler yapılması, gerçekleri saptırmaktır.

Bu tür benzetmeler 'Kurbağa ile Boğa' öyküsünü anımsatıyor insana nedense?…

'AYRIŞTIRMA/KUTUPLAŞTIRMA' DEĞİL, 'BİRLİK' GEREK

Bir lise öğrencisine, 'Ayrıştırma ve Kutuplaştırma sözcüklerinin anlamlarını örnekleriyle açıklayınız…' diyerek bir dil bilgisi ödevi versek…

Öğrenci sözlükleri taradıktan sonra:

Ayrıştırma: 'Bütünlüğünün bozulmasına yol açmak, birlikteliğini bozmak, birbirinden ayırmak. Bu çatışmayı toplumsal gizlerine ayrıştırmak…'

Kutuplaştırma: 'Bir topluluğu birbirine karşıt gruplara ayırmak…' biçiminde anlamlarını açıkladıktan sonra örneğini de şöyle verse:

'AKP'nin son 18 yılda ülkemizde etnik, dinsel ve ideolojik farklılıkları kışkırtarak uyguladığı politikalar, ayrıştırma ve kutuplaştırmadır…'

Bence o öğrenci ödevinden tam not alır…

Çünkü ülkemizde bugün artık 'Tek kişilik otoriter sistem' diye adlandırılan iktidarın güttüğü politikalar ancak böyle açıklanabilir.

Oysa bu güzel ülkenin güzel halkı için: 'Ayrılıkçı/polemikçi politikalar değil; bilime, demokrasiye ve sanata dayalı birleştirici politikalar gerekiyor…'

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla, birlikte…