'Bir çıktı, pir çıktı.'
Kitaplarıyla ezber bozmayı alışkanlık haline getiren Soner Yalçın'ın 'Kara Kutu' kitabından bahsediyorum.
Sağlık sektörünün neoliberal emellerle nasıl kurgulandığını ve hastanın/hastalıkların nasıl paraya çevrildiğini anlatıyor.
Kitap, sağlık sektöründe -iddia ettiği gibi- 'kovana çomak sokmuş' olacak ki, sektör ileri gelenlerinden müthiş tepkiler aldı. Her gün bir yerlerde konuşarak, yazarak;
'Canan Karatay'ı döver gibi' dövüyorlar Soner Yalçın'ı.
***
Soner Yalçın'ı okurken -'komplo sever' yapısını bildiğimden- sık gözlü filtre kullanırım genelde. Bu kitabı da eleştirel bir gözle okumaya çalıştım.
İnsan, iddiaların yarısını çöpe atsa, kalanıyla bile karanlık 'neoliberal labirentlerde yolunu şaşırmış şaşkın ördek' gibi hissediyor kendini.
Az çok fısıltı gazetesiyle kulağımıza çalınan, 'safsata'dır diye bir kenara ittiğimiz söylentilerin, aslında ne kadar 'gerçeklik' taşıdığını sorgulama ihtiyacı duyuyor.
Soner Yalçın da, 'sağlıkçıları dinlemeyin demiyor' zaten.
Sağlıkla ilgili 'sektörün yapısını sorgulayın' diyor.
Herkesi doğru bildikleriyle 'yüzleşmeye çağırıyor.'
***
Sosyal medyadaki eleştirilere bakınca kitabın ilaç karşıtlığı gibi algılandığını görüyorum. Oysa Yalçın, -ilaç ismi vererek- ilaç üretimi için gerekli prosedürler izlenmeden ve yan etkileri tam anlaşılmadan piyasaya sürülmüş olmasından, bazı ilaçların yararsızlığından rahatsız. Özellikle ilaçların yan etkilerinin ciddiye alınmadığına dikkat çekiyor.
'Sermayenin bilimi esir aldığını' söylüyor.
***
Yıllardır, sektörün içinden gelen kokuları duyarız hepimiz.
Rüşvet döngüsünü, bıçak parasını, prim/ödül/kota için reçetelere zorla yazılan ilaçları hiç duymadık mı?
Dünyanın herhangi bir yerinde, belli periyotlarda çıkan ve 'içimize korku salan salgınlar'a her zaman şüpheyle bakmadık mı?
Şehir hastaneleri projesinin altında, sağlık değil rant sevdasının olduğunu fark etmedik mi?
Sigorta sisteminin 'mezarda emeklilik'e dönüşmesine kızmadık mı?
Günü gününe uymayan medyada, dili diline uymayan uzmanların (!) tezat açıklamalarından (pazarlamalarından) şaşkına dönmedik mi?
Neden bir doktora muayene olduktan sonra, onun teşhisine güvenmeyip başka bir doktora teyit ettirme ihtiyacı duyarız ki?
Öyleyse, hiç kimse sağlık sektörünün sorgulanmasından rahatsız olmamalı diye düşünüyorum.
***
Soner Yalçın'ın araştırmalarını;
İnsanın beden, zihin, ruh bütünlüğü içindeki 'biricik yapı'sının;
Yaşam tarzıyla, sosyal ve fiziki çevre şartlarıyla şekillenerek 'bütüncül sağlık' oluşturduğu inancına dayanan bir gözlükle yaptığı aşikar.
Amacının ilaç sektöründe yaşananları gözler önüne sermek, 'ilaç sektörünün ekonomi politiği'yle ilgili insanları bilgilendirmek, ilaç tekellerinin karanlık yüzünü anlatmak, tıp olgusuna ezberlenmiş kalıpların dışından bakılmasını sağlamak, emperyalizmin tıbbı silah gibi kullanışına dikkat çekmek,
Sağlık sektörüyle ilgili 'farkındalık' yaratmak olduğunu kitapta belirtmiş zaten.
Kısacası 'fincancı katırlarını ürkütmek' istemiş.
***
Sektör içinde bilim adına direnen, tıbbi gelişmelere ve uygulamalara şüpheyle yaklaşan,
Üvendire gibi, 'çizgiden çıkan sektörü çizgiye çekmeye çalışan' dürüst bilim insanlarından da bahsedilmiş kitapta.
Ne var ki, 'hep üvendireler kırılmış.'
***
Kitabı okurken sıkıldım. İlaç, medikal malzeme, cihaz markaları; kişi, şirket, kurum ve kurul adlarıyla o kadar boğmuş ki, tam anlayabilmek için sektörün ucunda köşesinde, bir yerinde durmak gerekiyor.
Her yazılan/okunan doğrudur diye bir kural yok. Yine de insan okuduklarından kendi payına düşeni alabilecek feraseti gösterebilmeli.
Kitaptaki bir sözle noktayı koyayım:
'İnsan makine değildir; parçaları tamir etmek ya da yenisiyle değiştirmek bütünün sağlıklı olmasını sağlamaz.'