Hani bir söz vardır,
'Yaptıklarımız, yapacaklarımızın garantisidir' diye...
Bu özlü sözü şöyle de uyarlayabiliriz...
'Yaşadıklarımız yaşayacaklarımızın garantisidir' şeklinde...
Hasan Polatkan Havaalanı meselesinde yaşadıklarımızın, pek de değişmeden devam edeceğini söylemeye çalışıyorum...
Zira,
Murat Özcan Odunpazarı Belediye Meclisi'nde,
Prof. Dr. Nabi Avcı, OSB ziyaretlerinde;
'Hasan Polatkan Havaalanı ile sıkıntının Eskişehir lehine çözümlendiğini'
söylediler...
Hani bir taraftan da,
'Bizim elimizden gelen budur...'
iması var bu sözlerde...
Sonra da,
CHP Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu'nun,
'Hasan Polatkan Havaalanını Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen devletten bir kuruş almadan yaptı' sanal gündemini yarattılar...
Bunun ne anlama geldiğini cümle alem biliyor...
Kendileri de çok iyi biliyorlar ama, yük ağır...
Altından kalkmak zor...
'Seferler neden yok denecek noktaya getirildi?' şeklindeki soruya verecek cevap olmayınca, iş bu noktalara
çekilmeye çalışılıyor...
Bu yönde bir tartışma,
Hasan Polatkan Havaalanını kullanmayı tercih eden insanların sorunlarını çözmüyor...
Zafer Havaalanının ne kadar saçma ve gereksiz bir yatırım olduğu gerçeğini de değiştirmiyor...
Havaalanı konusunda böyle suni gündemler kimsenin işine yaramaz...
Ne bu işte sorumlulukları olanları,
Ne de mağdur olacak insanları...
***
Gazeteci Çiğdem Toker, Sözcü gazetesindeki yazısında bakın neler söylüyor...
'AKP iktidarı Zafer Havaalanı işletmecisine bu garantileri verirken üç temel hesaba dayandı:
Afyon'daki yerel ölçekte mevcut kaplıca turizmi teşvik edilecek, yurt dışından yüz binlerce turist gelecekti.
Tatil sigortaları yurt dışında yapılmış biçimde termal kaplıca turizmi için bölgeye gelecek turistler sağlık turizmi amacıyla 10-15 gün kalacaklardı...
Afyon mermerin, Kütahya çininin merkeziydi.
Lojistik üs kurulacak, Zafer Havalimanı bu iki stratejik ürünün pazarlara açılan kapısı olacaktı...
Afyon, Kütahya ve Uşak'tan;
Almanya, Belçike, Fransa ve Hollanda'ya çalışmaya gitmiş 400 bin işçi vardı. Onlar ülkelerine gelip giderken Zafer Havaalanını kullanacaktı...
Hiç biri tutmadı...
Yabancı turisti bölgeye çekecek kaplıca turizmi teşvik edilmedi.
İstanbul Havalimanı açılınca, Zafer
Havaalanına atfedilen lojistik üs misyonu havada kaldı.
Avrupa ülkelerine çalışmaya gitmiş Türk vatandaşları da Eskişehir Havalimanını tercih etmeye başladı.
Ulaştırma Bakanlığı'nın Zafer Havalimanı hesabı, Nasreddin Hoca'nın alacaklısına borcunu ödemek için anlattığı koyun yünü hikayesine dönmüş...'
***
Nasreddin Hoca birinden borç istemiş, adam sormuş:
'Hocam borcunu ne zaman ödeyeceksin.'
Hoca,
'Diken alacağım onları koyunların geçtiği yerlere dikeceğim.
Yünleri dikenlere takılacak, ben yünleri toplayacağım sonra onları ip yapıp pazarda satacağım ve borcumu ödeyeceğim' demiş.
***
Zafer Havalimanının yapıldığı dönemde Eskişehir Valisi olan Kadir Çalışıcı,
27 Mart tarihli Sakarya gazetesindeki köşesinde anlatıyor...
'2O11 seçimleriydi…
Afyon'da bir havaalanı tartışmasıdır gidiyordu.
Sait Açba…
Kütahya'nın Altıntaş İlçesindendi.
Birkaç dönemdir Afyon'dan Milletvekili yapılıyordu.
Kendisi o sıralar TBMM Plan Bütçe Komisyon Başkanı olarak da görev yapıyordu.
Nereden aklına estiyse Altıntaş'a havalimanı yaptırmayı kendine görev edinmiş; adeta yırtınıyordu.'
Vali Çalışıcı anlatmaya devam ediyor...
' Meslek hayatım boyunca en zeki, en bilgili bir bakan olarak tanıdım Sayın Binali Yıldırım'ı.
Kendilerini kibirden, afra tafradan uzak, naif ve mütevazi bir insan olarak tanıdım.
Her ortamda her konuyu rahatça müzakere edebiliyorduk.
Bir fırsatını bulup düşüncesini sordum.
-Sayın Bakanım, Altıntaş'a yapılması düşünülen bu havaalanı sizce isabetli bir yatırım mı?
Yüzünü buruşturarak zoraki tebessüm etti.
-Sait Açba, Vali Bey dedi, Sait Açba...
Başka da konuşmadı.
Vücut dilinden anladığım Binali Bey de bu yatırımı doğru bulmuyor ve tasvip etmiyordu.'
***
Sait Açba...
Herhalde kulakları bir hayli çınlıyordur
şu aralar...