İki ölümcül tehdit tüm dünyamızı karartıyor…

Bir yanda dünya insanlığının sağlığını kemiren doğal virüsler…

Diğer yanda, doğal salgın fırsatını ganimete çevirme peşindeki demokrasi virüsleri…

Biliriz ki, doğa kendi virüslerini 'doğal denge kuralları' içinde kontrol altına alır… Elbette insanoğlunun da bu mücadelede doğaya bilim desteği vermesi gerekir…

Esas sorun, insanlığı kemiren (sömüren) demokrasi virüslerinde… Çünkü onlar, doğanın ürettiği virüslerden çoook daha tehlikeli ve daha karanlık…

Ama yine biliriz ki, 'En derin karanlıklar bile, cılız bir ışığa boyun eğer…'

Sizlere, ülkemizde son dönemin derin karanlıklarında, çoban yıldızı gibi parlayan ışıklardan bazı kesitler sunmaya çalışacağım.

BELEDİYELER TOPLUMSAL DAYANIŞMANIN BEŞİĞİ OLDULAR…

Bu dünya sözünün aslının 'Yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir…' olduğunu biliyoruz. Bu sözün ne denli doğru ve yerinde olduğu, ülkemizdeki Koronavirüs karanlığı sırasında bir kez daha kanıtlandı…

Bakmayın siz, ülkemizdeki demokrasi virüslerinin 'halkçı belediyelerimizi yok etmeye çalışmalarına…' Çağdaş dünyadaki gelişmeler 'belediyelerin görev ve yetkilerini sürekli geliştirmekten yana…'

Çünkü kentler büyüdükçe; merkezi yönetimler küçülüyor, güçsüzleşiyor ve beceriksizleşiyorlar… Son dünya salgını sırasında, sözde koskoca merkezi devletlerin çaresiz kalmalarının nedenleri işte bu gerçeklerde yatıyor…

Nitekim bizim anlı şanlı(!) Tek Adam Sistemimiz, dünyaya tahterevalli ile saray bağışları dağıtırken; 'kendi yurttaşlarımızın yaşamsal gereksinimlerini belediyelerimiz ve diğer demokratik toplum kuruluşlarımız' karşıladı/ karşılıyorlar. Hem de merkezin her türlü engeline rağmen…

Halkçı/ toplumcu belediyelerimiz, salgın karanlığının ilk günlerinden itibaren halka doğrudan (ak/aracısız) sundukları yardımlar ve özellikle 'oluşturdukları anlamlı dayanışma zincirleriyle'; toplumsal dayanışmanın güven veren örneklerini oluşturdular…

Bu demektir ki, demokrasinin ve sosyal dayanışmanın 'beşiği' olan belediyelerimiz, ülkemizin karanlıktan çıkışının da 'ışığı' olabilirler…

Türkiye'nin birçok temel sorunu, 'Belediyelerin demokratik görev ve yetkilerinin arttırılması…' ile çözülebilir.

Dünyamızdaki otoriter rejim virüslerinin, yerel yönetimlerin güçlenmesinden öcü gibi korkmaları boşa değil…

ESKİŞEHİR'DE GÜÇLENEN PIRILTILAR…

'Halkçı ve sosyal belediyecilik' konusunda son yirmi yılda adeta efsaneleşen 'Eskişehir Belediyeciliği', Covid- 19 karanlığı sırasında da Eskişehirlilere ışık oldu…

Eskişehir'de belediyelerin hızlı ve güvenilir biçimde devreye sokarak halka sunduğu; 'korunma malzemeleri (dezenfektan ve maske), beslenme desteği (aşevleri, yardım paketleri), evde bakım hizmetleri, ulaşım ve sosyal/ kültürel hizmetleri…' insanlarımızın yüreğini ve ufkunu aydınlattı, aydınlatıyor…

Bu arada Eskişehir Büyükşehir Belediyesi (EBB)'nin ESTRAM adı altında sürdürmekte olduğu Hafif Raylı Sistem (HRS) çalışmalarını, salgın karanlığı bile durduramadı. Önceki hatlara ek olarak 'Şehir Hastanesi- 75. Yıl Mahallesi- Opera- Kumlubel Mahallesi' hatları da hizmete hazır.

EBB, 'Kent içi ulaşımda toplu taşımacılık önceliği' ilkesiyle sürdürdüğü yatırımlarla, Türkiye'ye ve hatta dünya ışık tutuyor…

Şu karanlık günlerde gelen muştulu Alpu haberi ise umutlara can suyu kattı. EBB'nin, Alpu'da yapılması planlanan kömürlü termik santral için temyize götürdüğü dava sonuçlandı. Danıştay aldığı karar ile Alpu'da yapılması planlanan kömürlü termik santralin yapımına bir set daha çekti…

Hukuksal mücadele açısından çok önemli olan bu karar, elbette 'Alpu'da termik santral yağması hesaplarının' bittiği anlamına gelmiyor…

Ama bu karar çok güçlü bir 'umut ışığıdır…' Bu güzel ışığın, 'hukuksal mücadele ile demokrasi mücadelesinin bütünlüğü içinde' ve 'belediyelerle demokratik toplum kuruluşlarının birlikte mücadelesiyle' güçlendirilmesi gerekir…

Böylesi durumlarda TODAİE'deki yönetim hukuk hocamızın sıkça kullandığı sözü hatırlarım: 'Hukuk kuralları, uyuyanlarla hayal kuranlara yardımcı olamaz…'

GÜNEŞE ÇIKARILAN YAŞLILARIMIZ…

Ülkemizde Koronavirüs illetinin ortaya çıktığı ilk günlerden beri, tepemizdeki her şeyi bilenler tarafından adeta 'günah keçisi' yapılan yaşlılarımız…

Sanki bir ihsanmış gibi, 10 Mayıs Pazar günü 'Güneşe çıkarıldılar…'

Yaşlılarımız elbette koştular güneşe… Çünkü onlar gençliklerinden beri 'Güneşi zapt edeceğiz, güneşin zaptı yakın!' diye haykırarak bu günlere geldiler…

Ama bugün o yaşlılar, bir 'Diyojen' bilgeliğiyle; tepelerinde tepinen Büyük İskender heveslisi o çokbilmişlere diyorlar ki: 'Gölge etmeyin! Başka ihsan istemeyiz…'

Giriş bölümünde sözünü ettiğimiz 'En derin karanlıkların bile boyun eğdiği ışık; bilimdir ve demokrasidir…'

*****

RAMAZAN BİLİR'E SAYGIYLA…

Eğitim çınarlarımızdan emekli ilköğretim müfettişi RAMAZAN BİLİR abimizi, 7 Mayıs 2020 Perşembe günü sonsuzluğa uğurladık...

Anılarımızda yaşayacak...

Yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla ve ışıkla…