Korona salgını nedeniyle okullara verilen aranın ardından uygulanan uzaktan eğitim sürüyor. Zor koşullarda kısa sürede hazırlandığı için bazı eksiklikleri elbette doğal karşılıyorum. Ancak, bazı uygulamaların iyi niyetinden kuşkuluyum.
Eğitim Bilişim Ağı (EBA) aracılığıyla başlatılan uzaktan eğitime erişimde sıkıntı yaşanırken, 'örtük müfredat'' tepki çekiyor. Öğrenciler derslerin akış hızına uyum sağlayamıyor, derslerin içeriği ve anlatım şekliyle ilgili sorunlar yaşanıyor.
İlahilerin dinletildiği programlarda, sadece dini içerikli seçmeli dersler zorunlu ders gibi verilmeye devam ediyor.
İlk hafta, ders aralarında çocuklara, merhum Menderes'in idamının ayrıntılı bir şekilde anlatıldığı ve kılıçla kafaların kesildiği ürkütücü animasyonlar izletildi.
Gelen tepkiler üzerine açıklama yapan Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un 'üzgün' görüntüsü oldukça manidardı.
Sayın Selçuk, 'Kendilerine güvenerek denetleme ihtiyacı duymadığım bir ekibin hazırladığı görüntüleri ben de onaylamıyorum ve çocuklara uygun olmadığını düşünüyorum' dedi.

KİM BUNLAR, AMAÇLARI NE?
Ziya Selçuk, 2013 yılında yaptığı bir söyleşide, 'Diyelim ki Milli Eğitim Bakanısınız...' sorusuna 'Allah korusun..' diye yanıt vermişti. Sanırım, o günlerde söylenen bu sözün ne anlama geldiği bu günlerde daha iyi anlaşılıyor.
Milyonlarca kişinin merakla beklediği bir günde, müfredatla ilgisi olmadığı halde yayına verilen 'korsan programlar', Ziya Selçuk'un 'ekip' açıklamaları ve önceki gelişmeler ile birleştirildiğinde akıllara birçok soru takılıyor.
Bakanlık içinde; çocuklarımızın sadece eğitimlerini değil psikolojik yapılarını bile düşünmeyecek kadar kötü niyetli 'kime ve neye hizmet ettiği belli olmayan bazı kişiler veya ekipler mi var?'
Bakanlık içinde Ziya Selçuk'un varlığından rahatsız olan gruplar mı var? Bu grupların herhangi bir tarikat veya cemaatle ilgileri var mı?
Güvendiği için denetlemediği bazı 'ekiplerin' kendisini zor durumda bıraktığını açıklayan Ziya Selçuk, açılan soruşturma sonrasında verilecek kararları uygulayabilecek mi?

'EVRENSEL AHLAK ANLAYIŞI'
Ziya Selçuk, bakanlığının ilk günlerinde 'dindar nesil yetiştirme' konusunda şunları söylüyordu:
'Ben dindar olmayı bu ülkenin ortak paydası olarak görmüyorum. Bunun yerine tüm insanların ortak paydasıyla ilgili bir arayışa girmek lazım ki, bu ahlak anlayışıdır. Ateist, Budist, Hristiyan veya Müslüman olan herkesin bir ahlak anlayışı vardır ve bu evrensel bir temel oluşturmalıdır.'
Sayın Selçuk'un, önceki söylemleri ile yönetime geçtikten sonra 'yapabilecekleri' arasında örtüşme olmasını umutla bekleyenler çoğunluktaydı. Ancak, karşımıza 'çelişkili bir görüntü' çıkmaya başladı.
Bir yüzünde, 'her şeye rağmen' çocuklarımız için eğitim odaklı hedefleri, gerçekleştirmeye çalışan idealist ve yurtsever bazı kadroların gayretleri gözlenirken; diğer yüzünde, dini nitelikli vakıflarla yapılan protokoller, zorunlu seçmeli ders baskıları, imam hatiplere zorunlu yönlendirmeler, eğitimin adeta siyasallaşmış dini kurumlara devredilmesi, karma eğitim ile ilgili yönetmelik zorlamaları, nitelikli-niteliksiz okul ayrıştırmaları ile öğrencilerin kamusal eğitimden soğutulması gibi uygulamalarla, demokratik, laik ve bilimsel eğitimin zedelendiği karamsar bir görüntü var.
Önümüzdeki günlerde Ziya Selçuk'un milli eğitimin karanlık yüzünü aydınlatmaya çalışan bir Milli Eğitim Bakanı mı, yoksa siyasal iktidarın 'görevini tamamlamış bir vitrin süsü mü' olduğunu daha iyi anlayacağız.
Uzaktan eğitimin ders aralarında sıkça Yunus Emre'nin dini motifli şiirlerinden bestelenmiş ilahiler çalınıyor. O halde biz de sözü Koca Yunus'un bir sözü ile bağlayalım;
'Emeksiz zengin olanın, kitapsız bilgin olanın, sermayesi din olanın rehberi şeytan olmuştur.'
Mümkünse(!), ders aralarında Yunus'un bu sözünü de hatırlatabilir misiniz?